‘Kriz toplumsal muhalefete dönüşmesin diye toplum şiddete itiliyor’

img

ANKARA - İktisat profesörü Erinç Yeldan, iktidarın yönetememesinden kaynaklı ekonomin reel krizde olduğunu, krizin sisteme karşı başkaldırı ya da toplumsal muhalefete dönüşmemesi için de toplumun şiddete itildiğini söyledi.

Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, ekonominin içerisine girdiği krizi değerlendirdi. İktidarın döviz piyasalarındaki sermaye hareketlerini, sıcak para akımlarını ve döviz girişimlerini yönetemediği için, reel kriz ile karşı karşıya kaldığını söyledi. 
 
'TÜRKİYE ARA ÜRETİCİ KONUMDA'
 
Türkiye'nin uluslararası iş bölümü içerisinde “ucuz ithalata dayalı ara üretici” olduğunu hatırlatan Yeldan, ekonominin içerisinde bulunduğu krizin sebebini, "En kısa ve en yalın ifadesi ile Türkiye ekonomisinde yaşananlar, 1980'lerden bu yana tüm dünyayı içine alan 'neoliberal piyasa her şeyi çözer' ve 'devletin ekonomide rolü küçük olmalıdır' aklı ile küreselleşme süreci içerisinde uluslararası iş bölümünün Türkiye'ye entegre olmasının sonucudur. Açılma, serbestleştirme ve küreselleştirme ana hatlarıyla bu sürecin bugün duvara vurmasını sağladı" diye açıkladı.
 
'AKP'NİN EKONOMİ MODELİ ÇÖKTÜ'
 
AKP'nin gerek yerel gerekse de uluslararası finans sermayesinin en gözde partisi olduğunu belirten Yeldan, AKP hükümetinin ilk dönemlerinde yüksek faiz sunarak, yurt dışında sıcak para getiren ve Türkiye'de dövizin ucuz olmasını sağlayan bir ekonomik model izlediğini ifade etti. Yeldan, şöyle devam etti: "Söz konusu model, Türkiye burjuvasının ihtiyaçlarına cevap veriyordu. Ancak 2008 yılı krizinde dünya ekonomisinin durgunluğa girmesiyle son 1,5 yıldaki döviz ve faiz pahalanması yaşandı ve AKP'nin izlediği ekonomik model de böylelikle çöktü. Şimdi ithalat ile dövizde yaşanan pahalılaşma,  ithalat yapmadan üretim yapamayan Türkiye ekonomisini krize sürükledi. Bu krizin doğru adı ise reel krizdir."
 
'ZAMANA YAYILMIŞ DURGUNLUK KRİZİDİR'
 
Olan krizin, geçmişte yaşanan krizlerden farklı olduğunu, yapısının değiştiğini ve reel sektöre kaydığının altını çizen Yeldan, “Mevcut reel kriz, 2001'deki gibi spekülatör bir kriz değil. Ancak uzun süreli durgunluk tehlikesi var. Bu daha riskli. Diğer krizlerde toparlanmak daha kolaydı.  Zamana yayılmış işsizlik, zamana yayılmış bir üretim de haliyle yavaşlama olarak tezahür ediyor. Bunu aşacak tedbirler var ancak bunlar da finans sermayesinin doğasına aykırıdır” diye belirtti. 
 
'TÜRKİYE ŞİDDET TOPLUMU OLMAYA İTİLİYOR'
 
Kriz yönetimine de değinen Yeldan, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: "Bu bakımdan yaşanan krizin sisteme karşı başkaldırı ya da toplumsal muhalefete dönüştürülmemesi için Türkiye bir şiddet toplumu olmaya itiliyor. Bu şiddet yerel savaşlar, etnik ayrımcılık biçiminde oluyor. Yine kadın ayrımcılığı oluyor. Sosyal dışlanmış kitleler, etnik, dini, cinsiyet veya ulusal bazda birbirine düşman olarak eğitiliyor. Tüm bunlar sisteme karşı bir toplumsal muhalefetin ya da başkaldırının yaşanmaması için yapılıyor.” 
 
'RAKAMLAR YÜKSEK ÇÜNKÜ PROBLEMLER BÜYÜK'
 
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yüzde 24.5 olarak açıkladığı Eylül ayı enflasyonun son 15 yılın zirvesinde gerçekleştiğini de hatırlatan Yeldan, enflasyonun iş gücü piyasalarında yaşanan dengesizliklerin sonucunda ortaya çıktığını vurguladı. Yeldan, "Enflasyon kendi başına bir olgu değildir. Enflasyon rakamları çok yüksek, çünkü problemler çok büyük" dedi. 
 
'EKONOMİ MODELİ DEĞİŞMELİ'
 
Ekonomideki aşırı istikrarsızlık, güvensizlik ve dalgalanmaların önümüzdeki süreçlerde de devam edeceğine dikkat çeken Yeldan, şunları söyledi: “Çünkü açıklanan enflasyon oranlarıyla yüksek döviz kurunun etkileri henüz reel ekonomiye yansımadı. İktidar krizin reel kökenlerine eğilmediği sürece, yani borçlanma ve ithalata dayalı ekonomi modelini değiştirilmeden Türkiye ekonomisi dalgalanmalara açık halde olacaktır." 
 
MA / Selman Güzelyüz