Çiftçi bağ bozumuna sorunlarla giriyor

img
MANİSA - Üzümde bağ bozumuna günler kala yaşanan fiyat belirsizliği ve maliyetlerin 3 kattan fazla artması çiftçiyi düşündürüyor. Sarıgöl Ziraat Odası Başkanı Ali İhsan Ülgen, devlet çiftçiye destek vermeden yaşanan sorunların çözülmeyeceğini kaydetti.
 
Manisa’daki üzüm bağlarında hasadın başlamasına kısa bir süre kaldı. Fakat üzüm taban fiyatlarının belirsizliği ve artan maliyetler hasat başlamadan çiftçiyi düşündürüyor. Geçen yıldan bu yana birçok kez zam yapılan gübre 3 bin liradan 10 bin liranın üstüne çıkarken, mazot 3 katı, elektrik yüzde 200’ün üzerinde zamlandı. Tüm bu masrafların yanında ise geçen sene 13 liradan alınan üzümün bu sene ne kadara alınacağı merak konusu oldu. 
 
Türkiye'nin yıllık 4 milyon tona ulaşan üzüm rekoltesinin yaklaşık yüzde 65'ini karşılayan Manisa'daki çiftçiler, maliyetleri karşılamakta zorlanırken, borç batağında yüzüyor. Bankalara bağlarını ipoteklettiren çiftçiler, son çare olarak ise bağlarını satmakta buluyor. İcra dairelerinin ilanlarında onlarca icralık bağ satılık durumdayken, aynı zamanda sahibinden satılık sitelerde de çiftçiler bağlarını satar konuma geldi. 
 
Çiftçinin sorunlarına ve çözüm yollarına dair Sarıgöl Ziraat Odası Başkanı Ali İhsan Ülgen ile konuştuk. 
 
MALİYETLER ARTTI
 
Sarıgöl ilçesinin Türkiye’de üzümün başkenti konumunda olduğunu söyleyen Ülgen, fakat Türkiye tarımının çok sıkıntılı bir dönemden geçtiğini kaydetti. Elektrik, mazot, gübre, ilaç ve işçilik maliyetlerinin her kalemde yüzde 200 arttığına dikkati çeken Ülgen, “5 tane girdide ne kadar yükselme varsa, üzüme de o kadar yükselme bekliyorum. Kuru üzüme de aynı oranda zam bekliyoruz. Eğer çiftçi yaşayacak ve yeni sezonda tekrar üzüm yetiştirecekse bunun yapılması lazım. Yoksa çiftçi borçlarını ödeyemez, zor duruma düşer. Onun için Tarım Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nın bizleri dinlemesini istiyoruz. Geçen sene kuru üzüm 13 liraydı. Yüzde yüz zam kurtarmaz. Bugün kuru üzümün çiftçiye maliyeti 20 liranın üzerinde. Kuru üzüme de iyi bir fiyat bekliyoruz. Tarım Mahsul Ofisi mi alır? Tarım Kredi Kooperatifi mi alır? Onu devlet çözsün” dedi. 
 
‘DEVLET ORTADA YOK’
 
Sarıgöl’de 122 dönüm üzüm bağı bulunduğunu aktaran Ülgen, bunun 25 bin dönümünün geçen ay yaşanan dolu yüzünden zarar gördüğünü kaydetti. Bununla ilgili de bir destek göremediklerini ifade eden Ülgen, “Bağcılık çok riskli ve masraflı bir iş. Onun için devletin buna el atması, halkın da üzüm satın alabilmesi için değer vermesi lazım. Bunun da lafla değil ortaya bir icraat koyması gerekiyor. Elektriğe, mazota her gün zam yaparak değil. Ortada sanki devlet yok, hiçbir şeye müdahale etmiyorlar. Devlet isterse zarar etsin, kur politikası yapacağına bu çiftçiye yıllık bir ödenek ayırsın. Çiftçiyi öldürmenin anlamı yok. Endonezya’da bilmem nerede toprak almaya gerek yok. Buradaki tarım toprakları, çiftçiye destek verilirse hepimize yeter” diye belirtti. 
 
ÖZELLEŞTİRMELER TARIMI BİTİRDİ
 
1970’li yıllarda devlet destekleriyle bağcılığın getirisinin olduğunu anımsatan Ülgen, o dönem İncir, Üzüm, Pamuk ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (TARİŞ)’in gübre desteği ve alım garantisi verdiğini söyledi. Tarımın özel sektöre muhtaç bırakılmasıyla bu sorunların başladığını sözlerine ekleyen Ülgen, “Eskiden devletin Manisa’nın 9 yerinde sumaları vardı. Üzümün fiyatını yüzde 30 kar payı koyarak ziraat odaları belirliyordu. Ancak bunlar özelleştikten sonra üzümün kilosunu 1 buçuk liraya alıyorlar. Özel sektör Özal döneminde başlayıp özellikle AKP iktidarı döneminde yükseldi. Özel sektörün çiftçiyi koruması mümkün değil. Özelleştirme ve serbest ekonomi ülke tarımını bitirdi. Ülkenin düştüğü duruma bakın. İnsanlar fonlara muhtaç oldu. 1’inci sınıf tarım arazisi olan topraklarda bu duruma düştük. Devlet bitmiş, devletin yeniden kendine gelmesi gerekiyor. Devlet halkla, çiftçiyle bütünleşmeli” ifadelerini kullandı. 
 
‘TARIMA DESTEK VERİN’
 
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nun üzüm aldığını fakat bunun için ne deposu ne de eksperi olduğunu kaydeden Ülgen, kurumun geçen sene aldığı üzümleri bile satamadığını belirtti. Kurumun bu sene üzüm alması durumunda bunları ne yapacağını soran Ülgen, “TARİŞ’in kapasitesini arttırın, büyük bir işletme kurun. Kur korumalı hesapta zenginlere para basıyorlar, birazda çiftçi, fakir için yapın. Siz yiyin, biz yarı aç yarı tok gezelim. Böyle bir şey olmaz. Birde ihracat yapacağınıza çiftçiyi destekleyin. Ben Ağrı Dağına kadar gittim. Buradan Kars’a kadar tarım arazisi, bunları ektirin. Tarım yoksa karnımız aç kalır, halk doyurulmaz. Avrupa’dan buğday, başka yerden nohutla bu işler yürümez. Bu toprakları ektireceksiniz. Devletin de bunu böyle düşünmesini lazım. Devletin nasıl bir zihniyeti var anlayamadım. Dünyayı doyuran ülkelerden birisiyken şimdi yediğimiz patates, arpa, buğday bile ithal” diye tepki gösterdi. 
 
SUSUZLUK SORUNU
 
Üreticinin bir diğer sorununun susuzluk olduğuna dikkati çeken Ülgen, barajlarda su kalmadığını söyledi. Yer altı sularının da azaldığını bunun için sondajı daha da derine indirmek zorunda kaldıklarını aktaran Ülgen, şöyle devam etti: “Çok fazla elektrik kullanıp 20-25 ton su alabiliyoruz. Ama yaktığımız elektrik saatte 100 lirayı geçiyor. Bir sondajın maliyeti 1 milyon lirayı buluyor. Bu barajlara bir çözüm bulunması ve göletler yapılması lazım. Avşar Barajı geç kalmış bir proje olarak başladı. Oranın acil bitirilmesi lazım. Ovanın büyük su sorunu var. Çevre duyarlılığımız da sıfır olduğu için Menderes ve Gediz nehirleri kurudu. Göl Marmara kurudu. Kuraklık geldi, çöle döneceğiz. Bir an önce çözüm bulunmalı.” 
 
JESLERİN ZARARI
 
Yine Jeotermal Santrallerin (JES) bölgeye büyük zararı olduğunu kaydeden Ülgen, JES’lerin Alaşehir ilçesinde tarımı ve yaşamı bitirdiğini dile getirdi. Orada kurulu JES’lerin kendilerini de etkilediğini ifade eden Ülgen, “Oradan esen rüzgarla beraber JES gazları buraya geliyor. Eskiden bizim üzümlerimiz hiç bozulmazdı. Şimdi her yağmur sonrası üzümler çatlıyor. Yağmura karışan gazlar hem bizim sağlığımızı hem mahsulümüzü bozuyor. Onun için bu JES’lerin de kalkması gerekiyor” diye kaydetti.
 
‘BİZİ DİNLEYİN’
 
Sorunların çözümü için kendilerinin dinlenilmesi gerektiğini vurgulayan Ülgen, yetkililere şu çağrıda bulundu: “Biz bu asmanın dikmesinden, budamasına tarımın içinde olan insanlarız. Bizi dinleyin, çiftçiyi rezil etmenin anlamı yoktur. Gelecek nesillere saygı duyalım, onlar için bir şeyler yapalım.”
 
MA / Tolga Güney