Çepni: Ekoloji mücadelesiyle savaşa karşı mücadele birleştirilmeli

img
ANKARA - Ekoloji panelinde konuşan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, savaş ile ekolojik kriz arasındaki ilişkiye değinerek, "Ekolojik yıkıma karşı verilen mücadeleleri savaşa karşı vermediğimiz sürece başaralı olamayız” dedi. 
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara Ekoloji Meclisi, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkezi’nde “Savaşın Ekoloji üzerindeki etkileri” konulu panel düzenledi. Moderatörlüğünü HDK Meclis üyesi Yağmur Yurtsever'in yaptığı panele, yazar Haluk Aytekin, Yeşil Sol Parti MYK üyesi Selda Onurlu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Hülya Yıldırım ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni konuşmacı olarak katıldı. 
‘EKOLOJİK MÜCADELE TEMEL GÖREVİ OLMALI’
 
Panelin açılış konuşmasını yapan HDK Ekolojik Meclis üyesi Asrın Keleş, küresel ekolojik krizin günün en önemli sorunlarından biri olduğuna vurgu yaptı. Keleş, kapitalizmin toplum ve çevre üzerindeki tahribatlarından kaynaklı hastalıklar silsilesinin ortaya çıktığını ifade etti. Kapitalizmin yıkıcı politikalarına karşı mücadelenin herkesin temel görevi olması gerektiğine dikkati çeken Keleş, "HDK olarak herkesi etkin bir ekoloji mücadele direnişine davet ediyoruz” çağrısında bulundu. 
 
'EN FAZLA KİMYASAL SİLAHLAR TAHRİP EDİYOR'
 
Panelde “Savaşların ekolojiye etkileri” konusunu ele alan Selda Onurlu,  ekoloji sorununun sınır, din, dil tanımadığını ve küresel sorun olduğunu söyledi. Onurlu, “Baktığımızda içilebilir su miktarı azaldı, toprak miktarı aynı ama tarıma elverişli toprak miktarı azaldı, havamızın petrollerden dolayı kalitesi düştü. Bitkilerde çeşitlilik gün geçtikçe azalıyor. Hayvanlar içinse durum daha vahim. Çünkü soyu tükenen hayvanlar için artık ansiklopediler bile hazırlanıyor. Silah sanayinin gelişmesi ile birlikte özellikle nükleer silah denemeleri, dünyanın farklı kentlerinde yaşanan kimyasal silah saldırıları ve denemeleri doğayı en fazla tahrip eden durumlardır. Savaşın doğa tahribatına karşı ortak bir mücadele verilmelidir” diye konuştu.
 
ÇEPNİ: MÜCADELEYİ BİRLEŞTİRMELİYİZ
 
Murat Çepni de, ekolojik mücadele ile savaşa karşı mücadelenin aynı anda yürütülmesi gerekliliği üzerinde durdu.  Özellikle Türkiye ve Ortadoğu coğrafyasının savaşın en belirgin hallerinin yaşandığını söyleyen Çepni, savaş sanayinin fosil yakıtlara dayandığını ve haliyle iklim krizinin en önemli sebepleri arasında savaş gerçekliğinin olduğunu kaydetti. Çepni, “Ekolojik yıkıma karşı verilen mücadeleleri savaşa karşı vermediğimiz sürece başaralı olamayız. Karadeniz’de ve Ege’de verilen ekolojik mücadele savaşa karşı da verilmelidir. Yine Türkiye’de yapılan HES’lere baktığımızda güvenlik gerekçesi ile yapılıyorlar. Bunu da savaş ve güvenlik kapsamında ele almamız gerekir. Hasankeyf Barajı’da güvenlik gerekçesi ile yapılan barajlardan birisidir. Onun için mücadeleleri birleştirmekte yükümlüyüz. Küresel ve bölgesel savaşa karşı mücadele ile doğaya karşı savaşa karşı mücadelemizi birleştirmeliyiz” değerlendirmesinde bulundu. 
 
‘HUKUKİ MÜCADELE YETERLİ OLMUYOR’
 
Panel ÖHD üyesi Hülya Yıldırım’ın konuşması ile devam etti. Ekolojik mücadelenin hukuksal boyutunu ele alan Yıldırım, maden alanları, inşaat ve enerji sektörlerinden dolayı yaşam alanlarına baskı uygulandığına değinerek, “Başınıza düşen bir bombanın etkisi ne ise yanı başınızda yükselen bir binanın da etkisi odur. Bu anlamı ile yaşam alanlarındaki inşalar başlı başına bir işgal anlamı taşıyor” dedi.  Yıldırım, ekolojik dava süreçlerinin yeni örgütlenme alanları haline geldiğini de belirterek, yargısal süreçlerde ekolojik mücadelenin ciddi birikimlerinin olduğunu söyledi.  Yıldırım, özellikle büyük yatırımlar olarak adlandırılan yapıların hukuksal mücadelelerinde çok fazla sonucuna alınmadığına dikkat çekerek, “Örneğin Hasankeyf, örneğin Diyarbakır Sur, örneğin Cerattepe gibi. Bu tür dava süreçlerinde sonuç almak mümkün değil. Bunun sebebi oranın Hasankeyf, Sur ve Cerattepe olması. Bu yüzden yargısal alanda başarılı olabilmek için mücadelenin ortak bir şekilde yükseltilmesi gerekiyor. Sonuç olarak toplumsal bir mücadele olmadığı sürece hukuk mücadelesi tek başına yeterli olmuyor” diye konuştu. 
 
‘HAYVANLAR DÜŞÜK YAPIYOR'
 
Son panelist Haluk Aytekin de, savaşın yaban hayatı üzerindeki etkilerini anlattı. Aytekin, şunları belirtti: “Savaşlarda sadece insanlar ölmüyor. Bitkiler, hayvanlar yok ediliyor. Bir kere savaşlar hayvanların yaşam alanlarını yok ediyor. Sular zehirleniyor. Kimyasal maddeler sulara karışıyor. Uçaklar olağanüstü gürültü çıkartıyor ve bunlar küçük canlılar üzerinde çok etkili. Örneğin tavşanlar kalp krizi geçiriyor, bazı hayranlar düşük yapıyor. Yine savaş zamanlarında insanların gıdaya ulaşımı zor olduğu için insanlar hayvanlara saldırmaya başlıyor. Hayvan alanları bir yandan asker bir yandan siviller tarafından işgal ediliyor.” Aytekin, ayrıca birinci dünyada savaşı süresince 16 milyon hayvanın öldüğü bilgisini de paylaştı.