Aşıcı: Türkiye kirlilik ithal ediyor

img

İSTANBUL - "Yeşil Yeni Düzen" başlığıyla düzenlenen 9'uncu yeşil ekonomi konferansında konuşan akademisyen Ahmet Atıl Aşıcı, Türkiye'nin kirlilik ithal ettiğini belirterek, "Yeşil yeni bir düzene ihtiyaç var" dedi.

Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği ve Yeşil Düşünce Derneği işbirliğiyle Beyoğlu’nda bulunan Cezayir Toplantı Salonu'nda Yeşil Yeni Düzen başlığıyla "9. Yeşil Ekonomi Konferansı" düzenlendi. Pelin Cengiz'in moderatörlüğünü yaptığı konferansa, akademisyenler Ayşe Uyduranoğlu, Ahmet Atıl Aşıcı, Sevil Acar ve birçok kişi katıldı.
 
Konferansın açılış konuşmasını Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye temsilcisi Çevre Politikaları Proje Koordinatörü Menekşe Kızıldere yaptı. Kızıldere, dünyanın toplumun ve bireyin dönüşümü için tartışma zemininin önemini vurgu yaptı. 
 
Ardından konuşan Yeşil Düşünce Derneği üyesi Alper Akyüz, konuşmasında Yeşil Yeni Düzen'e, yeşil ekonomiye ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
 
'EKONOMİYİ DEĞİŞTİRECEK DURUMDA’ 
 
Konuşmaların ardından oturuma geçildi. Oturumda ilk olarak söz alan akademisyen Sevil Acar, iklim değişikliği politikasında alternatif kurgular ve olası sonuçlarına değinerek, “Maliyetler ekonomiyi ciddi anlamda etkileyecek. Bu maliyetler ekonomiyi temel anlamda değiştirecek durumda. Sera gazının 2060'da iki katına çıkması ekonomilerde büyük gerilemeler yaşatacak. Yeni bakterilerin artışı ve hastalıkların ortaya çıkışı yeni maliyetler doğuracak. Vergi oranı her bir ton CO2'e başına belirlenir. İsveç'te 1991 yılında uygulanmaya başlayan vergiden beri, günümüzde ulusal düzeyde 33 ülke civarında ülke ile ABD ve Kanada'nın birkaç eyaletinde karbon emisyonları doğrudan vergilenmektedir" diye belirtti. 
 
'TÜKETİMİ VE ÜRETİMİ DÖNÜŞTÜRMEMİZ GEREK'
 
Fosil yakıtlarını üretenlere vergi ve cezai işlem uygulandığında ekonominin ister istemez etkileneceğini ifade eden Acar, "Nitrojen ve kükürt vergilendirdiğinde emisyondan kazanım sağlanır. Bu da milli geliri artırır. Bunlar 2030'da milli geliri artıracak düzeyde anlaşılabilir. Yeşil işler yaratacak şekilde karbon vergisi tasarlanmalıdır. Sonrada emek piyasası reformu diyebileceğimiz istihdam ile ilişkilendirerek vergilerin yarıya düşürülmesi, milli geliri yüzde 2 artıracaktır. Bizim verilerimiz ve analizlerimize göre, milli gelir yüzde 5 artıyor. Yatırımlarda büyük bir artış ve işsizlikte düşüşler yaşanacaktır. Bu azalışların hepsi mutlak anlamda azalış değildir. Önemli olan, azalış veya artışlarda ne kadar önemsediğimizdir" diye belirtti.
 
Sanayide bir dönüşüm için; istihdam vergisi ve karbonsuzlaşan endüstri nötrlendiğinde Türkiye için yeşil bir düzene geçişin mümkün olduğunu dile getiren Acar, "Sadece emisyonları değil, ekolojik ayak izi bırakan tüm faaliyetlerimizi gözden geçirmeliyiz. Tüketimi ve üretimi dönüştürmemiz gerek" diye  konuştu.
 
'ALTERNATİFLER SUNUMALI'
 
Ardından konuşan Ekonomist Ayşe Uyduranoğlu, “Yeşil ekonomik düzene geçişte fiyatlandırma politikaları ve toplum desteği” başlığı altında değerlendirmelerde bulundu. Uyduranoğlu, "Tüketim kalıplarımıza mutlaka karar vericiler tarafından alternatifler sunulmalı. Örneğin otomobil kullanımını azaltmak isterken, toplu taşıma seçeneği sunmalıyız.  Fiyatlandırma politikaları, ekonomistler tarafından sürekli kirlilik azaltımını teşvik ettikleri, maliyette etkin oldukları ve yeşil ekonomiye geçişte önemli politika aracı olacakları için savunulmaktadır" dedi.
 
'POLİTİKACILAR GERİ ADIM ATMAKTADIR'
 
Toplumda fiyatlandırma politikalarına önyargıların olduğunu söyleyen Uyduranoğlu, şöyle devam etti: "Toplum hükümetlerin ek gelirlere ihtiyacını olduğunu düşünerek hükümetlere karşı güven problemi yaşıyor. Bu kadar vergiler ortadayken karbon vergisini eklerseniz toplumu tekrar karşınızda bulursunuz. Toplum ve karar alıcıları karşılaştırdığımızda iki seçenek arasında ciddi bir bilgi farklılığı var. Toplumda destek görmeyen fiyatlandırma politikasını uygulamadığınızda siyasi iseniz geleceğinizle oynamış oluyorsunuz. Bu nedenle politikacılar geri adım atmaktadır. Çevre sorunlarının gerçekliğini ve gerçek maliyetini görmeyen veya çevre sorunlarını sadece mali kaynak yaratmak için bahane olarak kullanan karar vericiler için toplum yararına dönüşüme izin veren politika üretmek mümkün değildir."
 
'TÜRKİYE DERİN BİR EKONOMİK KRİZDE'
 
Konferansta "666" başlıklı sunum gerçekleştiren akademisyen Ahmet Atıl Aşıcı ise, Türkiye'nin derin bir ekonomik krizde olduğunu vurgulayarak, yeşil yeni bir düzene ihtiyaç olduğunu söyledi. 2012'den 2019'a artan enflasyon, iklim krizi ve yaşadığımız tüm sorunların çözümü olarak yeşil yeni düzenin tartışılması gerektiğini belirten Aşıcı, "Bugün hoş bir hatıra olarak kalan 'sosyal refah devleti' 1932 yılında Roosevelt tarafından 'yeni düzen' olarak ortaya çıktı" ifadelerini kullandı. 
 
'TÜRKİYE KİRLİLİK İTHAL EDİYOR'
 
Kenya, Çin, Uganda, Nepal, Hindistan, Ekvator ve Brezilya gibi ülkelerin ekonomilerini dönüştürmek için harekete geçtiğini ve başarılı olma yolunda ilerleyen ülkeler olduğunu dile getiren Aşıcı, Türkiye'nin sadece kirliliği ithal ettiğini belirtti. Avrupa'nın aktif çalışmalarda bulunduğunu söyleyen Aşıcı, şunları söyledi: "Avrupa İçin Yeşil Yeni Düzen'in hedefi 2030 yılında karbon salımını yarı yarıya azaltmak, 2050 yılında ise sıfır karbona ulaşmak. AB firmaları şu an ton başına 25 Euro karbon vergisi ödüyor. Ayrıca Avrupa Yatırım Bankası 2022'den itibaren fosil enerji projelerini fonlamayı bırakıyor. İsminin de Avrupa İklim Bankası olarak değişmesi gündemde. Türkiye'de ise durum ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ anlayışı hakim." 
 
'TÜRKİYE'DE BİR YÖNETİM KRİZİ VAR'
 
AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın termik santrallere baca filtresini takmayı erteleyen yasayı veto etmesine de değinen Aşıcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye'de bir yönetim krizi var. 2023 hedeflerinin hepsi çökmüş. Öncelikle inandırıcı bir karbon hedefi olmalıdır. Türkiye sorumluluk bilinci ile görevini yapması gerekiyor. Reformlarla düzenlemeler getirilmelidir. Dar boğazlıları tespit etmemiz gerekiyor. Türkiye'de İsveçliler yaşamıyor. Türkiye'de Türkiyeliler yaşıyor. Her programı birebir aktarmamız gerekmiyor. Daha yaşanabilir bir Türkiye, daha çok kazandıran güvenceli istihdam, daha müreffeh bir Türkiye için dönüşüm eylem planı hazırlanmalı, dönüşüm fonu oluşturulmalı." 
 
Konuşmaların ardından konferans soru ve cevap etkinliğiyle son buldu.