Yeşil Sol Parti: Hasankeyf konusunda özeleştiri borçluyuz

img

İSTANBUL – Türkiye ve bölgenin birçok yerinde devam eden ekolojik tahribata dikkati çeken Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Eylem Tuncaelli, Kaz Dağları için verdikleri mücadeleyi Hasankeyf için veremediklerini ve bu konuda özeleştiri borçlu olduklarını söyledi. 

Kanada merkezli Alamos Gold ve yerli taşeronu Doğu Biga Madencilik tarafından Kaz Dağları’nda kurulmak istenen Siyanürlü Altın Madeni projesine karşın yöre halkının ve doğal yaşam savunucularının Kirazlı’da başlatmış olduğu “Su ve Vicdan Nöbeti” 2’nci ayını geri bırakıyor. Altın madeni projesine sadece nöbette olanlar değil toplumun birçok kesiminden tepkiler gelmeye devam ediyor. Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Eylem Tuncaelli, toplumsal muhalefetin doğasına ve yaşamına sahip çıkmak için yerelden başlayarak bulunduğu her yerde mücadeleyi yükseltmesi gerektiğini dile getirdi.
 
‘SALT KAZ DAĞLARI İÇİN VERİLEN BİR MÜCADELE DEĞİL’
 
Kaz Dağları’ndaki nöbeti önemsediklerini ve bütün yaşam savunucularının dikkatini oradan başlayarak Türkiye’de ve bölgede devam eden ekolojik yıkımlara çevirmesi gerektiğini vurgulayan Tuncaelli, “Bu salt Kaz Dağları için verilen bir mücadele değil biliyorsunuz orasıyla beraber Munzur’da tamamen maden sahası ilan edildi. Türkiye’de 39 tane firma ruhsat bekliyor. Burasının sembol olması itibariyle kazanılacak bir başarı, bundan sonra her olabilecek ekolojik talanın önüne geçecektir” diye belirtti.
 
‘CANLI YAŞAMINA DAİR HİÇBİR ŞEY KALMIYOR’
 
Kaz Dağları için bu kadar tepkinin ortaya çıkmasının nedeni hem tarihsel bir yer olması hem de bölgede çok sayıda yetişen endemik bitki çeşitliliği ve eşsiz bir oksijen deposu olduğunu belirten Tuncaelli, “Bu nedenle oranın korunmasına ve orada katliamın durdurulması için çok daha büyük kalabalıklarla kavgalar vermemiz gerekiyor” dedi. Parti olarak doğa tahribatına karşı mücadele öncelik görevlerinden biri olduğunu sözlerine ekleyen Tuncaelli, Kaz Dağlarında devam eden “Su ve Vicdan Nöbeti” yerini ziyaret ettiklerini, burada edindikleri izlenimi şöyle aktardı: “Devam eden, ‘Su ve Vicdan Nöbeti ’ne katıldık. Oradan ayrılınca terk edilmiş bir maden sahasını ziyaret ettik. Oranın durumu daha da vahimdi. Yani kurmak kadar kaldırmakta doğa için ciddi riskler barındırıyor. İş bitince canlı yaşamına dair hiçbir şey kalmamış oluyor.”
 
‘EKOLOJİK YAŞAMI YOK SAYAN ANLAYIŞA KARŞIYIZ’
 
Kar hırsıyla ekolojik yaşamı yok sayan bir anlayışın karşısında olduklarını dile getiren Tuncaelli, “İnsanların sağlıklı beslenme ve güvenceli yaşama hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor. Bunu kimin yaptığının hiçbir önemi yok. Kim olursa olsun aynı şekilde karşıyız” dedi.
 
‘SORUN COĞRAFYALAR ARASI KÖPRÜYÜ OLUŞTURAMAMAK’
 
Ülkenin siyasal iktidar ve onun doğrudan etkisinde olduğu kurumlar tarafından çıkmaza sürüklendiğini belirten Tuncaelli, “Bu uygulamalara karşı dayanışmanın güçlendirilmesi hayati önemdedir. Çevre hareketlerinde yıllardır yaşadığımız en büyük sorun coğrafyalar arası köprüyü oluşturamamaktı. “Farklı çevreler ve STK’lar dayanışma ağları oluşturuyor bu çok olumlu ama yeteli değil. Yeşil Sol Parti olarak mücadelenin Hasankeyf, Munzur, Kaz Dağları, Cerattepe, Alakır Vadisi’ne kadar uzanan geniş bir alnı kapsayıp kendi sınırları dışına çıkması gerektiğini düşünüyoruz. Kaz Dağları’nın ve Munzur’un kaybı dünyanın başka yerlerini de etkileyen çok büyük problemler olarak karşımıza çıkar” diye belirtti.
 
’12 BİN YILLIK TARİH YOK EDİLMEK İSTENİYOR’
 
Hasankeyf’te 12 bin yıllık tarihin yok edilmek istendiğini kaydeden Tuncaelli, “Çevre Mühendisi olarak yıllar önce mesleğe başladığımda mobil gezer santraller vardı. Bunlar sadece bölgede kurulurdu. Batıda hiç mobil gezer santral duymazdım. Dicle’ye Fırat’a ve benzeri yerlerin çevrelerine kurulurdu. İnanılmaz kirlilik veren, kirliliği orada bırakan ama enerjiyi batıya gönderen yerlerdi. O süreçlerde batıdan buralara ses verilmezdi çünkü etkilerini yaşamıyorlardı. Bu yüzden Kaz Dağlarına ses veren herkesin Hasankeyf’te dinamitlerle patlatılmadan oraya ses vermesi gerekiyor. Bu 12 bin yıllık tarih sizin bizim değil oradaki bütün yaşamın hafızasıdır. Ya da Munzur, hiç gitmemiş, görmemiş olabilirsiniz ama Kaz Dağları ile Munzur arasında bir fark aranmaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
‘HASANKEYF’E ÖZELEŞTİRİ BORCUM VAR’
 
Son olarak yerinden ve yerelden yaşamı savunmanın doğru olduğunu belirten Tuncaelli, “Kaz Dağları’nda doğru bir şey yapılıyor. Oradakiler yerinden savunuyorlar bölgeyi. Ama bu konuda kişisel olarak bir özeleştiri borçlu olduğumu düşünüyorum. Ve buradan özeleştirimi veriyorum. Şahsen ben Hasankeyf’e sadece bir kere gittim o da görmek için. Sonrasında mücadele anlamında yerel halkla kol kola olamadım. Bu mücadele böyle verilir giderseniz oradaki insanların yanında olursunuz. Oradaki insanlar sizi gördüğünde mutlu olur bu hissi yaratmak bile çok önemlidir. Saldırı küreselse direnişinde küresel olması gerekiyor” diye vurguladı.