Boşaltılmak istenen 450 yıllık Yörük köyü RES’lere direniyor

img
İZMİR - Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle “Afet bölgesi” ilan edilen 450 yıllık tarihi geçmişe sahip Yaylaköy, RES şirketlerinin yarattığı talana karşı direniyor. 80 yıldır Yaylaköy’de yaşayan Leyla Arıcı, “Gelirlerse evimi başıma yıkarlar, beni anca öyle çıkarırlar” dedi. 
 
İzmir’in Karaburun ilçesine bağlı Yaylaköy’de kurulan Rüzgar Enerji Santralleri (RES), taş ocakları ve balık çiftlikleri insan yaşamını ve canlıları tehdit ediyor. 450 yıllık Yaylaköy, Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) “Afet Bölgesi” ilan edilerek boşaltılmak isteniyor. Köy halkı ve ekolojistler ise kararnamenin RES şirketinin önünü açmak için çıkarıldığı görüşünde. 
 
‘YÖRÜK KÜLTÜRÜ YOK OLUYOR’ 
 
80 yıldır Yaylaköy’de yaşayan Leyla Arıcı, köyde çobanlık yapıyor. Kızı ve oğlu da çoban olan Arıcı, köyde RES’lere karşı mücadele veriyor. Bir kaç yıldır sürülerini köyünde otlamadığını söyleyen Arıcı, “Sürümüzü başka dağlara götürüyoruz; ama oralarda da ot yok. RES kazılarından gelen tozlar meralarımızı kapladı. Hayvanlar o otları yemiyor, yediği zaman da hasta oluyor” dedi. 
 
Çocukluğundan beri Karaburun Bozdağ’da hiçbir kaygı gütmeden çobanlık yaptığını söyleyen Arıcı, RES’lerde çalışan ve kim olduklarını bilmedikleri insanların etraflarında olmasından da kaygı duyduğunu dile getirdi. Arıcı, “Her yerde yabancı adamlar var. Kim oldukları belli değil. Dağımızda, meramızda yabancıların olmasına alışık değiliz” diye konuştu. Hayvancılıkla hayatlarını sürdüren köylülerin, sürülerini otlatacak yer bulamadığı için çaresiz kaldığını söyleyen Arıcı, pek çok ailenin çocuklarını çalıştırmak ya da okutmak için başka şehirlere gönderdiğini, bu nedenle hayvancılık ve Yörük kültürünün de yavaş yavaş yok olduğunu belirtti. 
 
‘KÖYÜMDEN BAŞKA GİDECEK YERİM YOK’
 
Köylülerin yüzyıllardır yaşadıkları yerden sürülmek istendiğini vurgulayan Arıcı, “Bizim köyümüz çok sağlam. 50 sene önce deprem olmuştu, hatta amcamın evinin yarısı da yıkılmıştı. Ama o zamandan beri hiçbir şey olmadı. Bunlar hep Lodos Elektrik Üretim A.Ş.’nin işleri. Köyümüze göz dikmişler, bizleri köyümüzden göndermek istiyorlar ki rahat  bir şekilde RES’leri diksinler.  80 yaşında insanım, buradan başka hayat bilmem, yol bilmem, malım yok, emekliliğim yok, param yok nereye gideyim ben? Ben evimden çıkmam. Gelirlerse evimi başıma yıkarlar, beni anca öyle çıkarırlar” ifadelerini kullandı. 
 
‘HAYVCANLIĞI ETKİLİYOR’ 
 
Afet bölgesi ilan edilerek boşaltılmak istenen Karaburun Yarımadası’nda büyük bir ekoloji mücadelesi verdiklerini söyleyen Karaburun Kent Konseyi Başkanı Goncagül Karaağaç Ekici de, özellikle RES’lerle taş ve mıcır ocakları, balık çiftlikleri ve yeni yeni ortaya çıkan güneş tarlalarıyla her tarafın kuşatıldığını söyledi. Ekici, “RES’ler Karaburun’un çok büyük alanını kapsıyor. Köylerin içine dikilen santraller, köylülerin yaşam alanını elinden alıyor. Yaylaköy’de dikilen santraller, orada yüzyıllardır süren hayvancılığı ciddi bir biçimde tehdit ediyor” dedi. 
 
‘ZEYTİN AĞAÇLARI DA ETKİLENİYOR’ 
 
450 yıllık Yörük köyü olan Yaylaköy’de keçi besiciliği yapıldığını belirten Ekici, RES’lerin köyü kuşattığını ve bu nedenle sürülerin çok sık hasta olmaya başladığını ifade etti. Ekici, “Meralara kazılardan gelen tozlar hayvanları hasta ediyor. Şimdiye kadar köyün etrafındaki meralıklarda hayvanlarını besleyen köylüler, nerede otlatacaklarını bilemedikleri için zor durumdalar ve dolayısıyla hayvancılık da olumsuz etkileniyor. Köylülerden bazıları hayvancılığı bırakmak zorunda kaldı, bazıları da hayvanlarının sağlığı için elektriği bile olmayan eski köylere yerleşmek zorunda kaldı. Meralar hayvancılık yapan köylüler için çok önemli. Yem fiyatları çok yüksek olduğu için bu köylüler mera alanlarına muhtaç durumdalar. RES’ler sadece Yaylaköy’ü değil, Karaburun’un tamamını kaplıyor” şeklinde konuştu.
 
Karaburun’da insanların hayvancılığın yanı sıra zeytincilikle geçimini sağladığını belirten Ekici, zeytin ağaçlarının da taş ve mıcır ocaklarından gelen tozlardan kaynaklı döllenmede sorun yaşadığını ve önemli bir bölümünün artık ürün vermediğine dikkat çekti.
 
‘ÖZEL ÇEVRE KORUMA KARARINA RAĞMEN’ 
 
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Dönem Sözcüsü Hüsnü Dilli de, RES’lere karşı açtıkları bütün davaları kazanmalarına rağmen yeni Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) kararları alındığını belirtti. Karaburun denizlerinde, dünyada birey sayısı 600-700 ile değişen Akdeniz Foku, Monakus olduğunu söyleyen Dilli, deniz canlılarının uluslararası sözleşmelerle koruma altında olduğunu ve Türkiye’nin de sözleşmelerin imzacılarından biri olduğunu hatırlattı. Dilli, Karaburun’daki deniz çiftliklerinin Akdeniz Foku ve Monakuslara ciddi zararlar verdiğini söyledi. Bütün bunlara karşı Karaburun’u koruyacak Özel Çevre Koruma kararı çıkartabilmek için çok uğraştıklarını dile getiren Dilli, şöyle devam etti: “Geçtiğimiz Mart ayında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Karaburun yarımadası, Özel Çevre Koruma alanı ilan edildi. Ildır Körfezi de dahil Karaburun’un tüm denizini kapsayan bir karar bu. Bu kararnameye göre 2 yıl boyunca Karaburun yarımadasında ruhsat almış olan inşaat girişimleri dışında tek bir çivi bile çakılmayacaktı. Bu yasal mevzuat sanırım birileri için geçerli değil. Başta Lodos Elektrik Üretim A.Ş. olmak üzere şirketler, RES inşa etmeye devam ediyor. Özel Çevre Koruma alanı mevzuatının uygulanması ve bu yasa ihlalinin durdurulmasını talep ediyoruz.” 
 
‘BİLİMSEL DAYANAĞI YOK’ 
 
Yaylaköy’ün “Afet Bölgesi” ilan edilmesine tepki gösteren Dilli, “1963 yılında hazırlanan bir raporla Yaylaköy’de bir heyelan olduğu tespit edilmiş. O zaman evleri yıkılan köylülere Kara Reis taraflarında evler verilmiş. 80’li yıllarda yapılan son etütle buranın artık ‘Afet Bölgesi’ olmadığı bilimsel çalışmalarla raporlaştırılmış.  Ancak Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden ‘Afet Bölgesi’ ilan edildi. Bunun bilimsel hiçbir dayanağı yok” dedi. 
 
‘HALK MÜCADELEYE DEVAM EDECEK’ 
 
Bu kararın nedenine ilişkin ise Dilli, şu yanıtı verdi: “Bilimsel bir dayanağı olmadan böyle bir karar nasıl alınabiliyor? Eğer böyle bir risk var ise bilimsel bir etüdün bağımsız uzmanlar tarafından bir an önce yapılması gerekir” diyen Dilli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü sadece bir köy boşaltılmayacak, 450 yıllık bir kültür ve yaşam tarzı ortadan kalkacak. Lodos Elektrik Üretim A.Ş. ile yaptığımız toplantılardan birinde firmanın proje müdürü bize ‘Bir projeksiyon yaptık, 20 yıl sonra zaten Yaylaköy diye bir köy kalmayacak’ demişti. Bu ifadeyle bugünkü ‘Afet Bölgesi’ kararı arasında ister istemez aklımıza acaba Lodos Elektrik Üretim A.Ş.’nin RES’leri için bir direniş noktasında olan Yaylaköy ortadan mı kaldırılmak isteniyor? sorusu geliyor. Bir tarafta halkın yaşamı söz konusuyken RES firmalarının önü mü açılmak isteniyor? Bu konuda yetkililerin çok net bir tercihte bulunması gerekiyor. Yüzlerce yıldır süren kültürü, keçi yetiştiriciliği ve buraya özgü kuşların yaşaması için başta Karaburun Kent Konseyi ve bölge halkı mücadeleye devam edecektir.”