İmece Evi'yle yeni bir yaşamı örüyorlar

img

İZMİR - Menemen’de 10 dönümlük bir arazide “Başka bir dünya mümkün” sloganıyla kurulan Doğal Yaşam ve Ekolojik Çözümler Çiftliği İmece Evi'nde yeni bir yaşamı ördüklerini söyleyen İsmail Yenigün, kapitalizmin tuzaklarına düşmediklerini söyledi. 

İzmir’in Menemen ilçesine bağlı Turgutlar mahallesinde 10 dönümlük arazide “Başka bir dünya mümkün” sloganıyla 2011 yılında Doğal Yaşam ve Ekolojik Çözümler Çiftliği İmece Evi kuruldu. Yaban hayatın, ormanın tam ortasında kurulan ekolojik köyde, kerpiç, hımış, taş ve samandan yapılan evler adeta bir tarihi köyü andırıyor. 
 
İmece Evi Yöneticisi ve Kurucusu İsmail Yenigün, 2 yıl boyunca neredeyse bütün ülkeleri gezdiğini ve ilk olarak 2006 yılında Balıkesir'in Kaz Dağları’nda ekolojik köy imece evini kurduklarını söyledi. Ekolojik köy satın alarak ağa görünümünü vermek istemedikleri için kiraladıklarını dile getiren Yenigün, 7 yıl boyunca burada üretim yaptıklarını ifade etti.  
 
ELEKTRİK GÜNEŞTEN
 
2 çocuğu ve eşiyle beraber imece evinde yaşayan Yenigün, çocuklarının doğayla iç içe ve sağlıklı bir ortamda büyüdüğünü dile getirdi. Çok sayıda gönüllerin de olduğunu ifade eden Yenigün, kendi üretimlerini doğadan sağladıklarını söyledi. Yenigün, imece evinde hayvancılıkla uğraştıklarını; yanı sıra sebze, incir, üzüm ve zeytini ihtiyaçları kadar ürettiklerini belirterek, Güneş Enerjisi Sistemi‘nde (GES) de elektrik elde ettiklerini dile getirdi. Su, elektrik şebekesi ve bahçelerini kendi çabalarıyla kurduklarını söyleyen Yenigün, temel amaçlarının, insanların şehirlerde konuştuğu demokrasi ve barış söylemini gerçekleştirmek olduğuna vurgu yaptı. 
 
KAPİTALİZMİN TUZAKLARI 
 
Yenigün, "Burada, hizmet satın alma gibi bir durum yok. Her şeyi biz üreteceğiz. Şu an 7 kişiyiz. Hafta sonu çalışma kampımız var. İnsanlar gelip gidiyor. Hep birlikte deneyimlilerden, köylülerden öğrendiklerimizle kamp alanını çiftliğe dönüştürdük. Etkinlikler, seminerler düzenleyip hem bizim hem de ihtiyaç duyanların yerel, geleneksel üretim ve birlikte yaşama bilgilerine erişimini sağladık. Her şey kendimiz üretiyoruz. Neye ihtiyaç duyuyorsak onu yapıyoruz. Geçen sene üretip sattıklarıyla traktör aldık. 11 yıl sonra 74 model bir traktörümüz oldu. İlk defa köye motor girmiş gibi sevindik. Her şeyi sırtımızda taşıyoruz. Teknoloji hayatımıza böyle girdi. O kolaylık o rahatlık beraberinde çelişkileri de getirdi. Biz o çelişkilere girdaplara girmeden kapitalizmin tuzaklarına düşmeden nasıl yapabiliriz?  diye düşündük. Örneğin; traktörümüz bozulduğu zaman yapıyoruz, elektriğimizi üretiyoruz. Elektrik ile çalışan aletlerimiz var, çok seviyoruz. En güzeli para vermiyoruz, çünkü bedava oluyor" diye konuştu. 
 
KOLEKTİF YAŞAM
 
Ekolojik bir hayatın sürdürülebilir olduğu taktirde eğlenceli ve keyifli olduğuna vurgu yapan Yenigün, sözlerine şöyle devam etti: "Özellikle; Türkiye'nin hep dağ köylerini dolaşıyorum. Her yerde yaşayan insanların dili, dini ve rengi ne olursa olsun yaşamları hep aynı. İnsanlar kendine ne kadar yeterse o kadar rahat yaşar. Şehirliler, köyde yaşayan insanlar çalışmıyor diye onlara kızar, onların tembel olduğunu düşünürler. Köylünün ambarı dolu ve rahat niye çalışsın? Köyde yaşayan insanlar gündüz uyur. Dünyanın her yerinde köyde yaşayan insanlar öyledir ve gündüz olunca uyurlar. Ama kapitalizm öyle demiyor. 'Çalış sürekli çalış' diyor. Bizim ambarımız doludur. Ambarı dolu olan insan rahat insandır. Sabah 05.00'te kalkar 09.00’da yine uyur. Şehirde insanlar ise saat 07.00' de kalkıyor, akşam 20.00'de eve geliyor. Yorulmuş bir insandan verim alınmaz ve şehirli insan hep yorgundur. Hayat bu değil. Hayat, 10 binlerce yıl önce insanların kurduğu o kolektif yaşam biçimidir. Biz de onu var etmeye çalışıyoruz.”
 
KERPİÇ EVLER 
 
Köye şimdi de kulübe gibi evler yaptıklarını belirten Yenigün, “En son hibrit ev yaptık. Sağımızda solumuzda ne malzeme varsa kullandık. 15 güne hazır olacak. Bu evler, emek ve dayanışmayla olacak evlerdir. Yerel ekolojik evler olmasını planlıyoruz. Kerpiç evlerin içine girdin mi telefon hayatta çekmez. Daha önce insanlar sağlıklı evlerde yaşamış. Çünkü kerpiç evler, elektro manyetikleri geçirmez. Şimdiyse çok güzel görünümlü sağlıksız evler var. Kendi kalacağımız yerleri buranın taşı ve toprak uyumuyla birleştiriyoruz” ifadelerini kullandı.  
 
EGZOTİK AĞAÇLAR YETİŞİYOR
 
İmece evinin kurulduğu yerde çok sayıda egzotik ağaçların yetiştiğini de belirten Yenigün, doğanın izin verdiği her meyve ve sebzeyi üretmeye devam edeceklerini söyledi. İnsanların şehirlerde yemediği meyve ve sebzeleri imece evine gelip severek yediklerini anlatan Yenigün, her hafta onlarca ziyaretçilerinin gelmesine rağmen ürettikleri ürünlerinin bitmediğini belirtti. Yenigün, yaz ve kış aylarında hep aynı saatlerde çalışarak kendilerine daha fazla zaman ayırdıklarını belirterek, köyde nasıl zaman geçirdiklerini şu sözlerle anlattı: “Yaz aylarında sabah 07.00 gibi kalkıyoruz. İş planı var. Daha önce her geleni bilgilendiriyoruz. Sabah kalkanlar, ateşini yakıp ekmeğimizi yapıyor. Kahvaltı hazırlıyor ve arkadaşları bahçe ve inşaat diye gruplara ayırıyoruz. Sonra uzun uzun kahvaltı yapıyoruz. Kahvaltı bittikten sonra sohbet ediyoruz. Kahvaltı sohbet 1 buçuk saat sürüyor. İş planı doğrultusunda herkes ayrılıyor. Bu arada güneş tepede oluyor. Gölge işlerde çalışıyoruz. Saat 13.00'te dinlenmemiz başlıyor akşam 17.00'ye kadar dinleniyoruz. Yorulan uyuyor. Uyumayan, sohbet ediyor, kitap okuyor veya dans ediyor. Sonra 17.00'de meyve yiyoruz. Ardından 2 saat çalışıyoruz. Her akşam deneyimlerimizi konuşuyoruz. Saat 22.00 gibi herkes uyuyor. Bir haftalığına gelen insanların zamanı genelde çok kıymetlidir. Kışın, 07.30’da ateşimiz yakılıyor; ama biz daha erken kalkıyoruz. İnşaat bittiği gibi kış mutfağına geçeceğiz. Havalar soğuduğu gibi kışın da ziyaretçimiz geliyor.” 
 
‘YAŞAMI YENİDEN ÖRÜYORUZ'
 
Kapitalizmin, çoğu insanı esir aldığını dile getiren Yenigün, bu yüzden ekonomi ve parasal ürünlerin içine girmek istemediklerini söyledi. Köylülerin de kendilerini benimsediğini söyleyen Yenigün, görev yapan asker ve jandarmalar tarafından da tanındıklarını belirtti. Yenigün, "7 yıldır buradayız ve köylüler herhangi bir olumsuz yaklaşımımızı görmedi. Köylüler; bizden sevgi, saygı ve hep aynı dayanışmayı görüyor. Merak ettiğimiz her şeyi bu insanlara soruyoruz. Bizimle temas kuran herkesle iyi geçiniyoruz. Buranın geçmişini, kültürünü ve ürettiklerini öğreniyoruz. İnsanlar, 'Siz bizim dedemiz ve nenemiz gibi yaşıyorsunuz' diyorlar. Yerel yönetimler bizi görüyor ve izliyor. 10 dönümlük arazide ürün ekiyoruz. 10 dönümüne ise kendimize ve ziyaretçilerimize yetecek kadar ev yapıyoruz. Biz, yaşamı yeniden böyle örüyoruz" şeklinde konuştu. 
 
MA / Ruken Demir - Ayşe Sürme