Prof. Üstün: Ekolojik yıkım bir iç savaş stratejisidir

img

İZMİR - Kürt kentlerinde girişilen ekolojik yıkımın 90'lı yıllarda da uygulanan bir “iç savaş stratejisi” olduğunu belirten Prof. Dr. Beyza Üstün, doğanın sermayeye teslim edilerek ranta açılmak istenmesine karşı "Ne yapmalıyız?" sorusu etrafında bir araya gelinip, mücadele etmek gerektiğini söyledi. 

Bölgede son dönemde başta Dersim olmak üzere birçok kentte karşılaşılan orman yangınları sonucunda binlerce hektarlık alan küle döndü. Herhangi bir müdahalede bulunulmamasının yanı sıra gönüllü söndürme ekipleri ve siyasilerin yangın bölgelerine gidişlerine engel olunmasıyla gündeme oturan bu yangınlar, Dersim örneğinde olduğu gibi yağan yağmurla kendiliğinden sönebildi.
 
Askeri amaçlarla bilinçli olarak çıkarıldığı yönünde iddialar dillendirilen bu yangınları ve ekolojiye dönük saldırıları Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekoloji Komisyonu Üyesi olan Prof. Dr. Beyza Üstün değerlendirdi.
 
Ülkenin hemen her yerinde bugün devlet eliyle doğaya yönelik bir yıkıma girişildiğini söyleyen Prof. Üstün, bu yıkımların geri dönüşümü olmayan sonuçlara yol açtığını kaydetti. Bu yönlü saldırılar içerisinde Kürdistan bölgesinde karşılaşılan örnek ve yol açtığı sonuçların ise, “iç savaş stratejisi” doğrultusunda devrede olduğunu vurgulayan Üstün, bu yönlü yıkımın 2015 yılında Çözüm Süreci’nin sona erdirilmesiyle başladığını kaydetti. 
 
'BİR İÇ SAVAŞ STRATEJİSİ’ 
 
Üstün, “iç savaş stratejisi” doğrultusunda yapıldığını belirttiği bu saldırılara için “2015’te Çözüm Süreci’nin sonlandırılması ile beraber başlayan bombalamalar, Kürdistan bölgesindeki halklara yönelikti. Sur ve Cizre gibi birçok il ve ilçenin yıkımını izledik. Bu niye yapılıyor? Kültürü, geçmişi, dili, yaşamı ve gelenekleri ile var olan halkın evlerini yakarak, göç ettirmek için. Bu yıkımların yaşandığı yerlerin sonrasına baktığınızda aslında bu sürecin nedenini de görüyoruz" ifadelerini kullandı.
 
‘90’LI YILLARDA DA BÖYLEYDİ’
 
Üstün, son dönemde Dersim başta olmak birçok bölgede karşılaşılan orman yangınlarının da 90'lı yıllarda uygulanan politikaların yeniden hayata geçirilmesinin örneği olduğunu ifade etti.
 
Üstün, “Gerilla hareketliliğinin yoğun olduğu bir bölge olduğu bahane edilerek yok edilmek isteniyor ve sadece bitkisiz bir toprağa dönüştürüp, insansızlaştırılıyor. İçindeki bütün canlı türler yok edilip, insanların geçmişi ve kültürü bitiriliyor. 90’lı yıllarda da böyleydi. Ormanları, doğayı yok ederek o bölgeyi kontrol altına almak istiyorlardı. Başarı olunursa bir sonraki hamle ise orayı ranta açmak olacak” dedi. 
 
‘SONUÇLARINA BAKTIĞIMIZDA YIKIMLARIN NEDENİNİ GÖREBİLİYORUZ
  
Kapitalizmin, sermaye krizinin sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada kendini gösterdiğini kaydeden Üstün, sermayenin bu krizi aşmak için ise yaşam alanlarını yok ettiğini belirtti. Bütün devletlerin krizi aşmak için kendi projelerini özellikle Ortadoğu'da hayata geçirmeye çalıştıklarını belirten Üstün, şunları söyledi: 
 
"Sermaye, kapitalizm şuan ciddi anlamda finansal krizin içinde cebelleşiyor. Türkiye ve baştaki iktidar da, sermayedarların planlarını yaşama geçiriyor. Savaş eli ile kentsel dönüşüm, enerji politikaları, maden işletmeleri işletiyor. Tarımın yok olduğuna, suların şirketlere verilmesine şahit oluyoruz. Yakılan ormanlarda maden işletmelerinin faaliyetlere başladığına şahitlik ettik. 
 
Sur, Cizre, Nusaybin gibi yıkılıp, burjuvaziye teslim edilen yerlerde yeni örülme şekilleri var. Bu önemli kentlerde yaşayan halklar zorla yaşamlarından, belleklerinden kopartılırken, diğer taraftan kim oldukları belli olmayan para ile yaşamlarını sürdüren burjuvazinin buralara yerleşmeye çalıştığını biliyoruz. Buralarda inşaata bağlı bütün şirketlerin sermaye biriktirdiğini anlamak güç bir durum değil. Sonuçlarına baktığımızda yıkımların nedenini somut olarak o zaman görebiliyoruz.  
 
Bütün bunlara neden olan süreci çok iyi belirlememiz gerekir. Hepsi son derece siyasi bir süreç içinden geçiyor. Kapitalizmin koordine ettiği, devletlerin eli ile yürütülen bir süreç." 
 
‘EŞİT VE ÖZGÜR BİR MÜCADELE SATHI OLUŞTURULMALI'
 
Prof. Üstün, sermayeye açılmak istenen alanların önce iktidarlar tarafından tartışılmaya açıldığını da dikkat çekti. En somut örnek olarak ise AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için Marmaris Okluk Koyu’nda yapımı devam eden “Yazlık Sarayı” örnek gösterdi.
 
Ekolojik yıkıma karşı verilecek mücadelede “Ne yapmalı?” sorusu etrafında bir araya gelmeye ihtiyaç olduğunu söyleyen Üstün, "Yan yana duran, bu saldırılara, yıkımlara topyekün karşı duran, hatta aynen Kobane’de olduğu gibi yaşamı yeniden örebilecek güçte bir duruşu büyüten mücadele ancak bizi kurtaracaktır. Hiçbir şey son değil, bir yığın örneği var. Şuan hukuk yoksa o zaman hukuku biz işletiriz. Yıkımı durdurmak için süreci halkları özgür, ekolojik bir perspektif ile eşit ve özgür yaşadığı bir mücadele sathına oturtmak gerekiyor. Halk, yaşamın üzerinden süreci örmeye başladığında gerçekten yeni yaşamı sermaye birikiminin tam tersine çevirmiş olacağız" dedi.