Yangını söndüren ekolojistler: Sadece ormanı söndürmüyoruz doğamıza sahip çıkıyoruz

img
DERSİM – Dersim’deki orman yangınlarını söndüren ekolojistler, ortalama bin 500 hektarlık alanın kül olduğunu söyleyerek, "Biz sadece ormanı söndürmeye gitmiyoruz doğamıza sahip çıkıyoruz. Ekosistemin yok edilmesine karşı çıkıyoruz" dedi. Ekolojistler Dersim'de doğaya şiddet uygulandığını kaydetti.
 
Havadan ve karadan yapılan bombardıman sonucu günlerdir Dersim coğrafyası yanıyor. Hozat ilçesi Aliboğazı bölgesinde başlayan orman yangınları yaklaşık 15 gün boyunca Zengi, Veliağa komu, Kozluca Vadisi, Taşbaşı, Piamlı mezrası, Değirmendere, Zogar ve Çakmaklı yaylasına kadar genişleyerek sürdü. 18 gün boyunca süren yangınların müdahalesi için “güvenlik gerekçesi” ile izin verilmedi. Ancak gönüllü ekipler 10’uncu gününden sonra yasakları tanımayarak, bölgeye gidip birkaç günde yangını kontrol altına aldı. 
 
Hozat’taki orman yangınları kontrol altına alınır alınmaz bu kez Dersim merkeze bağlı Rengü Bali Deresi, Bali Mezrası, Müşkirek, Bozkır dağları ve Çırtık deresinde ormanlar yakıldı. Yangınların büyümesine izin vermeyerek, yangına anında müdahale eden gönüllü ekipler buradaki yangınları da tamamen kontrol altına aldı.
 
Gönüllülerin verilerine göre Hozat ilçesindeki yangınlarda bin hektarlık, Dersim merkez kırsalında ise 500 hektarlık alanın kül olduğu tespit edildi. 
 
Ormanların yakıldığı bölgeye her gün giderek söndürülmesi için büyük bir çabanın sahibi olan doğa gönüllüsü Haydar Çetinkaya ile Dersim doğasını fotoğraflarıyla dünyaya tanıtan fotoğrafçı İsmail Ateş, ormanların neden yakıldığını, yasaklı bölgede çektikleri zahmetleri anlattı. 
 
‘İZİN VERİLMEDİ’
 
Haydar Çetinkaya, Hozat’ta uzun süren orman yangınlarına da anında müdahale etmek istediklerini ancak “güvenlik” gerekçesi ile yaptıkları tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını belirterek, kamuoyu baskısı ile son dönemlerde kendilerine izin verildiğini belirtti. Çetinkaya, Hozat yangınları biter bitmez merkez kırsalının yakıldığını söyledi, Çetinkaya, bu kez izin almadan anında müdahale ederek kontrol altına aldıklarını yineledi. 
 
‘HER TÜRLÜ RİSKE KARŞI YANGINLARI SÖNDÜRDÜK’
 
Çetinkaya, gönüllü ekiplerin orman yangınlarının söndürülmesi için büyük bir çaba ile emek sarf ettiğini belirterek, yasaklı bölgelerde yangını söndürmeye gittiklerini söyledi. Çetinkaya, “Yaklaşık 40 yıllık çatışmalı ortamda insanların gitmediği bölgede her türlü riski ve tehlikeyi göze alarak yangına müdahale ettik. Bu esnada birçok arkadaşımız dumandan etkilenerek zehirlendi. Bacağını kıranlar oldu. Engebeli arazilerden geçtik. Çoğu kez birçok tehlikelerden kurtulduk. Buna rağmen kararlı bir şekilde yangınları kontrol altına aldık” dedi. 
 
‘ÇİFTE STANDART UYGULANIYOR’
 
Orman İşletme Müdürlüğü’nün hiçbir şekilde yangınlara müdahale etmediğini belirten Çetinkaya, “Türkiye’nin neresinde olursa olsun. Devletin temel görevi ormanları yangınlara karşı korumaktır. Çünkü ormanlar devletin koruması altındadır. Nerede bir yangın ihbarı varsa devlet müdahale etmek zorundadır. Ancak Dersim’de maalesef çifte standart bir uygulama ile karşı karşıyayız. Burada ayrımcılık söz konusu. Batıda bütün olanakları seferber eden devlet maalesef burada ormanların söndürülmesine bile izin vermiyor” diye belirtti. 
 
ANINDA MÜDAHALENİN ETKİSİ
 
Yangınların çıkarıldığı bölgelerde “güvenlik” gerekçesiyle yangınların müdahalesine izin verilmediğine yineleyen Çetinkaya, şunları söyledi: “Gittiğimiz hiçbir bölgede herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Doğada yaşayan canlıların dışında bir şey görmedik. Gerekçe ‘güvenlik’ olurken, ormanlarımızda binlerce hektarlık alan kül oldu. Merkez kırsalında anında müdahale edilmesi devasa bir alanın yanmasının önüne geçti.”
 
‘YANGINI ÇIKARAN DEĞİL, SÖNDÜREN SUÇLU’
 
Çetinkaya, yakılan bölgelerde yanan sadece ormanların olmadığını, içinde yaşayan birçok yaban hayvanı özelikle Vaşak ve dağ keçilerinin olduğunu söyledi. Çetinkaya, yine çok sayıda endemik bitki türünün olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz sadece ormanı söndürmeye gitmiyoruz doğamıza sahip çıkıyoruz. Ekosistemin yok edilmesine karşı çıkıyoruz. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Orman yangınlarını söndürmeye giden gönüllülerin el üstende tutulurken maalesef Türkiye’de hep yasak ve cezalara tabi tutuluyoruz.” 
 
‘DOĞAMIZA ŞİDDET UYGULANIYOR’
 
Dersim’in sancılı, savaşın eksilmediği bir bölge olduğunu söyleyen Çetinkaya, “Bu savaş sonucu doğamız da hedef alınıyor. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir savaş orman ve kültür varlıklarını hedef almamalıdır. Türkiye’nin imza attığı sözleşmelerde de yaban hayatı ve ormanların koruma altına alınacağını taahhüt etmiştir ancak burada ormanlarımıza ölçüsüz bir şekilde şiddet uygulanıyor” dedi. 
 
BELEDİYELERE ELEŞTİRİ
 
Dersim Belediyesine kayyum atandığı için bir beklentilerinin olmadığını ancak ilçe belediyelerinin de orman yangınlarına seyirci kaldığı eleştirisini yapan Çetinkaya, “İlçe belediyelerimiz ortalığı ayağa kaldırmalıydı. Türkiye’nin en büyük orman yangınlarının olduğu bölgede yaşıyoruz. Türkiye’nin hiçbir yerinde Hozat’taki alan kadar bir yer yanmadı. Bu kadar ciddi bir şeyle karşı karşıyayız. Kimsenin umurunda değil. Ortaya çıkan tepkiler oldukça yetersiz. 
 
‘YANGINLARINI SÖNDÜRMEYE DEVAM’
 
Çetinkaya, tüm engelleme ve tehlikelere karşı gönüllüler olarak “Her ne olursa olsun şimdiye kadar nasıl yakılan ormanlarımızı söndürmek için çaba sarf ettiysek bundan sonrada aynı kararlılıkla olası bir yangını anında müdahale edeceğiz” şeklinde konuştu. 
 
‘YANGINI FOTOĞRAFLARIMLA DUYURMAK İSTEDİM’
 
Doğa fotoğrafçısı İsmail Ateş de, çıkan yangınlara karşı bölgede bulunan kurumların tepkisizliğini eleştirerek, duyarsızlığa karşı hayretler içerisinde olduğunu söyledi. Ateş, “Bu doğadan o kadar faydalanıyoruz. Her şeyini bize sunuyor. Ama maalesef biz doğanın bize sunduğunun yüzde birini dahi karışlamıyoruz. Yangın söndürmeye gittiğimde hem endemik bitliklerin yakıldığını hem de yaban hayvanları fotoğrafladım. Bir kuşun yavruları üzerinde dönerken attığı çığlıkları gördüm. O an insanlığımdan utandım. Bir fotoğrafçı olarak Dersim yangınları resmederek dünya kamuoyuna duyurmak istedim” dedi. 
 
MA / Semra Turan