Dicle Vadisi’ndeki tahribat Sur’dan daha büyük

img
DİYARBAKIR - Maden Mühendisleri Odası (MMO) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Doğan Hatun, Dicle Vadisi’nde faaliyetlerini sürdüren 6’sı yasal, 4’ü kaçak 10 kum ocağının doğayı tahribat etmenin yanı sıra kültürel soykırıma yol açtığını ifade etti.
 
Diyarbakır’ın hemen yanı başında geçen Dicle Nehri’nin yer aldığı Dicle Vadisi’ndeki kum ocakları, tüm uyarılara rağmen faaliyetlerini sürdürerek nehri kirletmeye devam ediyor. Kum ocaklarının aynı sıra kimi noktalarda dökülen sıvı atıklar nedeniyle canlı yaşamının ciddi derecede tehdit altında olduğu vadide, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi’nin verilerine göre, 2002-2018 yılları arasında 23 tane kum ocağı kuruldu. Bugün hala faaliyette olan 10 kum ocağından ise 6’sı yasal, 4’ü kaçak.
 
NEHİR VE TARİH YOK EDİLİYOR
 
Dicle Nehri’nin, Dicle Barajı’ndan Bismil ilçesinin girişine kadar olan kısmının “debisi düştü” gerekçesiyle nehir statüsünden çıkarıldığını hatırlatan Maden Mühendisleri Odası (MMO) Diyarbakır Şubesi Eşbaşkanı Doğan Hatun, nehir statüsü olması halinde kum ocaklarının bu kadar kolay bir şekilde açılamayacağını kaydetti. 
 
15 yıldır tüm ülkede olduğu gibi Diyarbakır’da da tek üretim alanının inşaat sektörü olduğunu ifade eden Hatun, inşaat sektörünü ayakta tutmak için müthiş bir doğa katliamının söz konusu olduğunu, bölgenin her yerine kum ocakları kurularak nehirlerin bataklığa dönüştürüldüğünü söyledi. Özellikle İl Özel İdare ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca kum ocaklarına yetki verildiği ve Bakanlığın kaçak çalışma dahil her şeye göz yumduğunu vurgulayan Hatun, bu uygulamalarla Dicle Nehri ile birlikte aynı zamanda kültürel tarihin de yok edildiğini dile getirdi.  
 
‘ÇED UYGULANMIYOR’
 
Kum ocaklar açıldığında Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporları istenmesine rağmen ısrarla verilmediğini aktaran Hatun, “ÇED’in bir maddesinde, ‘nehirdeki cevher çıkarıldıktan sonra alanın doğaya tekrar kazandırılması gerekir’ deniliyor. ÇED'te yer alan bu madde, hiçbir şekilde işletilmiyor. Şu an ülkenin hiçbir yerinde bu yasa işletilmiyor. Bugüne kadar hiçbir kum ocağının ruhsatı sona erdiğinde geri dönüşümü yapılmıyor. Bunlar için ocak sahipleri belli bir miktar teminat parası da devlete yatırıyorlar. Bu süre bittiğinde geri dönüşüm olmamışsa, bu teminata devlet el koyuyor. Şahıs veya firma sahibi yapmazsa, devlet bunu doğaya tekrar kazandırmak için bir teminat parası alıyor. Firmalar iş yükünden kaçıyorlar. Devlet de aldığı paraya ya el koyuyor ya da hazineye veriyor, doğa da yaşadığı tahribatla kalmış oluyor” diye konuştu.  
 
VADİDEKİ TAHRİBAT DAHA BÜYÜK
 
Oda Eşbaşkanı Hatun, kentin en önemli doğa ve tarihi miraslarından olan Dicle Vadisi’ndeki kum ocaklarının doğa tahribatlarının yanı sıra kültürel soykırıma da yol açtığını vurguladı. Hatun, öyle ki kum ocaklarının yarattığı tahribatın, Sur’da yıkılan 6 mahallenin tahribatından daha büyük olduğuna dikkat çekti. Hatun’a göre, bu tahribatları ÇED yasasını uygulayarak önlemek mümkün.
 
GÜZELLEŞTİRME PROJESİ?
 
Dicle Nehri’ndeki binlerce yıllık kültürel mirasın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “güzelleştirme projesi” adı altında talan edildiğine dikkat çeken Hatun, "Kentin her yerine pankartlar asılmış, ‘Dicle Nehri’ni güzelleştiriyoruz’ diye ama biz arkasından neyin geldiğini biliyoruz. Bizden tüm bilgiler saklanıyor, her bireyin olduğu gibi bizim de bilgi edinme hakkımız var. Burada yaşayan bir birey olarak sen bana sormadan Dicle Nehri üzerinde nasıl bir güzelleştirme yaparsın. Siz kendi güzel gördüğünüz bir şeyi kalkıp topluma dayatıyorsunuz. Ne biz ne toplum bunu kabul etmiyoruz. Buna karşı mücadelemiz sürecek, mirasımıza sahip çıkacağız" diye konuştu.