Ekolojik yaşam 'Buğday Derneği' ile yaygınlaşıyor

img

İSTANBUL - Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, organik üretime ilgi duyan insanları bir araya getirerek ekolojik yaşamı yaygınlaştırmayı hedefliyor. Dernek İletişim Sorumlusu Turgay Özçelik, “Ne yersen O’sun. Ne yediğimizi bilmediğimiz için kendimizi de bilmiyoruz. Yabancılaşmanın içindeyiz" dedi. 

Temelleri 1990’lı yıllarda küçük yaşından itibaren doğaya ve sağlıklı ürünlere meraklı Victor Ananias adında Bodrumlu bir restoran sahibi tarafından atılan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, 2004 yılından bu yana ekolojik odaklı projeler üretiyor. Ekoloji ve organik üretime ilgi duyan insanları bir araya getirmeyi hedefleyen derneğin Türkiye’nin tüm illerine yayılan çalışmalarına ilgi bir hayli yoğun. 5 binin üzerinde üye ve çok sayıda gönüllünün ortaklaşa faaliyet yürüttüğü derneğin yaptığı işler arasında ekolojik pazarların kurulması, tohum takas şenlikleri, ekolojik çiftlik gezileri, organik üretim bilgisi, doğal yaşamı korumaya dönük gerçekleştirilen kampanya ile projeler, seminerler verilmesi ve bu konuda yapılan atölyeler yer alıyor.
 
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği İletişim Sorumlusu Turgay Özçelik dernek bünyesinde yaptıkları çalışmalara ilişkin bilgi verdi. 
 
PEKÇOK PROJE İLE EKOLOJİSTLERE ULAŞMAK HEDEFLENİYOR
 
Derneğin en önemsediği konulardan birinin ekolojik üretim olduğunu söyleyen Özçelik, bu anlamıyla Türkiye’de ekolojik üretimin gelişmesi ve desteklenmesi için de kurulan ekolojik pazarlara dikkat çekti. 2006 yılında Şişli’de kurulan ilk ekolojik pazarı hatırlatan Özçelik, daha sonra sayının 7’yi bulduğunu bununla hem üretici hem de tüketiciyi buluşturduklarını belirtti.
 
Özçelik, dernek bünyesinde yaptıkları çalışmalara ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Ekolojik pazarların yanında tohumu çok önemsiyoruz. Çünkü ekolojik üretimi ve gıda güvenliğimizin teminatı olan yerli tohumların 2006 yılında çıkartılan bir yasayla satışı yasaklandı. Yerli tohumların üretimi bir şekilde engellediği ve desteklenmediği için bu topraklarda yüzyıllardır yetişen çeşitlerimiz ne yazık ki toprakla buluşamıyor. 2006 yılında bu yasa çıktığından bu yana Buğday Derneği yerli tohumları bir şekilde toprakla buluşturmak için tohum takas şenlikleri düzenliyor. 4 yıldır da bunu online bir sistem haline getirdi. tohumtakas.org diye bir sitemiz var. Bu site üzerinden insanlar ücretsiz olarak paylaşıp temin edebiliyorlar. Bizim amacımız bu yerli çeşitlerin sürmesini, gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak ve bioçeşitliliğimizi korumak. Bir yandan da ekolojik üretime destek olmak için TaTuTa diye ekolojik çiftlik ziyaretleri üzerine kurulu bir organizasyonumuz var.  Kentlerde yaşayan insanların Türkiye genelinde 92 tane ekolojik çiftliği ziyaret etmesine imkan sağlayarak, gönüllü bir şekilde çalışmaları karşılıklı bir tecrübe alışverişi gerçekleştirmelerini ve doğal yaşamı deneyimlemelerini hedefliyoruz. Öte yandan öngörülen bir ekolojik kıyamet meselesi var. Dünyaya o kadar zarar verdik ki bu tempoyla 2040-50 yıllarında birçok kaynağın tüketileceği, birçok türün yok olacağı öngörülüyor. Bu olumsuz durumun farkındayız ama insanları harekete geçirebilecek, var olan olumsuz şartları değiştirmeye yönelik adım attıracak şeylerin olduğuna inanıyoruz.”
 
'KAMPANYALARIMIZ VAR'
 
Derneğin halihazırda devam ettirdiği ve yapmayı planladığı projelerden de bahseden Özçelik, “Yakın zamanda Türkiye’de en önemli sağlık sorunlarımızdan biri hem doğaya hem insanlara büyük zarar veren pestisit (tarımsal alanda kullanılan ve doğaya büyük zarar veren bir tür ilaç) kullanımı ile ilgili bir kampanya yapmayı planlıyoruz. Bu kampanya ile de en azından bir kısmını Türkiye’de yasaklatmayı umuyoruz. Onun dışında 2 yıl önce başladığımız ‘Arıları Yaşatalım’ kampanyamız var. Arıların sayıları hem Türkiye’de hem dünyada giderek azalıyor. Bunun birçok nedeni var. Küresel iklim değişikliği, habitat kaybı ve doğal alanlara zarar verilmesi vs. Ama en önemli nedenlerinden bir tanesi tarımda kullanılan pestisitler. Türkiye’de bütün bu türler serbest. Bu maddeleri Türkiye’de yasaklatıp hem arılara destek vermeyi hem de insana ve doğaya zarar veren bu maddenin kullanımını engellemeyi istiyoruz. Buna dair bir kampanya hazırlığı içindeyiz"  bilgisini verdi.
 
 
‘AMACIMIZ EKOLOJİK YAŞAMIN TOHUMLARINI ATMAK’
 
20 bine yakın gönüllünün kampanyalarda kendilerine destek olduklarını da ifade eden Özçelik, devamla şöyle konuştu: "Bu gönüllüler imza toplarken, stant açarken, tohumların hazırlanış aşamasında bize yardımcı oluyorlar. Belli aralıklarla yaptığımız atölyeler ve seminerlerimiz oluyor. Her ayın son Çarşamba günü Kadıköy’de ofiste buluşup üye ve gönüllülerimizle ekolojik yaşam buluşmaları gerçekleştiriyoruz. Bu ayki konumuz örneğin ekşi mayalı ekmek yapımı atölyesi. Hem buğdayın öyküsünü dinleyeceğiz hem de birlikte ekmek yapmayı öğreneceğiz. Festivaller ve panellerle bizi davet eden bütün kurum ve kuruluşlara mümkün olduğunca gidip edindiğimiz bilgiyi aktarmaya çalışıyoruz. Okullara gidiyoruz. Amaçladığımız doğaya ve diğer canlılara zarar vermeden ekolojik yaşamın bir şekilde tohumlarını atmak, paylaşmak ve onları yeşertmeye çalışmak.” 
 
‘EN ÖNEMLİ GERİ DÖNÜŞ EKOLOJİK PAZARLARA’
 
Sağlıklı ve güvenilir gıda konusundaki bilgilenmenin belli bir yaştan itibaren ortaya çıktığını da söyleyen Özçelik, insanlardan en çok olumlu geri dönüş aldıkları konunun ekolojik pazarlar olduğunu söyledi. Özçelik, “Şuan pazarlarda bir komisyon kuruluyor. Pazarların yönetimi hem üreticilerden hem tüketicilerden oluşan ortak bir komisyon tarafından idare edilecek. Bu komisyona baktığımızda herkes pazarı ve oradaki projeyi sahiplenmiş durumda. Bunun da nedeni o kazanılmış hakkı, o mevziiyi kaybetmek istememeleri. Bir şekilde sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşabiliyorlar. Bunun ne kadar değerli olduğunu biliyorlar ve o mevziiyi korumak için ellerini taşın altına sokmak gerektiğinin farkındalar. Tohum konusunda farkındalık yaratmaya çalıştığımız için de olumlu geri dönüşler alıyoruz. Bir kişiye ulaşmak bile önemli. Bu önemli bilginin paylaşımı, bu düşünce tohumunun atılmasıdır. Bir kişinin kafasında bile olsa yerleşiyor olması çok daha önemli” diye belirtti. 
 
‘DÜNYAYA VE DOĞAYA ÇOK ZARAR VERDİK’
 
Son zamanlarda kentlerden köy yaşamına geçiş yapan insanların sayısının arttığını da hatırlatan Özçelik, bu durumu ortaya çıkaran nedenlerden birinin kişinin sıkışmışlık duygusu olduğunu belirtti. Özçelik,  dünyaya ve doğaya çok fazla zarar verdiklerinin altını çizerek, “Bazılarımız bunun farkına varıp bu konuda bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bazılarımız da bu mevcut sıkıntıdan uzaklaşmış mümkün olduğunca en doğal şekilde yaşama konusunda kendi hayatını dönüştürmeye çabalıyor. Bir şekilde hem dünyayı hem de kendi hayatımızı dönüştürecek olan bizleriz. Son zamanlarda özellikle beyaz yakalılar arasında Ege, Akdeniz’e göç edip doğal yaşama dair kendi hayatını dönüştürenler ve tarım yapmaya başlayanlar oluyor. Bizimle de bu konuda irtibata geçen çok kişi oluyor. ‘Ne yaparız, nerden başlarız’ soruları sıkça sorulan sorulardan. Bunların bir kısmı başarılı da olamıyor. Bir süre sonra geri dönmek zorunda kalıyorlar. Çünkü ne yazık ki bu konuda kararlı bile olsak kentte ve tüketim kültürü içinde yaşarken edindiğimiz bir takım kötü alışkanlıklar var. Biz gittiğimiz yere bu alışkanlıkların bir kısmını da götürüyoruz. Bu alışkanlıklarla oradaki yaşam birbiriyle çakışınca mutsuz oluyoruz. Eğer böyle bir tercih yapmak isteyen olursa beklentilerini de bu konuda ona göre tekrar güncellemeli. Burada edindiğimiz alışkanlıkları oraya giderken bırakıyor olmak orada yeniden kuracakları yaşam için daha olumlu geri dönüş sağlayacaktır” dedi.
 
‘NE YERSEK O’YUZ’
 
İnsanların kendi gıdalarına yabancılaştığını ve sofralara gelen gıdanın öyküsünün ne olduğunu ne yediklerini bilmediğini sözlerine ekleyen Özçelik, “Ne yersen O’sundur denir ya ne yediğimizi bilmediğimiz için kendimizi de bilmiyoruz. Bir yabancılaşmanın içindeyiz. Fırsatı olanlar bir nebze de olsa bu yabancılaşmadan uzaklaşıp kendi hikayelerine, o doğanın parçası oldukları hikayelere dönmeye çalışıyor. Böyle bir farkındalık olması insanların bunu tercih ediyor olması güzel bir şey ama bir yandan da sadece kendi hayatımızı değil genel olarak toplumsal yaşamı bu konuda yönlendirmeye çalışmak gerekiyor” diye belirtti. 
 
‘EKOLOJİK YAŞAMA İLGİ DUYANLAR DERNEĞİ TAKİP ETSİN’
 
Buğday Derneği’nin çok fazla desteğe ihtiyacı olduğunu söyleyen Özçelik son olarak, “Konuya duyarlı kişiler ve etkinliklerimizden haberdar olmak isteyenler www.bugday.org adresi üzerinden hem üye hem de gönüllü olabilir. Ekolojik yaşama merak ve ilgi insanların derneği takip etmelerini öneririm” diye konuştu.
 
MA / Necla Demir