Çevreciler Samandağ'daki RES'lere karşı Danıştay'a başvurdu

img

HATAY - Samandağ'da bulunan Simon Manastarı içinde kurulan RES'lerin durdurulması için açılan davada mahkeme heyeti, ÇED olumlu raporunu olduğu gibi kabul ederek RES kapasite artışına izin verdi. Karara tepki gösteren çevreciler de yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay'a başvurdu. 

Hatay'ın Defene ve Samandağ ilçeleri arasında bulunan Aknehir beldesi sınırları içerisinde 479 metre yüksekliğindeki bir tepeye kurulmuş olan St. Simon Manastırı, Rüzgar Enerji Santrallerinin (RES) tehdidi altında. Her geçen gün kapasitesi arttırılan RES'lere karşı mücadele eden bazı çevre gönüllüleri 30 Aralık 2016'da Samandağ ilçesine yapılması planlanan "Ziyaret Rüzgar Gülü Enerji Santrali Kapasite Artış" projesine Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı verilmesi üzerine Hatay İdare Mahkemesi'ne itiraz başvurusunda bulunmuştu. Mahkeme tarafından görevlendirilen 7 kişilik bilirkişi heyeti, 17 Kasım 2017'de bölgede keşif yaparak raporunu hazırladı. Hatay İdare Mahkemesi'nde 28 Şubat 2018'de görülen duruşmada hem ÇED raporunu hem de  bilirkişi heyetinin raporlarını olumlu bulunarak kapasite artışına karar verdi. 
 
RAPORA GÖRE İNSAN SAĞLIĞINA ZARARI YOK
 
Mahkeme heyetine sunulan raporda, RES'in elektromanyetik alan çevre etkisi değerlendirilmesinde; RES bölgesinde oluşabilecek manyetik alan seviyelerinin insan sağlığına zararlı olmadığı belirtildi. Raporda projenin flora ve fauna açısından değerlendirilmesinde, "Tehlike olmadığı ve faunistik olarak bir etkisinin olmayacağı anlaşıldığı" denildi.
 
Alanın kuş göçleri için stratejik bir konumda olduğunu belirtilerek, kuş göçlerinin daha çok Amik Ovası üzerinden yapıldığı ve alanın ana göç koridorlarının üzerinde olduğu savunulan raporda, "Tüm bunlar dikkate alındığında, ilave edilecek 5 türbin ile birlikte ülke ekonomisine sağlanacak katkı, diğer yandan bölgenin ana kuş göç yolu üzerinde bulunmasına karşın spesifik olarak proje sahasının üzerinde düzenli ve yoğun göç hareketliliklerinin tespit edilemediği göz önünde bulundurulduğunda kapasite artışının kuşlar bakımından önemli ölçüde zarar oluşturmayacağı düşünülmektedir" ifadelerine yer verildi. 
 
SİT ALANI OLARAK TESCİLLENMEYEN ALANDAYMIŞ
 
Arkeolojik açısından yapılan değerlendirmede alan içerisinde Erken Hristiyanlık dönemi M.S. 6. Yüzyıla ait bir hac merkezi olan Aziz Simeon Manastırı ve  Nuseyriler için, dinsel öneme sahip bir ziyaretin yer aldığı belirtilip, "Davanın asıl konusu olan 'Ziyaret Rüzgar Enerji Santrali' kapasite artışına yönelik yapılması planlanan ek tribünler için seçilen alanda tarafımdan yapılan incelemelerde 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamına giren taşınır veya taşınmaz kültür varlığı tespit edilmemiştir. Bu nedenden dolayı ek tribün projesinin sit alanı olarak tescil edilmeyen söz konusu alan içerisinde inşası uygundur" denildi.
 
MAHKEMEYE GÖRE ÇED RAPORU HUKUKA UYGUN
 
Mahkeme kararında şunlar ifade edildi: "Bu durumda; bilirkişi raporunun Mahkememiz kararına esas alınabilecek nitelikte görülen kısmı dikkate alındığında, davaya konu ÇED olumlu kararına dayanak teşkil eden nihai ÇED raporunun, söz konusu kapasite artışı ile oluşabilecek çevresel etkiler (atık yönetimi, gürültü, elektro manyetik etki vb.) ile flora ve fauna üzerinde oluşabilecek baskılar açısından bilimsel ve teknik açıdan uygun olduğu ve bahse konu nihai ÇED raporunda belirlenen olası çevresel etkilerin yine aynı rapor kapsamında belirlenen ve taahhüt edilen koruma ve önleme tedbirleri alınarak minimum düzeye indirgenebileceği anlaşılmakla birlikte, mevzuat gereği ÇED olumlu kararı sonrası idare tarafından inşaat, işletme ve işletme sonrası dönemine ilişkin kararın verilmesine esas teşkil eden şartlar doğrultusunda yürütülmesinin sağlanması için çalışmalar yapılacağı, yapılacak izleme ve kontrol faaliyetlerinin sonucunda da nihai ÇED raporu sürecinde verilen taahhütlere uyulmadığının tespit edilmesi halinde ilgili mevzuat uyarınca gerekli cezai müeyyidelerin uygulanacağının açık olduğu, ayrıca davacıların sit alanında bulunduğunu iddia ettikleri söz konusu kapasite artışına ilişkin proje kapsamında inşa edilecek türbinlerin, sit alanı olarak tescil edilmeyen alan içerisinde kaldığı görüldüğünden, davaya konu ÇED olumlu kararının hukuka uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır."
 
'DOĞAYA VERİLEN TAHRİBAT GİDERİLMELİ'
 
Mahkemenin kararı üzerine çevreciler, yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay'a başvuru yaptı. RES'lere karşı mücadele ettiklerini dile getiren Mersin Halkevi Yöneticisi ve çevreci Garip Remezen, Hatay İdare Mahkemesi'nin verdiği karara karşı Danıştay'a başvurduklarını söyledi. 
 
St. Simon Manastarı'nın RES'lerle büyük tahribata maruz kaldığını ve Manastarın sermayenin kar hırsına kurban edildiğini dile getiren Remezen, alana çivi dahi çakılmaması gerekirken manastırın girişine Arnavut taşlarının döşendiğini ve dev çatıların yapıldığını belirtti. 
 
RES’lerin doğayı, kuşları, hayvanları, insan sağlığını ve tarihini yok ettiğini anlatan Remezen, RES'lerin halkı endişelendirdiğini söyledi. Remezen, "Bin 500 yıllık St. Simon Manastırı bu tahribi hak etmiyor. Biz de olumlu çıkan ÇED raporuna itiraz ediyoruz. Kapasite artırma çalışmalarının durdurulması ve tarihi mirasa, doğaya verilen tahribatın giderilmesini Avrupa’nın hurda teknolojilerinin derhal kaldırılmasını talep ediyoruz" şeklinde konuştu.
 
MA / Hamdullah Kesen