EGEÇEP sonuç bildirgesini yayınladı: Yılmadan mücadele edeceğiz

img

İZMİR – EGEÇEP 25 Şubat’ta gerçekleştirdiği 12. Kurultay’ının sonuç bildirgesini paylaştı. Bildirgede “Zeytin, savaşın değil barışın simgesidir” denilerek, “Doğanın, kar hırsı uğruna talanına karşı, bilimsel ve hukuki verilerle yılmadan mücadele edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz” ifadelerine yer verildi.

 
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) “Birleşerek Direneceğiz” sloganıyla 25 Şubat’ta düzenlediği 12. Bileşenler Kurultayı’nın sonuç bildirgesini kamuoyuyla paylaştı. Tüm baskılara ve zorluklara karşın çevre mücadelesinin giderek güçlendiği ve daha geniş kitlelere yayıldığının görüldüğü belirtilen açıklamada mücadelenin hız kesmeden devam edeceği vurgulandı. 
 
EGEÇEP tarafından yayınlanan sonuç bildirgesinde şu başlıklara yer verildi:
 
“* Kurultay kitapçığında da belirtildiği gibi EGEÇEP, ‘doğal ve kültürel varlıkların, çevre sağlığı ve canlı yaşamının korunması konusunda çalışmalar yapan, sendika, dernek, meslek odası, sivil inisiyatif, platform ve diğer insan topluluklarının ve tek tek bireylerin çalışmalarını, sorunları ortaklaştırmak, güç birliğini sağlamak, bu oluşumların sözcülüğünü üstlenmek, gerekli yasal, bilimsel ve örgütsel destekleri sağlamak üzere çalışmalar yapar. EGEÇEP fonlardan para almaz, giderlerini kendi bileşenlerinin katkılarından karşılar. EGEÇEP anti-kapitalisttir. Küresel sermayenin istek ve tercihlerine göre dizayn edilen neoliberal politikaların uygulanması sonucu, yaşam alanları kirlenmekte ve yok olmakta, çevre sağlığı ve canlı yaşamı tehlikeye girmektedir. Savaşlar insanlarla birlikte tüm canlıları yok edip doğanın dengesini bozmaktadır. EGEÇEP çevreyi kirleten ve yaşamı yok eden savaşa karşı ve barıştan yanadır. Faaliyetleri barışçıdır. EGEÇEP sürdürülebilir kalkınma değil, sürdürülebilir yaşamdan yanadır.’
 
* EGEÇEP açısından ve elbette ülkemiz ekoloji mücadelesi açısından, geçen yılın en önemli olayı 11-12 Kasım 2017 tarihlerinde, ekoloji mücadelesi tarihimizde çok önemli bir yeri olan Bergama’da, ülkemizin farklı bölgelerinde ekoloji mücadelesi veren 42 örgütün bir araya geldiği yeni mücadele yöntemleri arayışı ve örgütlenme-işbirliği toplantısının gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bergama’da yapılan toplantıda süreç tamamlanmadı, ikinci bir toplantı gerekti ve 24-25 Mart 2018 tarihinde Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin ev sahipliğinde ekoloji mücadelesi veren örgüt temsilcileri bir araya gelerek, ekoloji hareketinin ihtiyaç duyduğu ortak örgütlenme, birlikte mücadele ve dayanışma konularını tekrar görüşecekler.
 
* Zeytin, savaşın değil barışın simgesidir. Zeytin ve zeytin dalının tarihten bugüne kadar temsil ettiği değerlerin hep barış, bereket, bolluk ve sevgi üstüne olduğunun altı çizilerek canlı yaşamı ve doğa tahribatı doğuracak bir savaşa bu ismin verilmesi kabul edilemez. AKP iktidarının sürekli bir şekilde Zeytin Yasasını delme girişimlerine dikkat çekilerek, Soma Yırca'da yandaş şirketin 6600 zeytini katletmesine göz yumulması, maden ve enerji yatırımları için zeytinliklerin ortadan kaldırılması gibi zeytin karşıtı politikalarını yıllardır biliyoruz. Şimdi de bir askeri harekata zeytin dalı adının verilmesini bu düşüncenin bir ürünü olarak değerlendiriyoruz.
 
* İzmir’in idam fermanı demek olan Körfez Geçiş Projesi’ne verilen ÇED olumlu belgesinin iptali için, TMMOB İzmir İKK ve Doğa Derneği ile birlikte dava açtık. Bu proje, bir yandan körfez ekosistemini tehdit ederken diğer yandan da İnciraltı ve Gediz deltasının yapılaşmasına neden olacaktır. Şimdiden, dev inşaat şirketlerinin İzmir üzerindeki iştahları açıkça görülmektedir.
 
* Aydın’da, yöre ekolojisine ve özellikle de yörenin en büyük geçim kaynağı olan eşsiz Aydın İncirine zarar verecek şekilde işletilen bazı jeotermal enerji santrallerine (JES) karşı mücadele yürütülmektedir. Bu mücadele, önümüzdeki dönemde de kararlılıkla yürütülecektir. 
 
* Ayvalık, bu dönemde de doğa talancılarının hücumuna uğramıştır. Bu kapsamda, doğal SİT alanları yapılaşmaya açılarak betona boğulmaya çalışılmakta, balık çiftliklerine ÇED gerekli değil belgesi ile denizlerimizin kirletilmesinin önü açılmaya çalışılmakta, Kazdağları ve Madra dağında altın-gümüş işletilmesi girişimleri ara vermeden devam etmekte, denizde demir madeni işletilmek istenmektedir. Bu hukuksuzluklara ve çevre talanına karşı mücadelemiz sürecektir.  
 
* Yasaya rağmen, kıyılarımıza çok yakın yerlerde kurulan balık çiftlikleri, kıyılarda yaşayanlar için bir çok sağlık problemine neden olmaktadır. Diğer yandan balık çiftliklerinde üretilen balıkların, çok dar bir alanda yaşamak zorunda olmaları sonucu, oksijen yetersizliği ve başka nedenlerle bir çok hastalıkla karşı karşıya olduğu bilimsel verilerle kanıtlanmıştır. Ucuz balık yedirme kılıfıyla, doğal balık üretimine de büyük zararlar veren balık çiftliklerine karşı mücadelemiz sürmektedir.
 
* EGEÇEP genelde ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin, özellikle altın madenlerimizin talan ve telef edilmesine karşı çıkmaya devam edecektir. Özellikle çokuluslu ve "yerli" şirketlerin yaptığı altın işletmeciliği sırasında yaşanan toprak, su, hava ve insan kirliliğine ve canlı yaşamın mahvedilmesine karşı çıkarken yaşamı savunmaya devam edecektir. Bergama - Ovacık, Uşak-Kışladağ, İzmir-Efemçukuru, Kozak ve Kazdağlarında vb. altıncı şirketlerin, insanı ve doğal yaşamı hiçe sayan, kirleten faaliyetlerine karşı duracağını, altın avcılarının peşini bırakmayacağını kamuoyuna duyurur. Altın şirketleri ve altın lobileri tarafından "ülke çıkarı" diye yapılan yalan ve demogojileri, bilimsel gerçeklerle açığa çıkarmayı, teşhir etmeyi ve engellemeyi bir insani görev saymaktadır.
 
* Kentlerin en büyük sorunlarından birisi olan sıvı ve katı atıkların, geri dönüşüm, bertaraf ve depolanması çevreye zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır. Buna dönük denetim görevimizi yerine getirmeye devam edeceğiz.
 
* Bölgemizdeki akarsuların ve havzalarının, madenler, sanayi, yanlış sulama ve ilaçlama uygulamalarıyla kirletilmesine karşı mücadelemiz sürecektir.
 
* Başta yöremizdekiler olmak üzere, doğayı aşırı derecede kirlettiği açıkça ortada olan Termik Enerji Santrallerine (TES) karşı yürüttüğümüz mücadelelerde büyük kazanımlar elde ederek bazı termik santrallerin iptali sağlanmıştır. Bu konudaki mücadelemiz hız kesmeden devam edecektir.
 
* Turgutlu Çaldağı’nda, sülfürik asitle işletilen nikel madeni, verimli tarım alanlarına büyük zararlar vermekte, çevre sağlığı ve canlı yaşamı için risk oluşturmaktadır. Bu nedenle bu işletme kapatılana dek mücadelemiz sürecektir.
 
* Yöremizde, hiçbir kural tanımadan çalışmakta olan, geceleri zehirli dumanlarını havaya salan demir çelik fabrikaları ve haddehaneler, özellikle Aliağa, Foça ve Menemen için çok ciddi sağlık sorunları yaratmaktadır. Bölgedeki kanser oranı, Türkiye ortalamasının 4 katına ulaşmıştır. Bu gidişe bir dur demek için, yöre halkıyla birlikte mücadele verilmektedir.
 
* Sözde enerji ihtiyacı bahanesiyle, bölgemizde de hızla yaygınlaşan hidroelektrik santralleri (HES), Rüzgar Enerjisi Santralleri (RES), gerçekte ihtiyacın çok ötesinde kurulmakta, bir yandan bu yolla şirketlere kaynak aktarılırken diğer yandan da sularımıza, meralarımıza, tarım alanlarımıza, bu şirketler tarafından sahip olunmaktadır.
 
* İzmir- Gaziemir’deki Aslan Kurşun Fabrikasında ortaya çıkan ve yıllardır yöredeki insanların sağlığını tehdit eden, sadece nükleer santral atığı olan uranyumun kaynağı ve ülkemize nasıl sokulduğu, tüm ısrarlı başvurularımıza karşın doyurucu bir şekilde hala yanıtlanmamıştır. Açtığımız dava ise sürmektedir.
 
* Manisa Köprübaşı ve Aydın Kisir köyüne işletildikten sonra geçerli hiçbir önlem alınmadan terkedilmiş olan uranyum madenleri, yöre insanlarının sağlığını tehdit etmektedir. Örneğin Kisir köyünde, son yıllardaki hemen tüm ölümler kanser nedeniyledir. Greenpeace örgütü tarafından hazırlanan Kisir'in içme sularında uranyum tespit edildiği bilgisine ulaştığımız rapor, aylardır kamuoyuna açıklanmıyor. Raporu gizleyen Greenpeace örgütü başta olmak üzere, Aydın Büyükşehir Belediyesi, Aydın Valiliği ve Söke Belediyesini bu raporu bir an önce açıklamaya yetkilileri, hızla gerekli önlemleri almaya davet ediyoruz.
 
* Dünyada hızla terk edilmeye başlanan ve günümüze kadar, bir çoğu kamuoyundan gizlenen 700’den fazla kazanın oluştuğu nükleer santraller, şimdi ülkemizde kurulmaya çalışılmaktadır. Ülkenin üçüncü büyük kentinin göbeğindeki nükleer santral atığı ile baş edemeyen hükumetin, nükleer santral kurma inadını anlamak mümkün değildir. Üstelik bu santrallerden Akkuyu’da kurulacak olan ilki, dünyada hiç denenmemiştir. Ülkemiz insanı kobay yerine konulmaktadır. Nükleer santraller için hiçbir üretici firma sıfır risk tanımlaması yapamamakta, olabildiğince düşük risklerden söz edebilmektedir. Bir kaza sonucu, binlerce ve belki milyonlarca insanın yaşamını mahvedebilecek olan nükleer enerji santralinin (NES) kurulmasını ne ülkemizde ne de dünyanın herhangi bir yerinde kurulmasını kesinlikle istemiyoruz.
 
* Bileşeni olduğumuz “İzmir’e Sahip Çık Platformu“ ile birlikte, başta Kültürpark ve çevresinin betonlaştırılması, gökdelenlere açılması girişimlerine karşı mücadelemiz sürecektir.
 
* Doğa koruma bilinci oluşturmak amacıyla, panel, bilgilendirme toplantıları, konferans ve çevre eğitimi gibi faaliyetlerimiz sürmektedir.
 
* Yerli tohumculuğu yok edecek olan ve onun yerine kısır tohum denilen, sadece bir yıllık verim alındığı için de her yıl uluslararası tohum tekellerinden tohum alınmasını zorunlu kılan tohumculuk yasasına karşı, başta tohum-takas şenlikleri ile yerel tohumlarımızı yaşatmaya çalışıyoruz.
 
* Bölgemizin çeşitli yerlerinde, sayıları hızla çoğalmakta olan taş ve mıcır ocakları, giderek yöre halklarının yaşam alanlarını da tehdit etmeye başlamış, toz, görüntü ve gürültü kirlilikleriyle, doğal dengeyi bozan etkileriyle çevreye her geçen gün daha fazla zarar vermektedir. EGEÇEP, bu nedenle taş ve mıcır ocaklarına karşı da savaşım sürdürmektedir.
 
* Edremit Körfezinde, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi tarafından derin deniz deşarjı çalışmaları başlatılmıştır. Körfez genelindeki atık su arıtma tesislerinde sadece biyolojik arıtma yapılmaktadır. Oysa, derin deniz deşarjı için kimyasal arıtma da yapılmalıdır. Eğer arıtma, bu şekilde yapılmaya devam edilirse, Edremit körfezi, ölü bir körfez olacaktır.
 
* Daha önce olduğu gibi bu dönem de doğanın, kar hırsı uğruna talanına karşı, bilimsel ve hukuki verilerle yılmadan mücadele edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.