ANKARA - Kadına yönelik şiddet ve cinsel saldırı suçlarında kadının hayatının sorgulandığını belirten avukat Zekiye Karaca Boz, bir devlet politikası olarak ‘militarizm’ ve ‘erkeklik’ inşasından vazgeçilmesinin şiddetin önlenmesinin en temel adımı olacağını söyledi.
Neredeyse her gün en az bir kadının erkekler tarafından öldürüldüğü Türkiye'de, siyasi iradenin, adli makamların ve kolluk kuvvetlerinin yetersizliği bu cinayetlere yenilerinin eklenmesine neden oluyor. "Namus, töre, gelenek" kisvesi altında işlenen kadın cinayetlerinin son dönemde kırsal bölgelerden çok kentlerde yaşandığı ülkede, kadına yönelik şiddet ise "modern" hayatın yeni bir boyutunu oluşturuyor. "Erkeklik" krizi en ağır biçimiyle sürerken, kadınlar; eşleri, eski eşleri, babaları, ağabey veya erkek kardeşleri, beraber oldukları, tanıdıkları ya da tanımadıkları erkekler tarafından öldürülmeye devam ediliyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP), 2019 yılı verilerine göre; 474 kadının erkek şiddeti sonucu öldüğü Türkiye'de, taciz ve tecavüz olayları ise katlanarak devam ediyor. Yıl boyunca 115 şüpheli kadın ölümünün yaşandığı ülkede, onlarca kadın ya intihara sürüklendi ya da intihara zorlandı. 218 kadının ölüm nedeni belirtilmezken, 114'ü boşanmak istediği, barışma isteğini reddettiği, arkadaşlık isteğini reddettiği gibi bahaneler, 27'si ise "ekonomik gerekçe" adı altında öldürüldü.
İLK AYDA 27 KADIN KATLEDİLDİ
2020 yılının ilk ayı olan Ocak’ta 27 kadın katledildi. 27 kadının 3’ünün kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemezken, 7’si beraber olduğu erkek, 5’i evli olduğu erkek, 5’i oğlu, 3’ü babası, 2’si eski eşi tarafından, biri akrabası, biri de eskiden birlikte olduğu erkek tarafından katledildi.
ŞUBAT'TA 22 KADIN KATLEDİLDİ
KCDP’nin Şubat ayı kadına dönük şiddet ve katliam bilançosu raporuna göre; 22 kadın katledildi. Şubat ayında yaşamını yitiren 21 kadından birinin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemezken, 8’i evli olduğu, 5’i bir tanıdığı, 3’ü birlikte olduğu, 3’ü oğlu, biri babası, biri de eskiden birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü.
ADALETSİZ YARGI
Kadınları öldüren erkeklerin duruşmalara kravat takarak katılması sonucu "haksız tahrik ve iyi hal" gerekçeleriyle cezalarının indirildiği ülkede, mahkemelerdeki durum ve yargı sistemindeki adaletsizlik ise işlenen suçlara yeni suçlar ekliyor.
ŞULE ÇET DAVASI
Ankara'da Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet'in, 29 Mayıs 2018 tarihinde cinsel saldırıya uğradıktan sonra bir plazanın 20'nci katından atılarak katledilmesi ile ilgili tutuklu yargılanan sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akand'ın yargılandığı davanın 33’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında mahkeme heyeti, Çağatay Aksu için “kasten öldürme”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma”, “cinsel saldırı” suçundan müebbet hapis cezası, sanık Berk Akand için de “cinsel saldırı” ve “yardım ve yataklıktan” 21 yıl hapis cezası verdi.
Sanık Çağatay Aksu’ya “Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla cinayet” suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, “iyi hal “ indirimiyle müebbet hapis cezasına çevrildi. Mahkeme "nitelikli cinsel saldırı" suçundan verdiği 12 yıllık cezada da indirim yaparak 10 aya indirdi. Aksu’ya “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” suçundan da 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Sanık Çağatay Aksu’ya verilen toplam ceza, müebbet hapis ile 12 yıl 6 ay oldu. Sanık Berk Akand’a ise “nitelikli insan öldürmeye yardım” suçundan 15 yıl hapis cezası verilirken, uygulanan “iyi hal” indirimiyle bu ceza 12 yıl 6 ay hapis cezasına düştü. “Nitelikli cinsel saldırıya yardımdan” verilen 6 yıllık hapis de “iyi hal” indirimiyle 5 yıla çekildi. Ayrıca “hürriyeti yoksun kılmaktan” 1 yıl 3 ay hapis cezası veren mahkeme toplamda 18 yıl 9 ay hapis cezası vermiş oldu.
Duruşmalar boyunca Çet’in tüm yaşamı sanıklar tarafından hedef alındı. Sanıklar erkeklik kodlarıyla kendilerini aklamaya çalıştı.
EMİNE BULUT DAVASI
Kırıkkale’de 18 Ağustos 2019 tarihinde 38 yaşındaki Emine Bulut, 4 yıl önce boşandığı erkek Fedai Baran tarafından kesici aletle kızının gözleri önünde boğazı kesilerek öldürüldü. Katledilen Bulut’un “Ölmek İstemiyorum” demesi tüm Türkiye’yi derinden etkiledi. Sanık Varan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılandı. Diğer sanıklar gibi yargının kendini koruyacağını bildiğini hissettiren sanık Varan’a toplumda infial yaratan görüntülere rağmen “canavarca his” kastı uygulamayarak, sadece müebbet hapis cezası verildi.
Bulut’un avukatları ise, "tasarlayarak ve canavarca hisle öldürmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası" verilmesini istedi. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı, sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi için daha sonra karara itiraz etti.
AYŞE TUĞBA ARSLAN DAVASI
Eskişehir’de uzaklaştırma kararı olan Ayşe Tuğba Aslan da, 11 Ekim 2019 tarihinde boşandığı Yalçın Özalpay’ın satırlı saldırısına uğradı. 44 gün boyunca yaşam mücadelesi veren Aslan, 24 Kasım 2019 tarihinde yaşamını yitirdi. Sanık Özalpay hakkında, "Canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme" suçundan Eskişehir 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
Arslan cinayeti de diğer kadın katliamları gibi kadınların mücadelesiyle karakoldan adliyeye yaşamak için verdiği mücadelenin gün yüzüne çıkmasını sağlanabildi. 23 kez Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunup çok sayıda koruma kararı aldırmış ve yazdığı dilekçenin son satırını “Ben ölünce mi yardım edeceksiniz?” cümlesiyle bitirdiği ortaya çıkmıştı. İlki 21 Şubat’ta görülen duruşmanın ikincisi 17 Nisan’a ertelendi. Mahkeme heyeti, kadınların duruşmaya alınmasını engellenmeye çalışsa da kadınlar, mahkeme salonuna girmeyi başardı.
CEREN DAMAR DAVASI
Ankara Çankaya Üniversitesi’nde akademisyen Ceren Damar Şenel, sınavda kopya çeken Hasan İsmail Hikmet tarafından katledildi. Sanık Hikmet hakkında “tasarlayarak öldürme”, “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” ve “yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bir kişiyi öldürme” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle dava açıldı.
Duruşmalar boyunca sanık kadar avukatı Vahit Bıçak da sarf ettiği sözler ve savunması ile kadınları hedef aldı. Sanığın meşru müdafaa ile katliamı gerçekleştirdiğini savunan avukat Bıçak, katledilen Damar’ın sanığı taciz ettiğini öne sürdü. Tüm aşamalarda son duruşmaya kadar avukat Bıçak, Şenel ile sanık arasında bir ilişki olduğunu iddia ederek, cinsel içerikli söylemlerde bulundu. Sanığın polis anne babası ise delilleri karartmasına rağmen dinlenilmedi ve haklarında bir soruşturma yürütülmedi.
21 Şubat’ta görülen karar duruşmasında sanık Hikmet'e "ruhsatsız silah bulundurma" suçundan 1 yıl hapis 600 TL para cezası, "kamu güvenliğini tehdit" suçundan beraat verirken, "yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bir kişiyi öldürme" suçundan indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Savunmaları nedeniyle kamuoyu tarafından tepki çeken avukat Bıçak hakkında da soruşturma başlatıldı.
Ceren Damar’ı 17 kere bıçaklayarak, ardından ateşli silahla katleden sanık Hikmet’e “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” suçundan ise ceza verilmedi.
MÜZEYYEN BOYLU DAVASI
Diyarbakır’da 19 Mayıs günü boşanma aşamasında olduğu Mesut Issı tarafından çocuklarının gözü önünde katledilen avukat Müzeyyen Boylu’nun duruşmasında da baro ve kadın örgütlerinin müdahillik talebi reddedilmedi.
Boylu davasında göze çarpan en önemli detay ise sanığın duruşma salonuna avukatıyla birlikte gayet rahat ve kaygısızca girmesi oldu. Hakimin “Mesut Bey! Hoş geldiniz” diye hitap etmesiyse duruşmaya damga vurdu. Yaşananlar erkek yargının yansımasını bir kez daha ortaya koyarken, Boylu’nun 27 Ocak’ta görülen 3’üncü duruşmasına ise ne sanık ne de avukatı katıldı.
DÖNDÜ ŞENGÜL DAVASI
Ankara’da 2018 yılında Döndü Şengül, 8 yaşındaki çocuğuna cinsel istismarda bulunan Şükrü Şengül hakkında suç duyurusunda bulundu. 3 Ocak 2018 tarihinde hakkında şikayet olan sanık Şengül, bir gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Sanık Şengül, 18 Şubat 2018 tarihinde 5 aylık hamile olan Döndü Şengül’ü katletti. Sanık Şengül’ün “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçlamasıyla tutuksuz yargılandığı davanın karar duruşması 17 Şubat 2019 tarihinde Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanık Şükrü Şengül, suçunu inkâr ederken, mahkeme heyeti sanığa indirimsiz 30 yıl hapis cezası verdi. Ayrıca sanığın tutuklanmasına ve velayet hakkının 20 yıl süreyle kısıtlanmasına karar verdi.
Sanık Şengül, boşanma aşamasındaki eşi Döndü Şengül’ü “tasarlayarak ve kasten öldürme” suçundan da yargılandı. 24 Aralık 2019 tarihinde görülen duruşmada sanık Şengül hakkında savcılık “kasten ve tasarlayarak insan öldürmek” suçundan cezalandırılmasını talep etti. Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 15 Ocak’ta görülen duruşmada sanık Şengül’e indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
HABİBE ÇEVİK VE FATMA AKTA DAVASI
Habibe Çevik, boşandığı Göksel Sağlam tarafından şiddete ve tehdide maruz kaldığı için şikayetçi oldu ve koruma kararı aldırdı. Denizli’de kadın sığınma evinde kalan Çevik, çocuklarına yönelik tedbirlerin yetersiz olması dolayısıyla, annesinde kalan çocuklarını görmek ve onların eğitimiyle ilgili tedbir için resmi evraklarla uğraşmak için İzmir’e gitti. Çevik, İzmir’e gittiğinin ertesi günü Göksel Sağlam, Menemen Açık Cezaevi’nden izinli çıkarak, boşandığı eşi ve kardeşi Fatma Akta’yı katletti.
Karşıyaka Adliyesi 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan sanık Sağlam, 2’nci duruşmasında cinayetin kazayla olduğunu öne sürerek, “Tartışma esnasında ateş ettim. Habibe’nin annesine özellikle yönelmedim ve Fatma’yı da vurmak istemedim. Cezaevinden izinli çıktıktan sonra Habibe’nin eve döndüğünü öğrendim. Onunla konuşmak istedim ama kabul etmedi beni tersledi. Bu yüzden çok siniliydim, içki içtim. Babamdan kalma ruhsatsız silahı aldım Habibe’nin evine gittim. Tartıştık ve bu esnada silahı ateşledim” diyerek kendini savundu.
Sağlam’ın yargılandığı davanın 27 Şubat’ta görülen 3’üncü duruşmasında savcılık mütalaasında “kasten öldürme” suçundan 2 kez müebbet hapis cezası istenildi. Bir sonraki duruşma 13 Mart’a ertelendi.
Ç.B. DAVASI
Ankara’da sahibi olduğu VCOM hayvan hastanesinde 3 Nisan 2018’de yanında çalışan veteriner hekim Ç.B.’ye cinsel saldırıda bulunan Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde öğretim görevlisi Prof. Dr. Hasan Bilgili, 45 günlük tutukluluğunun ardından re’sen tahliye edildi. Sanık hakkında hazırlanan iddianamede “nitelikli cinsel saldırı”, “cebir ve tehdit ile hürriyeti yoksun kılma”, “tehdit ve hakaret” suçlarından; delilleri yok etmede ona yardım eden veteriner hekim Serkan Durmaz hakkında, “basit cinsel saldırı” ve “alıkoyma hakaret tehdit” suçlarından; sanığa yardım eden jinekolog Hüseyin Şenyurt hakkında ise “suç delillerini yok etme” suçundan dava açıldı.
İlk duruşmada yaşadıklarını anlatan Ç.B.’ye mahkeme başkanının “Kendinde miydin? Yüzüne veya başka bir yerine vuramadın mı? Mücadele edemedin mi?” soruları sorması erkek yargının yansımasını bir kez daha ortaya koydu. Mahkemede Ç.B.’nin aslında soruşturma aşamasında da benzer sorulara maruz kaldığı ortaya çıktı. Yaşadıklarını anlatan Ç.B.’ye şikayette bulunduğu kadın savcı tarafından "Ben kadınım sen de kadınsın, bak ben burada tecavüze uğruyor muyum, sen neden tecavüze uğradın? Bak kamera görüntüsünde sanki sen Bilgili'nin koluna girmişsin gibi görünüyor" sözlerinin sarf edilmesi de çarpıcı ayrıntılardan oldu.
Daha önce hakkında YÖK’te 5 taciz dosyası olan sanık Hasan Bilgili, tüm iddialara ve tanık ifadelerine rağmen dosyada delillerin toplandığı ve sanıkların savunmasının alınmış olması ayrıca tutukluluğun yalnızca bir tedbir öngörülmüş olması karşılığıyla tutukluk talebi reddedildi. Son olarak 26 Şubat’ta görülen dava duruşmasında da Bilgili’nin tutuklanma talepleri yine reddedildi.
CEREN ÖZDEMİR DAVASI
Ordu’da kaldığı açık cezaevinden firar eden ve 3 Aralık tarihinde Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi 3’üncü sınıf öğrencisi Ceren Özdemir’i takip ederek evinin girişinde katleden sanık Özgür Arduç, olaydan bir gün sonra gözaltına alınarak tutuklandı. “Canavarca hisle kasten öldürme” ve “Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürmeye teşebbüs” suçlarından tutuklanan Arduç, alınan ifadesinde “Bir bıçak darbesinde öldürebileceğim kişiler aradım” dedi. Özgür Arduç, ifadesinde yine “Silah bulsaydım çok daha fazla kişi öldürecektim” dedi.
Ordu Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akif Aktaş tarafından Özgür Arduç hakkında hazırlanan iki ayrı iddianame de “canavarca hisle kasten öldürme” suçundan ve polis memurlarını yaralaması sebebiyle “kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürmeye teşebbüs” suçlarından 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.
Yargılama aşamasında sanığın 2005 yılında bir çocuğu katlettiği ve ardından kaçtığı ve firari olarak yargılandığı davada 20 yıl hapis cezasına çarptırıldığı ortaya çıktı. Ordu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 23 Aralık 2019 günü davanın görülen ilk duruşmasında, sanık Özgür Arduç’un akıl sağlığına ilişkin tespitinin yapılması için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesine karar verildi. 24 Aralık günü ise Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edilen Özgür Arduç’ hakkında “akıl sağlığının yerinde” olduğuna dair “Cezai ehliyeti tamdır” raporu verildi. Özdemir’i katleden Arduç’a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi; fakat Arduç’un kaçmasını engellemeye yönelik kamu sorumluluğu bulunanlar ise yine yargılanmadı.
GÜLEDA CANKEL DAVASI
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü 1'inci Sınıf Öğrencisi Güleda Cankel, 18 Kasım 2019'da günü ayrıldığı erkek arkadaşı Zafer Pehlivan tarafından işkence edilerek katledildi. Sanık Pehlivan hakkında “tasarlayarak” ve “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla dava açıldı.
Isparta 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 25 Şubat’ta görülen davada sanık hakkında “tasarlayarak, canavarca hisle öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Cankel’in de öldürülmeden bir gün önce Zafer Pehlivan tarafından darp edildiği ve buna ilişkin karakolda ifade verdiği ortaya çıktı. Pehlivan’ın yargılandığı davanın karar duruşması 7 Nisan’da görülecek.
MAĞDURUN GÖRDÜĞÜ ZARAR
Kadın katliamı, taciz ve tecavüz davalarında erkeklerin aklanması ve kadınların sorgulanmasına ilişkin davaları takip eden Avukat Zekiye Karaca Boz, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmede bulundu.
Kadına yönelik şiddetle mücadelenin önündeki en önemli engelin sistematik bir cezasızlık sorunu, yani politikası olduğuna dikkat çeken Boz, hukuksal süreçlerde failin savunma hakkının mağdurun gördüğü zararın önüne geçtiğini vurguladı. Boz, bunu ise şöyle örneklendirdi: “Örneğin eğer kamuoyunda infial yaratacak yaşta birine karşı işlenmemişse veya kesin delillerle birlikte yakalanmamışsa cinsel saldırı suçlarının faillerinin hemen hepsi tutuksuz yargılanır. Öz kızını 12 yaşından itibaren istismar eden babanın DNA’sı kızının çamaşırında bulunduğu halde fail ilk duruşmaya kadar tutuklanmadı ve kızına baskı uygulamaya devam etti.”
Suçtan zarar gören kadının fail kadar korunmadığını kaydeden Boz, kadının kolluktan, mahkemeye kadar süregelen süreçlerde “ne yaptı ya da ne giydi de bunu hak etti” diye yargılayan erkek bakış açısının egemen olduğu sisteme maruz kaldığına dikkat çekti. Boz, tüm bu aşamalarda kadının kendini savunmak zorunda kalmanın yanı sıra suçlandığını dile getirdi.
‘KADIN BEYANI ESAS ALINMALI’
Kadınların beyanlarının esas alınması gerektiğini söyleyen Boz, “Soruşturma ve kovuşturma kadının beyanı üzerinden yürütülmelidir. Defalarca kadına neden bağırmadığını sormak yerine, kadının bağırmamasının da bir açıklamasının olduğunu düşünerek buna göre etkili soruşturma yapılmasını, ceza usul hukukunun araçlarını kadının iddiasını kanıtlamasını sağlayacak şekilde seferber etmeyi gerektiriyor” diye konuştu.
KADIN YAŞAMI KISITLANIYOR
Ceza Muhakemesi ve infaz hukukunda değişiklik yapılması gerektiğini belirten Boz, olumsuz koşullarda yapılan yargılamaların büyük ölçüde beraat kararıyla sonuçlandığını söyledi. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yapılan düzenlemelerin kadını kısıtlamaya yönelik olduğunu kaydeden Boz, şunları söyledi: “Kadının yaşamını olağan bir şekilde sürdürmesine olanak tanımıyor. Kadın gizlilik kararı ile veya bulunduğu şehri terk ederek, can güvenliğini sağlamaya çalışıyor. İçinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar buna olanak tanımıyorsa şiddetten kurtulamıyor.
KADINLARIN YAŞAMLARI SORGULANIYOR
Gerek cinsel şiddet, gerek kadın cinayeti davalarında failler yargılanırken kadınların yaşamları sorgulanıyor. Yasalar ve uluslararası sözleşmeler ihlal edilerek, özel yaşamları mahkeme salonlarına taşınıyor. Hepimiz kadın cinayeti davalarında yapılan savunmaları dehşetle izliyoruz. Son olarak Ceren Damar’ı katleden kişinin ve avukatının 'savunma' adı altında yaptığı tam bir erkeklik gösterisiydi. Bu cesareti yargının bu güne dek verdiği kararlardan aldılar.”
HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİ
Bütün kadın katillerinin “çantada keklik” olarak gördüğü “haksız tahrik” indiriminden yaralanmak için hemen bir “namus” veya “erkeklik” hikayesi yazmaya başladığına dikkat çeken Boz, “Bununla ya sistemin kendilerine mülk olarak teslim ettiği kadınların, bu mülkiyet hakkının çizdiği sınırı ihlal ettiğini ya da sistemin üzerine oturtulduğu erkekliğe laf edildiğini iddia ederek uyguladığı şiddeti meşrulaştırmaya çalışır. Kadın cinayetlerinin nedeni erkekleri ve kadınları belirlediği toplumsal roller içine hapseden cinsiyetçi sistemdir. Kadını erkeğin mülkü olarak gören bu sistem mülkiyetin sınırlarını da namus kavramıyla çizmektedir. Bedenleri ve hayatları, erkeklere ait olan kadınlar erkeğin namusudur. Bu nedenledir ki, kadın cinayetleri toplumun bir kesiminde ‘meşru’ ve ‘haklı’ sayılıyor. Bu nedenledir ki, kadın cinayetlerinin kökeninde bu cinsiyetçi sistemi sürdüren politika vardır ve bu nedenledir ki kadın cinayetleri politiktir” diye konuştu.
‘ERKEKLİK’ İNŞASINDAN VAZGEÇİLMESİ
Uygulanan indirimlerin yargıda hakim olan düşünce yapısının cinsiyetçiliğini ortaya koyduğunun altını çizen Boz, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için bir devlet politikası olması gerektiğini vurguladı. “Birleşmiş Milletler Kadınlara Karsı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW) ve İstanbul Sözleşmesi ile bu politikanın oluşturulacağı ve uygulanacağı taahhüt edilmiştir” diyen Boz, sözlerini şöyle noktaladı: “Bu amaca yönelik taahhütlerin yerine getirilmesi, özellikle kadınlar ekonomik ve sosyal olarak desteklenmesi, devlet politikası olarak ‘militarizm’ ve ‘erkeklik’ inşasından vazgeçilmesi şiddetin önlenmesinin en temel adımı olur. Bu taahhütler hukuk alanındaki cezasızlığın önüne geçmeyi de içerir.
Yargılama sürecinde olduğu gibi ceza infaz sisteminde de cinsel saldırı suçlarına özgü düzenlemeler bulunmadığından bu faillere verilen cezaların infazı, caydırıcılık ve ıslah edicilik özelliğinden uzaktır. Cinsel saldırı suçu için öngörülen cezalar yüksekse de pratikte cezalar genellikle alt sınırdan verilmekte ve iyi hal indirimi yapılmaktadır. Basit cinsel saldırı davalarında ise verilen hapis ve para cezaları ertelenmekte ve/veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile fiilen uygulanmamaktadır."
MA / Berivan Altan