Yaşar Kemal haklıydı: 2 Mart sonrası Türkiye lanetlendi

img
ANKARA - Kürt siyasetçi Sırrı Sakık, DEP davası sürecini yakından izleyen Yaşar Kemal’in "Milletvekilleri mahkûm olursa, Türkiye 21’inci yüzyıla lanetlenmiş olarak girecektir" sözlerinin bugün de geçerliliğini koruduğunu söyledi.
 
Kürt demokratik siyaseti, 1990’yardan bu yana dört ayrı siyasi darbe ile karşı karşıya kaldı.AKP döneminde, 14 Nisan 2009 “KCK tutuklamaları”, “Çöktürme Planı” kapsamında hayata geçen 4 Kasım 2016’da milletvekillerinin tutuklanması ve 18 Ağustos 2019 tarihinde ikinci kayyum atamaları olmak üzere 3 ayrı siyasi darbe yaşandı.
 
Bunlardan ilki, 2 Mart 1994 tarihinde DEP’li milletvekillerinin Meclis’ten gözaltına alınarak, tutuklanmasıydı.
 
İLK KEZ MECLİS İLK KEZ CEZAVİ
 
Erdal İnönü başkanlığındaki Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) listesinden aday olan Demokrasi Partisi (DEP) üyesi Leyla Zana, Hatip Dicle, Mahmut Alınak ve Selim Sadak, 1991 yılında SHP’den milletvekili seçildi. Böylelikle Kürt demokratik siyasi hareketi ilk kez Meclis’te olacaktı. Kürt sorunun demokratik yollardan çözümü ve barış için büyük umutlar oluştururken, devlet ve hükümet kanadından da tepkilere neden oluyordu. Leyla Zana’nın, Meclis’te Kürtçe yemin etmesi, DEP’lileri hedef göstermek için gerekçe oldu.
 
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, 22 Şubat 1994'te DYP grubunda yaptığı "Halkımız 'Yüce Meclis'in çatısı altında PKK barınmaktadır' diye düşünüyor. Böyle bir düşünce halk ve bizim için rahatsızlık vericidir. Biz buna müsaade edemeyiz. Gereğini yapacağız” açıklamasıyla, 2 Mart sürecini başlatmıştı. Meclis oylamasında DEP milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ile bağımsız milletvekili Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıkları, o dönem DYP, ANAP, MHP, BBP ve bazı CHP vekillerinin “Evet” oyları ile 2 Mart 1994’te kaldırıldı.
 
Meclis’ten çıkmama kararı alan DEP milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle, polisler tarafından yaka paça gözaltına alındıktan 13 gün sonra tutuklanarak, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ne konuldu. Böylelikle Kürt demokratik siyasetinin ilk kez Melis’e girdiği ve ilk kez milletvekillerinin tutuklandığı dönemin adı DEP oldu.
 
DEP döneminin Kürtlerin ilk kez meşru taleplerini siyaset sahnesinde temsil dönemi olduğuna dikkat çeken dönemin DEP milletvekili Sırrı Sakık, “Kürt sorununun çözümü için son derece önemli bir tarihi dönüm noktasıydı” diye tanımladı.
 
DEP, 27 Mart'ta yapılacak yerel seçimlere, ağır gözaltı ve tutuklamalar nedeniyle katılamadı. Ardından Anayasa Mahkemesi, DEP'i 16 Haziran 1994'te kapattı.
 
SADECE VEKİLLER TUTUKLANMADI
 
Bu gelişmeler “terörle mücadele” adı altında Türkiye’nin en kanlı dönemlerinden birine girmesine neden oldu.
 
İHD’nin 1994 yılı Hak İhlalleri Raporu’nda, 14 bin 473 kişinin gözaltına alındığı, toplam 537 yıl hapis cezası verildiği, 292 faili meçhul cinayetin yaşandığı, çatışmalarda 5 bin kişinin yaşamını yitirdiği, bin 500 köyün yakıldığı ve boşaltıldığı yer aldı.
 
O dönemde de çözümü istemeyen devlet içerisinde çok sert bir katman olduğunu hatırlatan Sakık, dönemi şöyle özetledi: “Siyasi partilerden, TSK’ya, milliyetçi kesimden, derin devlete kadar bu çözümü baltalamak isteyen kesimler bugün olduğu gibi o günde ulusal bir konsensüs oluşturdular. O gün ülkeyi çektikleri karanlık sularda çok şey boğuldu. Ülkenin ve Kürtlerin geleceği vebali ödenemeyecek günahlarla yok edilmek istendi. Bizim 2 Mart 1994’te  Meclis’ten alınıp demir ve beton yığınlarının içine alındığımız o süreç sesimizin kesilmesi için yapılmış bir darbeydi. Bu darbe ülkeyi hem uluslararası ilişkilerde hem hukuken ve hemde savaşın ağır tahribatlarından dolayı ekonomik olarak çok derin bir krize sokmuştu.”
 
‘SORUN ULUSLARARASI BOYUT KAZANDI’
 
2 Mart Darbesi’ni izleyen süreçte ülkenin ekonomik ve siyasi yaşamında çoklu krizler yaşandı. Dönemin İçişleri Bakanı olan Nahit Menteşe, 2 Mart Darbesi’nin Türkiye açısından iyi sonuçlar doğurmadığını ve Kürt sorununun çözümüne fayda sağlamadığını yıllar sonra itiraf etti. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporunda, 2 Mart Darbesi’yle ilgili “DEP’li milletvekilleri, dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra 2 Mart 1994 tarihinde polis zoruyla Meclis’ten çıkartılmıştır. Bu olay, Kürt sorununda çözüm umutlarının tükenmesine yol açmıştır” saptaması yer aldı.
 
Sakık, o günden bugüne çözülmek istenmeyen  Kürt sorununu bugün daha geniş bir alana yayıldığını ve sorunun uluslararası bir boyut kazandığını belirtti. Sakık, Bir ezberi tekrar eden devletin dün kullandığı yöntemlerin bugünde devrede olduğunu söyledi.
 
‘YAŞAR KEMAL HAKLIYDI’
 
2 Mart dönemini en iyi özetleyen ise, DEP davası sürecini yakından izleyen Yaşar Kemal’in “Milletvekilleri mahkûm olursa, Türkiye 21’inci yüzyıla lanetlenmiş olarak girecektir” sözleriydi.
 
“Yaşar Kemal haklıydı” diyen dönemin DEP milletvekili Sakık, Yaşar Kemal’in 20. yüzyılın en korkunç zamanlarına tanıklık etmiş bir gazeteci ve bir yazar olarak o dönem bu tespiti yaptığını vurguladı. Sakık, “Yaşar Abi yeni cumhuriyetin, yeni Türkiye’nin kuruluş sancıları döneminde dünyaya gelmiş. Hem doğduğu topraklarda ve hem de Dünya’nın en günahkar zamanlarına tanıklık etmiştir. Bir Kürt, bir gazeteci ve bir edebiyatçı oluşu çok derin bir bakış açısı sunmuştur ona. Ve dolayısıyla maalesef DEP davası döneminde sarf ettiği sözler tamamen doğru çıktı” dedi.
 
DÜNDEN BUGÜNE SEÇİLMİŞLER CEZAEVİNDE
 
Yapılan göstermelik yargılama sonucu DEP’liler 15 yıla mahkûm edildi. İlerleyen süreçlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), DEP vekillerinin adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine hükmetti. 2004'te gelindiğinde Yargıtay, mahkûmiyet kararlarını bozdu. Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan ve Selim Sadak, 10 yıl sonra cezaevinden tahliye edildi.
 
Bugün de Kürt Sorunu’nun demokratik siyasetle çözüleceğine inanan tüm seçilmişlerin cezaevinde rehin tutulduğuna dikkat çeken Sakık, dünden bugüne ağır bedellerin ödenmeye devam ettiğini vurguladı. Bugün de barış, demokrasi talebi olan herkesin cezaevinde olduğuna dikkat çeken Sakık, tüm bunlara rağmen tarihinde “Kürt sorununu demokratik siyaset içerisinde çözmeyen tüm iktidarlar çözülmeye mahkumdur” tezini bugünde gösterdiğini vurguladı. “ Dün bu günahı işleyen politikacıların Şu an  ismi bile hatırlanmıyor. Ama bakın Kürtler tüm ağır baskılar, ölümlere rağmen bugün HDP ülkenin 3. büyük partisi ve ülkenin siyasetinde kilit noktası” diyen Sakık, “Bugün içinde bulunan hem politik hem ekonomik kriz Kürt sorunun yarattığı açmazdan kaynaklanmaktadır. 20. yüzyılın 21. yüzyıla miras bıraktığı bu devasa sorunla yüzleşmeyen hiç bir siyasi iktidar uzun ömürlü olamaz. Siyasi krizi olan hiç bir memleketin ekonomisi de muvaffak olamaz. Ekonomisi ve siyaseti kusurlu bir ülkenin halkı mutlu olamaz” diye belirtti.
 
‘BU DEVLETİN DERİNLLİKLERİ KARANLIK’
 
Yıllar sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 Mart’ın emrini veren süreçte Tansu Çillerin konuşmalarının tekrarladı.  Erdoğan, 24 Şubat 2016 tarihinde, HDP milletvekillerini kastederek, “milletvekili değil teröristin ta kendisidir" demiş ve HDP vekilleri hakkında hazırlanan fezlekelerin gereğini yapılması yönünde emir vermişti. İlerleyen günlerde 2 Mart 1994 yılının tekrarı yaşandı ve HDP milletvekilleri, belediye eşbaşkanları ve seçilmişler, siyasetçiler tutuklandı.
 
“Bu devletin derinlikleri toprağın derinliklerinden daha karanlıktır” tanımlamasında bulunan Sakık, O gün Çiller’in söylemini bu ülkeyi uçurumdan sürüklediğini bugün ise aynı söylemi dillerinden düşürmeyenlerin yine Türkiye halklarını uçurumdan sürüklediğine dikkat çekti. Türkiye’de meşrutiyetini elinden kaybeden iktidarların ellerindeki tek kozun Kürt Sorunu olduğunu vurgulayan Sakık, şöyle devam etti: “Milliyetçilik ve hamaset üzerinden potansiyel düşman olarak sundukları Kürtler üzerinden biraz daha hayatta kalmaya çalışıyorlar. Şayet Çiller döneminde Kürtlere yönelik acımasız yöntemler işe yarasaydı bugün biz milyonları aşan bir parti olmazdık. Onların zulmü artıkça bizim kitlemiz büyüdü. O günde seçilmişlerimizin bir kısmı içerde bir kısmı sürgündeydi tıpkı bugün gibi. O gün faili meçhuller vardı bugün de hukuksuzluklar, baskılar var. Tüm bunlara rağmen 23 Şubatta gerçekleşen HDP kongresindeki muazzam halk desteği kararlılığımızı bir kez daha göstermiş oldu” dedi.
 
‘HALKLAR BARIŞTA ISRARINI BİRKEZ DAHA GÖSTERDİ’
 
Türkiye’nin dört bir yanından gelen Türkiye halklarının korkusuzca “Demokratik siyasette  ve barışta ısrarcıyız. Bundan vazgeçmeyeceğiz” mesajını bir kez daha verdiğini söyleyen Sakık, o kongrede aynı zamanda “Siz  bunca yıl zulüm yöntemlerinizde deneyim kazanmış olabilirsiniz ama biz barış yolundaki mücadelede dünyanın en deneyimli halkıyız. Yoruluyoruz, acı çekiyoruz zaman zaman umudumuzu tüketiyoruz, düşüyoruz ama düştüğümüz yerden her seferinde kalkıyoruz” mesajının da bir kez daha verildiğini  vurguladı.
 
‘ARTIK HAREKETE GEÇMENİN TAM ZAMANI!
 
Tüm bu süre gelen süreçlere rağmen hala geç olmadığının altını çizen Sakık, sözlerini şöyle noktaladı: “İktidarından muhalefetine kadar hepimiz bu enkazı kaldırmak için elimizi taşın altına koymalıyız. Muhalefet iktidarın hamasi söylemlerinin tuzağından kurtulamıyor. Tamda bu noktada HDP’ye çok iş düşüyor. HDP her zaman diyalog ve müzakereye kapıları açık bir parti. Öylede olmaya devam etmeli ancak yapması gereken şey yeni bir politika üretmesi. Siyasette belirleyici hamleler yapmalı. Muhalefetin şöyle bir lüksü yok: ‘bu iktidar elbette bir gün gidecek bekleyip sonrasında ne yapacağımızı düşünürüz’ Bugün iktidarın bir alternatifi olmanın güzergahını belirlemeli ve kitlesini buna göre mobilize etmeli. Savunma değil harekete geçmenin tam zamanı.”
 
MA / Deniz Nazlım - Berivan Altan