Tecavüze 'af' düzenlemesi: Sözleşmeler ihlal ediliyor, istismara izin veriliyor

img

ANKARA – Çocuklara yönelik cinsel istismar suçuna “af” getirecek tasarıya dair konuşan uzmanlar, düzenlemenin “Meclis, devlet ve kanun eliyle istismarın devam etmesine izin vermek” anlamına geldiğini, tüm kesimlerin bir araya gelerek buna karşı çıkması gerektiğini ifade etti.   

Çocuklara yönelik tecavüz ve istismar suçunu işlemiş faillere "evlilik yoluyla af" getirecek olan düzenleme, İkinci Yargı Paketi içerisinde yakın zamanda Meclis gündemine gelecek. Kadın ve çocuk örgütleri başta olmak üzere kamuoyunda tepkilere yol açmış durumdaki düzenlemeyi Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Genel Sekreteri Sosyal Hizmet Uzmanı Nahide Doğrucan ile Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Hatice Kaynak ile konuştuk. 
 
Kasım 2016'da Meclis’e getirilip, kamuoyu tepkisiyle geri çekilen "Çocuklara yönelik tecavüz ve istismar suçuna evlilik yoluyla af" düzenlemesi yeniden gündemde. “Çocuk” tanımı tekrar hatırlatmaya duyulan ihtiyaçtan soruyorum, çocuk ne demek?
 
Av. Hatice Kaynak: Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin tarafı olarak 18 yaşından küçük tüm bireyleri çocuk olarak kabul ediyor. Bu 18 yaşının altında olan her çocuğun yaşaması ve gelişmesi için tüm olanakları sağlamak ve engelleri ortadan kaldırmanın devletin görevi olduğu anlamına geliyor. Çocuklar bazı haklarını daha erken yaşlarda kullanabiliyor. Örneğin: 15 yaşından itibaren kendine ilişkin davalarda şikayetçi olma hakkını kullanabiliyor. Bazı durumlarda ebeveynlerinin onayı olmadan küçük alışverişler yapabiliyor. Ama yasalarımız koruma ve ceza hukuku açısından 18 yaşı mutlak olarak kabul etmiş durumda. 
 
Nahide Doğrucan: Sosyal ve psikolojik açıdan da hukuk ile örtüşen bir değerlendirme yapmak mümkün. Ama toplumdan topluma ya da bölgeden bölgeye çocuk anlayışı biraz farklılaşabiliyor. Daha ekonomik olarak gelişmiş çevrelerde üniversiteyi bitirip bir meslek sahibi olana kadar henüz çocuk kabul edilirken, daha alt sosyo-ekonomik düzeylerde ise daha küçük yaşta çocukluktan çıktığı kabul edilebiliyor. Oysa ki çocukları kendine ait kimlikleri ve birtakım hakları olan bireyler olarak değerlendirilmesi gerekiyor. 
 
Devletin çocuklara karşı yükümlülük ve sorumlulukları nelerdir? 
 
 Eğer ortada bir mağduriyet varsa, devletin bunu gidermesinin yolu çocukların evlendirilmesi ya da onları istismar edenlerin af edilmesi ve birlikte yaşamaya zorlaması değil, sosyal devlet ilkesi ile mağduriyetin ortadan kaldırılması, kadınların çocukların desteklenmesi ve tekrar tekrar istismardan koruması.  
 
Av. Hatice Kaynak: 2005’ten itibaren çocukları koruyan düzenlemelerde giderek bir artış olduğunu görüyoruz. Mesela 2010 yılında yapılan sağlık sigortası ile ilgili düzenleme ile genel sağlık sigortasıyla anne babasının pirim borcu olsa bile tüm çocuklar sağlık güvencesinden ücretsiz yararlanabiliyor. Yine anne baba çocuklara karşı sorumluluklarını yerine getiremiyor ya da istismar ediyorsa devletin onları koruması gerekiyor. Bizim çocuk koruma kanunumuz bu anlamdaki tüm çocukların devletin koruması altında olduğunu söylüyor. Devletin bir diğer yükümlülüğü, her çocuğun en azından ücretsiz ilk öğretim eğitimini almasını sağlaması gerekiyor. 
 
Nahide Doğrucan: Söz konusu düzenlemeyi şimdiye kadar "çocuk yaşta evlenmiş kişiler mağdur olmasın, çocukları babasız kalmasın" diye öne sürüyorlar. Ama eğer ortada bir mağduriyet varsa, devletin bunu gidermesinin yolu çocukların evlendirilmesi ya da onları istismar edenlerin af edilmesi ve birlikte yaşamaya zorlaması değil, sosyal devlet ilkesi ile mağduriyetin ortadan kaldırılması, kadınların çocukların desteklenmesi ve tekrar tekrar istismardan koruması.  
 
Peki devletin bu yükümlülüklerini yerine getirdiğini söyleyebilir miyiz?
 
Av. Hatice Kaynak: Aslında yükümlülüklerinin ne kadarının yerine getirildiği konusunda sıkıntılar var. Örneğin Milli Eğitim yasamız aslında 12 yıllık eğitimi zorunlu sayıp her çocuğun alacağını düzenledi. Bu anlamda bir koruma varmış gibi görünüyor ama bu 4+4+4 sistemi olunca ve açık öğretim alanı getirilince özellikle kız çocuklarının birinci basamak 4’u geçtikten sonra örgün öğrenimin dışına çıktığını, yaygın eğitim kapsamında açık öğretime gittiğini biliyoruz. Çünkü okuldan uzaklaştığı için yasalarda belirlenen 18 yaş tanımının dışına çıkarak kız çocukları için erken evlendirilme gibi bir yol, erkek çocukları için de erken yaşta iş hayatına atılma riski getiriyor. Devletin aslında bu çocukların okul sisteminin içinde tutma yükümlülüğü var. Ama bu yükümlülüklerini yerine getirmek yerine, ‘sigarayı içemezsin ama 14 yaşında evlendirilebilirsin’ diyoruz. 
 
Nahide Doğrucan: Ya da hastaneye geldiğinde eğer 18 yaşından küçükse yanında ebeveynleri olmadan ilaç yazamıyor, tıbbi bir müdahalede bulunulamıyor. Ama düzenlemenin ardından evlendirildiğinde kendi bebeğini getirip onun muayenesini yaptırması gerekecek.
 
İktidarın bu konuda geçmişte gösterilen tepkilere rağmen düzenlemeyi tekrar Meclis’e getirmesi, kadına ve çocuğa bakış açısına dair nasıl bir yansıma buluyor? 
 
 Suudi Arabistan gibi şeriatın uygulandığı bir ülke, evlenme yaşını 18’e çıkardı. Bizde anne baba izniyle 17, mahkeme kararıyla 16. Bir şeriat devleti bile 18’e çıkarmışken biz bunu hoş görme eğilimindeyiz.
 
Av. Hatice Kaynak: Birincisi erken evlilikler meselesine devletin bir çocuk politikası olarak karşı çıkması gerekiyor. Bugün Suudi Arabistan gibi şeriatın uygulandığı bir ülke, evlenme yaşını 18’e çıkardı. Bizde anne baba izniyle 17, mahkeme kararıyla 16. Bir şeriat devleti bile 18’e çıkarmışken biz bunu hoş görme eğilimindeyiz. Buradan başka bir şey geliyor. Annelik çok kutsanarak, ‘çalışmasın, kendini geliştirmesi için başka bir şey yapmasına gerek yok iyi çocuk yetiştirsin yeter’ deyip kadınları ve kız çocuklarını sadece anne olmak için yetiştirmeyi ve hedefi sadece oraya koyarak da toplumun aktif bireyleri olmaktan dışarıya çıkarmaya doğru bir politika olduğunu düşünüyorum. 
 
Nahide Doğrucan: Bu da kendi ayakları üstünde duramayan ve tamamen erkeğin, ihtiyaçlarını karşıladığı bağımlı bireylere haline getiriyor. O yüzden de ev içindeki kadına yönelik şiddette ya da çocuklara yönelik uygunsuz uygulamalarda kadınların tek başına ayakta durmasını ya da çocuklarını desteklemesine engel olan uygulamalar haline dönüyor. Özellikle ensest vakalarında öyle olaylar geliyor ki anne yıllarca bu durumu bildiği halde susmak zorunda kalıyor. Çünkü hiçbir ailesel sosyal desteği olmayan, tek başına ayakta duramayan, evinden çıktığında yaşamını nasıl sürdüreceği konusunda kafasında soru işaretleri olan bir kadın, çocuklarına karşı yapılan kötü uygulamalar konusunda da onların yanında yer alma, onlara tek başına hayat mücadelesi verme konusunda daha çekimser davranıyor. 
 
Düzenlemenin ayrıca hastanelerde doğum yapan kız çocuklarının, erken yaşta evlendirilen çocukların yargı mercilerine bildirilmesi yükümlülüğünü de ortadan kaldırmayı kapsadığı söyleniyor. Buradaki amaç ne olabilir?  
 
Av. Hatice Kaynak: Şuan ortaya çıkan istismarın herhalde yüzde 70-80’i kamu görevlilerinin bildirimi ile ortaya çıkıyor. Adli sistem içerisinde ise istismarın yüzde 10-15’ini görüyoruz. Şimdi bu yüzde 80’i geri çektikleri zaman çok daha ciddi bütün istismarların üzerinin örtmesine neden olacak. Böyle olunca bir çocuğun istismarının devamına yol açıyorsunuz. 
 
Özellikle istismar ev içerisinde yaşanmış ise bunu ortaya çıkarmak çok kolay değil. Ancak bir öğretmen çocuğun durumuna göre fark edebilir ya da başka bir nedenle hastaneye geldiğinde çocuğun aslında sürekli bir istismara uğradığı ortaya çıkabiliyor. Bunu değil ortadan kaldırmak, bildirimde bulunanları güvence altına almak, başka tehditlere karşı korunmasını sağlamak lazım. Ama bunun yerine "Biz aslında çocuklarımızı koruyoruz ama evlilik adı altında bir şey gerçekleşiyorsa buna karşı koymayın" deniliyor
 
Nahide Doğrucan: Şu an yasal olarak bildirim zorunlu. O yüzden hastaneye başvuran hastalarda eğer ihmale uğradığı ya da istismara maruz kaldığı öğrenilirse bunu tespit eden hekim ya da sağlık çalışanı bildirmediği taktirde yasal bazı yükümlülükleri var. 
 
 Düzenleme çocuk ile fail arasındaki yaş farkının 10’un üzerinde olmaması ve evlendirilmeleri durumunda verilen cezanın ertelenmesini kapsıyor. Bir kişinin tecavüz failiyle evlendirilmesi ne gibi sosyolojik ve psikolojik sorunlara yol açar? 
 
Av. Hatice Kaynak: Aslında burada vurgulamamız gereken şey, çocuğun cinsel istismarının uluslararası literatürdeki tanım. Yani 18 yaşından büyük olan bir yetişkinin bir çocuğu cinsel amaçlı kullanması. Oysa bizim yasalarımız akranlar arası birlikteliği de cinsel istismar olarak tanımlıyor. Yani 14 yaşındaki iki çocuk bir zor tehdit olmadan meraktan ya da hormonlarını kontrol edemedikleri için ilişkiye girdiler diyelim. Bizim yasalarımıza göre ikisi de birbirine karşı cinsel istismar suçu işlemiş durumda. Ama ikisinden biri diğerinden 1 gün dahi büyük olsa aynı şeyi yaptığında 15 yaşından 1 gün büyük olan çocuğa 16 yıl indirim ile 12 yıl hapis cezası veriyoruz. Asıl sorun burası bence. Çözmemiz gereken 10 yaş değil, akranlar arasındaki soruna bakmamız lazım. 
 
Şu an cinsel istismardan dolayı yaklaşık 500-600 civarında tutuklu çocuk var. Bunun neredeyse 450’si akran bu türde çocuklar. Bu çocukları kurtarmayı düşünmek yerine çocuktan 10 yaş büyük olan birisine af getiriyoruz. Akran çocuklarla ilgili ceza vermek yerine tedbir uygularız. "İlla evlenirsen af edeceğim" değil. Çözüm bu değil. Danışmanlık tedbiri uygulanabilir. Burada af edilecek tek bir şey varsa bu akranlar arası ilişki. 
 
Nahide Doğrucan: Bunun 10 yaş mı, 15 yaş mı olması gerektiğine ilişkin tartışma tamamen suni bir tartışma. Bir çocuğun sosyal gelişim ve iletişim açısından arasındaki yaş farkının üstünde durulmasındansa, çocuk evliliklerine karşı tavrımızı net olarak belirlemek zorundayız. Şimdiki durumda ebeveynlerin kararıyla 17, mahkeme kararıyla 16 yaşında evliliğe izin var. Bu durumlarda çocuk psikiyatriye yönlendirilip evlenmeye hazır olup olmadığı yönünde rapor aldırılıyor. Şu an tüm psikiyatrisiler arası ilke kararı, hiçbir çocuğun 18 yaşının altında evlendirilmesine izin verilmemesi yönünde. 
 
Düzenleme hangi ulusal ve uluslararası sözleşmelerin ihlali anlamına gelecek? 
 
Av. Hatice Kaynak: Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre, her devletin çocuk daha anne karnındayken sağlıklı doğması, sağlıklı yaşaması ve sağlıklı gelişmesi için tüm imkanları sağlama yükümlülüğü var. Bizim temel koruyucu düzenlemelerimiz aslında bu sözleşme. Ayrıca Türkiye, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Fuhuşu ve Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokolü’nün de tarafı. Yine Türkiye’nin imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ile kız çocukları ve kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi tarafı. Çocuk koruma kanunumuz, Ceza Muhakemeleri Kanunu’muz, sosyal hizmet yasamız ve birçok başka yasa çocukları koruyor. Söz konusu düzenleme Meclis’ten geçerse Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde devletin koruma yükümlülüğü ihlal etmiş olacak. Yine İstanbul Sözleşmesi de bunların affını ve kolaylaştırılmasına onay veren düzenlemeleri uygun bulmuyor. Kendi hukukumuz açısından da uygun değil. Çocuk Koruma Kanunu temel ilkelerinde çocuğun yüksek yararı kabul edilmiş. 
 
Tasarının Meclis’ten geçmesi durumunda sonuçları neler olur? 
 
 Kötü niyetli ve gizli gündemle yapılıyor. Şimdi bunu getirecekler ve ‘bir kerelik af’ diyecekler. Ondan sonra benzer suçu sürdürenler Anayasa Mahkemesi’ne gidecek ve ‘eşitlik ilkesine aykırı’ diyecekler. Sürekli yenilenecek ve yılda bir kere böyle bir af çıkacak.
 
Av. Hatice Kaynak: Geçen sene önerge ile sundular. Şimdi de yargı paketi içerisinde geleceği söyleniyor. Ama aldığımız duyumlara göre, fail ile çocuk arasında 15 yaş farkı kararı verilmiş. Bunun hazırlığı yapılmış, komisyonda tartışılmayacak önerge ile kabul edilecek. Kötü niyetli ve gizli gündemle yapılıyor. Şimdi bunu getirecekler ve "bir kerelik af" diyecekler. Ondan sonra benzer suçu sürdürenler Anayasa Mahkemesi’ne gidecek ve "eşitlik ilkesine aykırı" diyecekler. Sürekli yenilenecek ve yılda bir kere böyle bir af çıkacak. Bu başka bir şeyi de getirecek. Geçenlerde baktığım bir dosyada oldu. Çocuk 13, istismarcı 27 yaşındaydı. 27 yaşındaki adamın ailesi gelip ‘evlendirelim şikayetinizden vazgeçin’ dediler. Bütün istismarcılar bunu kullanmak isteyecekler. Geleneksel toplum yapısı içerisinde çocuğun istismarcı ile evlendirmeyi kabul edecek aileler de olacak. 
 
Nahide Doğrucan: Aslında birçok vakada çocuğun anlatamamasının nedeni de bu. "Senin adın çıkar, kimse ile bundan sonra evlenemezsin, işte bu ortaya çıkarsa namusun kirlenir" sözlerinden. 
 
 Çocukları istismarcılardan ve tecavüzcülerden korumak için nasıl bir eğitim, sosyal, toplumsal politikalar üretilebilinir? Bu konudaki önerileriniz neler?
 
Av. Hatice Kaynak: Acil önlemler açısından çocuklara yönelik istismarın önüne geçmenin 3 aşaması var. Birinci, istismarı ortaya çıkaralım. Doktoru, öğretmeni bunu gördüğü anda üstünü örtmesin ya da fark ettiği anda sistem çalışmaya başlasın. Hiç değilse bir daha istismara uğramasın ve onun etkilerinden kurtulsun önlemelerini yapmamız gerekir. İkinci önlem, risk altında olabilecek kişileri tespit etmek ve onlara bir takım hizmet modelleriyle giderek riskleri azaltmak. Yani daha istismar oluşmadan olaya müdahale etmek ama riskli aileleri seçerek yapmak. Üçüncüsü ise tüm toplumda buna farkındalık yaratmak ve tüm toplum için önlem oluşturmak.  
 
Nahide Doğrucan: İstismarın önlenmesi ile ilgili keşke sihirli bir formül olsaydı, ama yok. İlk önce bunların önlenmesine yönelik çok ciddi politikaların olması, her dönem değiştirilen yasalar değil buna yönelik net yasaların ve kanuni düzenlemelerin olması gerekiyor. Dernek olarak geçtiğimiz dönemde tüm sivil toplum örgütleriyle birlikte çocuklara yönelik bu düzenlemelerin nasıl olması gerektiğine ilişkin bir görüş oluşturduk ve bunu Meclis’e, ilgili kurumlara gönderdik. Bu alanlarda çalışan uzman kişiler tarafından önerilerde bulunuldu. Cinsel istismarın önlenmesine yönelik politikalar, tüm disiplinlerin birlikte çalışmasını gerektiren bir konu.  Bunlar yeterli mi tabi ki değil. Önlemeye yönelik yapılacak çalışmalarda toplumsal cinsiyet eşitliğinden, çocukların eğitiminden, ortaya çıkan vakalarda nasıl davranmamız gerektiğinden, çocukların adalet sistemi içerisinde örselenmemesine kadar aslında yapılacak baya bir dizi çalışmadan bahsetmek gerekiyor. 
 
Bu konuda başta kadınlara, diğer toplumsal kesimlere hangi sorumluluklar düşüyor?
 
Av. Hatice Kaynak: Bu çok büyük bir toplumsal sorun. Çocukların erken evlilikleri yoluyla cinsel istismar meşrulaştırılacak. Herkesin buna karşı durması gerekiyor. Düzenleme Meclis’e geldiği gün Meclis’in kapısının önünde olmamız gerekiyor. Geçen sefer birçok STK, Meclis’in önünde olduğu için belki de geri çekildi. Bu suçtur ve af eden ülke yoktur. 18 yaşını aşmış herkes 15 yaşından küçük biriyle beraber olamayacağını bilmek durumda. Bunun evlilik yoluyla hafifletilmesi, kolaylaştırılması istismarı tekrarlayan biçimde devam etmesine, Meclis, devlet, kanun eliyle izin vermek demek. 
 
Hiçbir çocuk hakları savunucusu, insan kadın hakları savunucu ve vicdanı olan kimse bunu kabul edemez. Eğer bu ülkede çocukların evlenmesini istemiyorsak buna karşı çok ciddi bir mücadele vermemiz gerekiyor. 
 
Nahide Doğrucan: Çocuklar söz konusu olduğunda kadınların duyarlılığının daha çok olduğu düşünülerek sorumlulukların da daha çok kadınlara yönlendirildiğini görüyoruz. Ama bu sadece kadınlara düşen bir sorumluluk değil. Toplumun tamamını ilgilendiriyor. İnsanların daha çok bir araya gelerek, seslerini daha çok duyurması ve demokratik olarak bunun neden yapılmamasına ilişkin bir karşı duruş içinde olması gerekir. 2016 yılında verilen tepki nedeniyle aynı tasarı geri çekildi. Yine bir araya gelerek karşı durmamız lazım.
 
MA / Zemo Ağgöz