DİYARBAKIR - Kürtlerin geçmişte yaşanan eksiklikleri bir kenara bırakıp, birlik ruhuyla hareket etmeleri gerektiğini söyleyen DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, statüye kavuşmanın önündeki tek engelin başka devletlerin müdahalesini mümkün kılan "ulusal birlik eksikliği" olduğunu kaydetti.
Kürt ulusal birliğine dair Kürt siyasi partileri ve örgütleriyle sürdürdüğümüz dosya dizimizin son konuğu Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven.
Siyasete 1994 yılında Konya HADEP İl Yönetim Kurulu Üyeliği ile giren Güven, DEHAP içerisinde sürdürdüğü çalışmalarının devamında 2004 yerel seçimlerinde ittifak kurulan Sosyal Demokratik Halk Partisi (SHP) adayı olarak Adana Küçükdikili Belde Belediyesi Başkanı seçildi.
20 Mayıs 2008 tarihinde Uluslararası Herald Tribune'da yayınlanan “Türkiye'de Kürt sorununun barışçıl yoldan çözülmesi çağrısı”nın imzacılarından biri olan Güven, 2009 yerel seçimlerinde Viranşehir Belediyesi Başkanı seçildikten sonra 24 Aralık 2009 tarihinde “KCK” operasyonu ile tutuklandı. Güven, 4 yıl süren tutukluğunun ardından “çözüm süreci” ile Temmuz 2014'te serbest bırakılıp, 2016 yılında Hatip Dicle ile birlikte Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eş başkanlığına seçildi.
CEZAEVİNDE MİLLETVEKİLİ SEÇİLDİ
TSK’nin Afrin’e yönelik işgaline karşı çıktığı için 22 Ocak 2018’de tutuklanan Güven, cezaevinde iken aynı yılın 24 Haziran’ında yapılan seçimlerde Hakkari milletvekili olarak seçildi.
AÇLIK GREVİNE ÖNCÜLÜK ETTİ
Buna rağmen serbest bırakılmayan Güven, 7 Kasım 2018'de PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi protesto etmek için açlık grevine başladı. Başlanan eylemin tüm cezaevlerine yayılması üzerine 79 gün sonra 25 Ocak 2019'da serbest bırakılsa da eylemine dışarıda devam etti. Ailesi ve avukatlarının Öcalan’la görüşmesine izin verilmesi üzerine 26 Mayıs’ta eylemini sonlandırdı, ancak Öcalan’a yönelik tecrit yenilenen İstanbul seçimleri akabinde yeniden devreye konuldu.
‘DTK'NİN ULUSAL BİRLİĞE BAKIŞI STRATEJİK’
Ulusal birlik çalışmalarının DTK'nin temel faaliyetleri arasında olduğunu söyleyen Leyla Güven, DTK'nin ulusal birliğe dair bakışını "stratejik" olarak tanımlıyor.
Güven, böyle yaklaşmalarının nedenini ise şöyle açıklıyor: “Çünkü egemen güçler yüzyıl önce Kürdistan’ı dört parçaya böldüler. Bu Kürtler üzerinde büyük bir etki yarattı. Kürtler kendilerini bu yüzyıl boyunca parçalı olarak gördü ve böyle yaşadı. Aslında parçalanmadık, tek bir halkız. Egemen güçler her ne kadar aramızda sınırlar çizmiş olsalar da, o sınırları tanımadığımızı belirtiyoruz. Sınırları kaldırmamız gerekiyor. Başur Rojava’ya gitsin, Rojava Bakur’a gitsin demiyoruz. Herkes kendi doğduğu yerde yaşasın."
Ulusal birlik çalışmaları konusunda DTK'nin bugüne dek üzerine düşün sorumluluğu tam anlamıyla yerine getirip getirmediği konusunda da Güven, özeleştirel bir yaklaşım içerisinde.
"DTK, ne kadar çalışma yürütmüş olsa da eksikliklerimizi görmeliyiz. Birçok konuda eksik ve yetersiz kaldık” diyen Güven, buna rağmen yüklendikleri misyonu şu sözlerle dile getirdi: “Yaşanan süreçlerin çalışmalarımızı olumsuz yönde etkileyen yanları oldu. Bizlerin de aslında güçlü ve sonuç alabileceğimiz bir çalışma yürüttüğümüz söylenemez. Bu konuda eksikliklerimizi görüyor ve biliyoruz. DTK, bu noktada artık stratejik hareket ediyor ve Kürt ulusal birliği sağlanmadan çözümün sağlanmayacağını biliyor."
‘KONGRE TOPLANSAYDI ŞENGAL, KERKÜK, KOBENÊ YAŞANMAZDI'
Güven, Kürt ulusal birliği fikrini gerçekçi ve uygulanabilir bir hedef olarak görüyor, buna dayanak olarak da 2013'de Kürt Ulusal Kongresi'nin toplanması için dört parçadaki Kürtlerin bir araya gelmiş olmasını hatırlatıyor.
Kürt Ulusal Kongresi’nin o dönem toplanmış olması halinde, son 5-6 yılda yaşanan trajedilerin yaşanmamış olacağını ifade eden Güven, "2013’te çok önemli bir noktaya ulaştık. Bütün siyasi partiler, sivil toplum örgütleri bir araya geldik. Kürt ittifakının sağlanması için adımlar atılmaya başlandı. Ama bazı devletlerin müdahalesiyle bu çalışmalar durduruldu. Kim kaybetti? Kürtler kaybetti. Eğer o dönem birliği sağlamış olsaydık, şu an çok farklı bir noktada olurduk. 2013’te Ulusal Kongre toplansaydı, ne Şengal'de ne Kerkük'te ne de Kobanê'de tüm bunlar yaşanmazdı. Güçlerimizi, fikir ve düşüncelerimizi birleştirecektik ve dünyaya güçlü bir mesaj verecektik. Kürtlerin bir olduğu mesajını verecektik. Bu ortak mesajı veremedik" diye konuştu.
'KÜRTLERİN GELECEĞE DAİR BİR PROJESİ VAR'
DTK Eşbaşkanı’na göre, Kürtlerin geleceklerini inşa etmelerine dair en güçlü çözüm modeli, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın geliştirdiği ve farklı dini, etnik yapıların bir arada yaşayarak temsiliyet bulduğu "Demokratik Ulus" modeli.
Bu modelin sorunların çözümü için iyi bir model olduğunu dile getiren Güven, örnek olarak ise Rojava'yı işaret ediyor: "Bakın Arapların projesi yok, Arapların hükümetleri var. Huzur içinde mi yaşıyorlar? Hayır! Tunus, Mısır, Irak… Birçok kez savaş yaşandı, halk ayaklandı. Çünkü geleceğe dair plan ve projeleri yok. Tamam, bu yaşamı kabul etmiyoruz ama nasıl bir yaşam? Kürtler bu hayatı kabul etmiyor ama kabul ettikleri bir yaşam modeli var."
'ORTAK BİR GÜÇ HER TÜRLÜ SALDIRIYI DURDURABİLİR'
Kürtlerin Kasr-ı Şirin'le başlayıp, bugüne dek süren coğrafi bölünmüşlüğü hiçbir zaman kabul etmediğini söyleyen Güven, Kürtlerin bugün de aynı talebi dile getirip, kimsenin egemenliğini kabul etmediğinin altını çizdi.
Güven, “Kendi topraklarında özerk ve demokratik bir sistemde yaşamak istiyorlar. Her dört parça aynı talebi dile getiriyor. Tarih boyunca da bu talepte ısrar ediyorlar. Tekrar tarihe gelecek olursak, eksiklikler de oldu, görkemli direnişler de oldu. Ateşten bir tarih… Bu topraklarda binlerce Kürt katledildi. Geldiğimiz noktada ise 21. yüzyılda Kürtler statü talebinde ısrar ediyor. Bunun adının ne olduğu önemli değil, otonomi olabilir, özerklik olabilir, kanton olabilir. Ne olursa olsun herkesin statü talebi var. Bugün 50 milyon Kürt söz konusu ve statüsüz. Dünya devletleri buna karşı duruyor, ama bu onlara bağlı değiliz. Bizler ne yapabiliriz? Gücümüz var mı? Var. Halkımız bilinçli mi? Evet. Halkımız kahramanca direniyor mu? Evet. Ne eksiğimiz var? Tek eksiğimiz ulusal birlik. Bunu sağlarsak, kimse Kürt halkı üzerinde politikalarını yürütemez. Herhangi bir saldırıda dört parçadan ses yükselecektir. Kürtler dört parçada bu saldırılara ‘dur’ diyecektir. Ortak bir güç her türlü saldırıyı durdurabilir" diye belirtti.
'BİRLİĞİ SAĞLAYACAK İKİ İSİM VAR: ÖCALAN VE BARZANİ'
Güven, dile getirdiği bu nedenlerden dolayı bugün Kürt ulusal kongresinin toplanmasının her zamankinden daha elzem bir noktada olduğu konusunda ısrarlı. "Kimsenin bu talepleri küçük çıkarlara heba etme hakkı yok. Artık ‘dur’ demeyelim. Bir araya gelelim ve birliğimizi sağlayalım, ulusal kongreyi gerçekleştirelim” diyen Güven’e göre, birliğin sağlanması noktasında iki önemli isim var. Bu isimler ise, “Kürt Halk Önderi” olarak tanımladığı Abdullah Öcalan ve Mesud Barzani.
Her iki şahsiyetin Kürt halkı üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu söyleyen Güven, şunları kaydetti: “Bugün en büyük sorumluluk Sayın Mesud Barzani'ye düşüyor. Çünkü sayın Öcalan tecrit koşullarında ancak sayın Barzani dışarıda ve imkanları var. Başur'da bir statümüz de var. Temsilcilerimiz de var. Bu nedenle sayın Barzani'nin Kürt halkına çağrıda bulunması gerekiyor. Artık ‘Gün, Kürtlerin birlik günüdür’ demeli. ‘Biz hazırız’ demeli ve Kürt halkını ulusal birlik kongresine davet etmeli. Bakur'da da böylesi bir çalışma var. Umut ediyorum ki sayın Barzani kısa bir zamanda rol ve misyonunu yerine getirecektir. Çünkü toplumun bu konuda beklentileri var. Kürt halkının ciddi beklentileri var. Bu nedenle kısa bir zamanda bunun sağlanacağını umut ediyorum."
‘HERKES KENDİNDEN BİR NEBZE TAVİZ VERMELİ’
Türkiye'deki Kürt parti ve örgütlerinin seçim ittifakıyla başlayan ‘Ulusal Birlik Çalışması’ ve birlikte hareket etme çağrılarını “umut veren” bir gelişme olarak değerlendiren Güven, şunları ekledi: "Şüphesiz herkesin Kürdistan’ın statüsü için, yeni yaşam için perspektifi var. Kimseden kendi perspektifinden vazgeçmesini istemiyoruz. Bu bir zenginliktir. Tüm bunlara saygı duyuyoruz. Ancak Kürt halkının ve Kürdistan’ın ulusal ittifakı için herkes kendinden bir nebze taviz vermeli. Önemli bir noktaya gelindi. 18-19 Ocak’ta bir çalıştay düzenlenecek. Bu çalıştaydan önemli kararlar çıkmasını ve önemli mesajların verilmesini umut ediyoruz. Bu noktada düzenlenecek çalıştaydan da önemli bir sonucun çıkacağını umut ediyorum."
‘GEÇMİŞTE KİMİN NE DEDİĞİNİN, NE YAPTIĞININ BİR ÖNEMİ YOK’
Güven, yine hiçbir parti ve örgütün ulusal birliğin önünde engel oluşturacak kırmızı çizgisinin bulunmaması gerektiği görüşünde. Ancak dışarıdan bir müdahaleyi de kırmızı çizgileri olarak belirliyor.
Güven, bu hususu şu sözlerle açıklıyor: "Dışardan hiçbir müdahaleyi kabul etmiyoruz. Başkalarının bizimle ilgili vereceği bir kararı kabul etmeyeceğiz. Halkımızın fikir, düşünce ve taleplerini tartışacağız. O zaman kırmızı çizgilerimizi belirleyeceğiz. Herhangi bir parçaya yönelik saldırı ve müdahalelerde, her dört parça tek bir ruhla buna karşı duracaktır. O zaman birçok konuyu tartışacağız. Şimdiden kırmızı çizgilerimizi tartışmaya açarsak, birliği sağlayamayız. Her şeyden önce yeni bir ruh oluşturmamız gerekiyor. Geçmişte kimin ne dediğinin, ne yaptığının bir önemi yok. Herkesin eksiklikleri oldu. Yaşanan bütün eksiklikleri bir kenara bırakarak, birlik ruhuyla hareket edelim. Artık gün, Kürt birliğinin günüdür. 2020 yılında Kürt birliğini sağlamalıyız. Halkımızın beklentilerini karşılamalıyız. Eğer bunu sağlayamazsak, egemenlerin katliamlarına maruz kalmaktan kurtulamayız. En son değerli siyasetçi Hevrin Xelef gibi egemenlerin hedefi olmaktan kurtulamayız. Bu nedenle bütün gücümüzü ortaklaştırarak, birliği sağlamalıyız."
Son olarak ulusal birlik yolunda özellikle kadınların üstlendiği misyonuna önem atfeden Güven, "Şimdi kadınlar birliğe öncülük ediyor. Kürt kadınları çalıştay da düzenledi. Kadınlar, rol ve misyonunu yerine getirerek, ulusal birliğin sağlanmasında öncülük edecektir" diye belirtti. - SON
MA / Mehmet Şah Oruç