DDKD Sözcüsü Okumuş: Önce birlik, sonra ulusal haklar

img

DİYARBAKIR - DDKD Sözcüsü Abdulhey Okumuş, Kürt ulusal birliğinin benzeşmek değil, bir araya gelmek olduğunu belirterek, "Birlik oluşmadan Kürtlerin ulusal değerlerine ya da ulusal haklarına ulaşma şansları yoktur" dedi. 

Kürt ulusal birliğine dair Kürt siyasi partileri ve örgütleriyle sürdürdüğümüz dosya dizimizi Devrimci Demokrat Kürt Derneği (DDKD) Sözcüsü Abdulhey Okumuş'la sürdürüyoruz.
 
DDKD, ilk olarak 1970'lerde Devrimci Demokrat Kültür Derneği olarak faaliyetlerine  başlatı Dönemin en büyük Kürt oluşumlarından biri olan derneğin 55 bine yakın üyesi ve İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere 48 şubesi bulunuyordu. Özellikle öğrenci ve kentli nüfusun ilgi gösterdiği derneğin kapısına 12 Eylül darbesiyle birlikte kilit vuruldu. Kapatılan derneğin bazı üye ve yöneticileri, 32 yıl sonra Diyarbakır'da bir araya gelerek 1980 öncesi adındaki 'Kültür' kelimesini 'Kürt' olarak değiştirerek Devrimci Demokrat Kürt Derneği’ni 2012 yılında açtı.
 
Kürt kültürü, gelenekleri, görenekleri ve dilini yaşatmak üzere Diyarbakır merkezli olarak faaliyetlerini sürdüren dernek, Kürt ulusal birliği çalışmaları içerisinde yer alan oluşumlardan biri. 
 
ULUSAL BİRLİK OLMAZSA OLMAZ
 
DDKD Sözcüsü Abdulhey Okumuş, ulusal birliği Kürtler açısından “zorunlu, elzem ve olmazsa olmaz” olarak gören noktada olduklarını dile getiriyor. Okumuş, ulusal birliğe yönelik bakışlarını ise “Kürt halkının kolektif haklarını elde etmesinin yolu, Kürt siyasetçilerin bir arada olup ortak hedefe doğru yürümelerini gerektiren açık noktadır. Birlik oluşmadan Kürtlerin ulusal değerlerine ya da ulusal haklarına ulaşma şansları yoktur" sözleriyle açıklıyor.
 
‘2020 KÜRTLERİN YILI OLABİLİR’
 
Ulusal birliği, Kürt siyasetçilerin bir arada olması koşuluna bağlayan Okumuş, birliğin sağlanması halinde ise 2020 yılının “Kürtlerin yılı” olacağı öngörüsüne sahip. Okumuş, Ortadoğu'da yaşanan gelişmelerin ulusal birliklerini sağlama çabasındaki Kürtler için iyi bir fırsat yarattığı fikrinde. Bunun düşüncesini nedenlerini ise şöyle açıklıyor: "Bakın ABD, AB, Arap Birliği, Rusya ve bunun yanında diğer birliklerin içerisinde kalan kimi ülkelerin parlamentolarında, iktidarında ve muhalefetinde tamamen Kürtler konuşuluyor. Tarihlerinde atlattıkları badilereler ve kaçırdıkları fırsatlar göz önünde bulundurulduğunda bu Kürtlerin yüzyılda bir yakaladığı fırsatlardan biridir. Kürtler, bu fırsatı kaçırılmamalıdır. Bütün dünyanın gündemine giren Kürtlerin hakkında dünya pozitif konuşuyorken, Kürt siyasetçileri bir araya gelip Kürtlerin ulusal çıkarları doğrultusunda ortak davranışlar gösterirlerse 2020 yılını Kürtlerin yılı olarak değerlendirebilecekler. Dolayısıyla günümüzde Kürtler için birlik zorunluluktur. Birlik, siyasetin ötesinde bir şeydir. Bu mezhepsel faaliyetlerin ötesinde bir şeydir. Ulusal çıkarlar doğrultusunda davranma bu bir sorumluluk ve zorunluluktur."
 
‘KUZEY’DE BİRLİK SİNERJİ  YARATACAK’
 
Reel politik zeminde Kürt ulusal birliğini sağlamanın “gerçekçi bir fikir" olduğunu vurgulayan Okumuş, birliğin koşulu olarak da "Kuzey Kürdistan" olarak tanımladığı Türkiye'deki Kürt bölgesini temsil eden siyasi partilerin bir araya gelmesini görüyor. Bu tespitini Kuzey'in en büyük parça olmasına dayandıran Okumuş’un burada sağlanacak birlikteliğin yaratacağı sinerjiye güveni tam. Bunu da "Başta Kuzey Kürtleri, siyaseten bir araya gelip hedeflerini ortaklaştırabilirse, bu durum diğer parçalar üzerinde de pozitif bir etki yaratacak ve bir sinerji ortaya çıkaracaktır. Bu sinerjiyi gözden kaçırmamak lazım. En büyük parçanın verdiği özellik ve aynı zamanda verdiği bir sorumluluktur. Buranın altını çiziyorum. Bu; bir devlete, siyasi partiye karşı, kuruma karşı bir birlik değildir. Bu Kürtlerin kendi çıkarlarını elde etme mücadelesidir. Dolayısıyla bunu hiç kimse inançsal ve ideolojik konulara çekmemelidir. Bu ideolojik konuların çok ötesinde bir şeydir. Gerçekçi olması da dünyanın şu anki konjonktürel yapısına, hatta dünyanın Kürt meselesine bakışına bakıldığında Kürtler yüzyılda bir yakalayabileceği bir fırsattır ve yakalamış durumdalar. Birlik için Kürt siyasetçileri bir araya gelerek birkaç toplantı gerçekleştirdi. Hiç de karamsar ve umutsuz değilim. Dolayısıyla oldukça gerçekçi bir yaklaşım olarak görülüyor" sözleriyle dile getiriyor.
 
Okumuş’a göre yine DAİŞ'le mücadelede Kürtlerin uluslararası arenada daha fazla görünür olması ve seküler toplumsal yapılarından kaynaklı onlara yönelik sempatinin artmış olması, ulusal birliklerini sağlayıp statü elde etmeleri için önemli bir “fırsat” konumunda.
 
DÖRT PARÇADA BİR ARAYA GELMEK 
 
Gelinen noktada Kürtlerin dört parçada demokratik mücadelelerini yürütmeleri gibi bir sorumlulukları olduğunun altını çizen Okumuş, “Şu anda dört parçadaki Kürtlerin bir araya gelip ortak hedefe yürümesi gibi bir şeyi düşünmek ütopik gelebilir. Ama her parçada Kürtlerin kendi kolektif haklarını demokratik bir şekilde, demokrasi mücadelesi içerisinde ulusal haklarını alma mücadelesi vermesi çok daha akıllıca görünüyor. Gelecekte tarih bize neyi gösterecektir? Kürtlerin konumu nereye gelecektir? Şimdiden onu saptamak gerçek dışı bir yaklaşım olacaktır. Ama en gerçekçi yaklaşım özellikle Kuzey Kürtleri için bunu çok net söyleyebilirim ki artık demokrasi mücadelesinde güçlerini bir araya getirmek ve kolektif hakları için asgari müştereklerde bir arada olmak, bir arada olmanın verdiği meşruiyeti dünyaya da gösterebilmektir. Yani şiddetten arındırılmış legal, meşru ve haklı mücadelelerini güç birliği, ulusal birlik içerisinde yürütmeleri en büyük şansı ve fırsatı verecektir” diyerek, bunun da başarılabileceğini vurguluyor.
 
BLOKLAR ARASI TERCİH 
 
Uluslararası ilişkilerin ise güven değil, çıkara dayalı olduğunu dile getiren Okumuş, Kürtlerin Ortadoğu'da çıkarlara dayalı güç dengelerinin oluşturduğu bloklara dahil olmaması, kendi ulusal çıkarlarına göre hareket etmesinden yana. Okumuş, bu zorunluluğu şöyle ifade etti: "Uluslararası ilişkilerde hiçbir zaman güvene dayalı bir ilişki olmaz. Devletler ya da uluslararası ilişkiler karşılıklı çıkarlara dayalıdır. Kürtler, hiç bir zaman bloklar arasında kendisini bir tercih yapma zorunluluğu içerisinde görmemelidir. Kürtler, kendi ulusal değerlerine saygı duyanın yanında yer almayı, hedeflerine ulaşabilecek güçlerin yanında yer almayı şiar edinebilmelidir. Yoksa ideolojik olarak 'Antiemperyalistim, ABD'ye karşı ya da Rusya'ya, AB'ye karşıyım' denilerek bir takım ideolojik ya da inançsal düşünceler konusunda tavır koymak, ulusal çıkarları zedeleyebilir. Bu yüzden Kürtler bütün ideolojik kavramların üzerinde ulusal çıkarları doğrultusunda dünyadaki tüm güçler ile çalışmalı ve bu esnekliği gösterebilmelidir." 
 
'AMACIMIZ KALICI İTTİFAK'
 
12 Kürt partisinin 24 Haziran Genel Seçimleri’nde kurduğu ittifakın akabinde bu partilerden 10’unun Ulusal Birlik Çalışmaları adıyla yürüttüğü faaliyetler üzerinde duran Okumuş, bu çalışmanın ulusal birlik için güçlü bir zemin oluşturduğu görüşünde. Bu çalışmalar için "amacımız kalıcı ittifakı oluşturmak" diyen Okumuş, şunları ekledi: "31 Mart seçimlerinde de ittifakın verdiği sonuçlar hem siyasi yapıları hem de Kürt halkını motive etti. Bu moral ve motivasyon anlamında da ışık tuttu. İttifakın kalıcı olmasının yolu da şu anda ulusal birlikten geçiyor. O ittifakta yer alan bütün yapılar, şu anda ulusal ittifak çalışmaları içerisinde yer alıyor. 5 Aralık'ta 3'üncü toplantımızı gerçekleştirdik. Zaten oradaki çalışmalarımız doğrultusunda Ocak ayında birliğin şekillenmesini sağlayacak bir çalıştay planladık. Dolayısıyla seçim ittifakı bunun ilk adımını oluşturdu, ama onun kalıcı bir ittifaka dönüşmesi için hassasiyetimizi hep gösterdik, göstermeye de devam ediyoruz.” 
 
'KIRMIZI ÇİZGİMİZ REDDEDENLER'
 
Okumuş’un DDKD olarak ulusal birlik çalışmalarına dair tek kırmızı çizgileri; Kürt ulusal değerlerini ve kolektif haklarını reddedenler. Bunlar dışında herhangi bir kırmızı çizgileri olmadığını ifade eden Okumuş, "İdeolojiler, mezhepler hatta toplumsal katmanlar, tarikatlardan tutun da ağalık kurumuna kadar bütün bunlar Kürt ulusal değerleri doğrultusunda en küçük pozitif bakışları varsa onlarla birlikte varız. Kürt ulusal değerlerine ve kolektif haklarına ‘hayır’ diyenler, bizim kırmızı çizgimizdir. Onun dışında biz meseleye milli bakarız. Anlayışımız ve çalışmalarımızın hedeflediği şey şu; Çalıştaydan sonra çalışmaların daha ileriye varması için ulusal birliğin bir mekanizmasının oluşturulması. Bu birlik, siyasi bir birlik değildir. Benzeşmek değildir. Ulusal değerlerde asgari müştereklerde bir araya gelmektir. Onun için de bunun gerçekleşmemesi için hiçbir neden görmüyoruz, hatta zorunlu görüyoruz ve o mekanizmanın oluşacağına da inanıyoruz" dedi.
 
MA / Mehmet Şah Oruç