Türkiye'nin Libya sevdası!

img

HABER MERKEZİ - Coğrafik konumu ve yer altı zenginlikleri ile dünyanın dikkatini çeken Kuzey Afrika'nın küçük ülkesi Libya, Türkiye'nin İhvan ile kurmak istediği egemenlik ve tıkanan Doğu Akdeniz siyaseti dolayısıyla iştah kabartıyor.

 
Küresel siyasetin ve Türkiye'nin gündeminden düşmeyen Libya'nın stratejik konumu ve yer altı kaynakları iştah kabartıyor. Kuzey Afrika coğrafyasının merkezinin 500 bini mülteci konumuna düşmüş 6 milyon nüfuslu küçük ülkesi Libya, Berberilerin ülkesi olarak biliniyor. Arap Yarım Adası'nın doğu batı yönünde geçiş coğrafyası olması ve Akdeniz’e kıyısı bulunması nedeniyle Libya, dünyanın en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapmış bir toprak parçası. Fenikeliler, Kartacalılar, Büyük İskender İmparatorluğu, Romalılar, Bizans ve Osmanlıların sömürgesi altında kalan Libya, 1911’de ise İtalya tarafından işgal edildi.
 
DİRENİŞÇİ HALK
 
Libya’nın Berberi halkı, 1800’lerde Osmanlılara, 20’inci yüzyılın başında ise İtalyan sömürgeciliğine karşı direndi. Bu direnişlerin öncüsü Ömer Muhtar, İtalyan sömürge yönetimi tarafından 1931’de idam edildi. 
 
Libya devleti, 1951 yılında Birleşmiş Milletler tarafından tanındı ve bağımsızlığını ilan etti. Ülkede 1969 yılında Muammer Kaddafi öncülüğünde "Hür Subaylar Hareketi" adlı grubun darbesi gerçekleşti. Kaddafi, 2011 yılına kadar 42 yıl Libya’nın liderliğini yaptı.
 
VEKALET SAVAŞI
 
 
Ülkede NATO destekli müdahale ile Kaddafi’nin devrilmesinden sonra başlayan yıkım, bugün farklı güçler arasındaki vekâlet savaşı ile devam ediyor. Ülkede bugün Tobruk merkezli General Halife Hafter'e bağlı Libya Ulusal Ordusu ve Trablus merkezli Fayiz es-Serrac’a bağlı Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) güçlerin yanı sıra Kaddafi'nin devrilmesinde en büyük paya sahip Misrata merkezli güçler ile ülkenin batısında Tunus sınırına yakın Zintan merkezli güçler var.
 
SAVAŞAN 2 GÜÇ
 
Libya, 2014 seçimlerinin ardından siyaseten ikiye bölündü. İktidar savaşı iki güç ve onu destekleyen uluslararası güçler arasında devam ediyor. Bunlardan biri, ülke topraklarının yüzde 70’ini elinde tutan, liderliğini General Halife Hafter yaptığı Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi. Diğeri ise, başkent Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH). 
 
BM tarafından tanınan başkent Trablus dahil ülke topraklarının yüzde 30’unu elinde bulunduran UMH’nin başındaki isim ise Fayiz es-Serrac.
 
SAVAŞ SÜRÜYOR
 
Hafter güçleri, 2014 yılından itibaren adım adım ülkenin kontrolünü ele geçirdi. Ülkenin yüzde 70’ini kontrol eden Hafter güçlerinin, El-Serrac güçlerine karşı ilerleyişi halen devam ediyor. Hafter güçleri ile El-Serrac güçleri arasında en az 8 cephede savaş sürüyor. Ayn Zara, Halletul Fercan, Kasr bin Gaşir, Vadi er-Rabi, El-Matar el-Kadim, Es-Sevani, Trablus ve El-Aziziye bölgelerinde Hafter ve Serrac’a bağlı güçler arasında çatışmalar devam ediyor.
General Halife Hafter komutasındaki güçler, yakın süreçte Trablus'u almak için operasyon başlattı. Trablus uluslararası hava alanı yolunun Hafter güçlerince ele geçirildiği belirtiliyor.
 
SİYASİ AKTÖRLER VE DESTEKÇİLERİ
 
Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan’ın yanı sıra Fransa ve Rusya desteklediği Libya Ordu Komutanı olan General Halife Hafter, 1969 yılında iktidarın ele geçirilmesinde Kaddafi ile birlikte hareket etmiş bir isim. 20 yıllık ABD sürgününden sonra NATO'nun 2011 yılında Kaddafi'yi devirmek için müdahalesi sırasında Libya’ya geri döndü.
 
Askeri nüfuzu olmayan bir kamu görevlisi olan Başbakan Fayiz es-Serrac ise, Trablus'ta Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne başkanlık ediyor. BM’nin "meşru hükümet" olarak tanıdığı El-Serrac'ı Türkiye, Katar, ABD, İngiltere ve İtalya destekliyor. El-Serrac, bölge halkı tarafından uluslararası güçlerce görevlendirilmiş biri olarak değerlendiriliyor.
 
Libya’daki durum Suriye üzerinden belirginleşen kamplaşmadan farklılıklar taşıyor. Rusya ile karşı saflarda yer alan Türkiye, ABD aynı tarafta. Suriye’de ABD ile birlikte olan Fransa, Libya’da yine karşı tarafta yer alıyor. 
Ancak buradaki kamplaşma Suriye kadar keskin ya da belirgin değil. BM destekli UMH’yi destekleyen güçlerin bir kısmının Hafter’in safına geçmesi şaşırtıcı olmaz. Hafter’in ABD’nin bölgesel müttefikleri Mısır, BAE ve Suudi Arabistan tarafından destekleniyor olması da, ABD'nin taraf değiştirmesinin önünü açıyor.
 
LİBYA'NIN ÖNEMİ
 
Akdeniz’e sınır olması, zengin petrol rezervleri ve Avrupa’ya yakın olması ülkeyi uluslararası güçlerin satranç tahtasına yerleştirmiş durumda. Libya’yı önemli kılan başlıca özellikle ise şunlar;
Enerji kaynakları: Libya ve Cezayir’in devasa boyutta petrol ve gaz zenginliği var. Bu yüzden Kuzey Afrika bölgesi, uzun yıllardır bu iki ülkeyi kontrol altına almak için çok çaba harcayan Batı için oldukça önemli. Bu yüzden, Afrika üzerinde kontrol ve egemenlik sağlamak isteyen güçlerin ilk müdahale alanlarından biri oluyor.
 
Dini ve etnik bağlantı: Bölgedeki dini ve etnik bağlar, Sudan’dan başlıyor, Libya ve Tunus’u aşarak Fas bölgesine ulaşıyor.
 
Petrol gelirleri: Libya’nın hatırı sayılır bir petrol rezervi var. Bu da dış güçlerin müdahalesi için iştah kabartıcı bir neden.
 
Afrikalı işçiler: Her yıl bir milyon Mısırlı ve bir milyon Tunuslunun yanı sıra Çad ve Sudan’dan gelen çok sayıda işçi, çalışmak üzere Libya’ya gidiyor.
 
İtalya’ya giden gazın ana kaynağı: Libya’nın enerji alanındaki önemi sadece petrol değil. İtalya ve Avrupa’nın ihtiyacı olan gazın önemli kısmı bu ülkeden sağlanıyor.
 
Göçmenlerin geçiş güzergahı: Kuzey Afrika ülkeleri arasında Avrupa’ya en yakın olan ülke Libya.
 
Arap yarımadasının doğusu ve batısı: Mısır ve Sudan, genel olarak Arap yarımadasının doğusu, Tunus, Cezayir, Fas ve Moritanya Arap yarımadasının batısının bir parçası olarak kabul edilir. Libya ise batı ve doğu arasında köprü konumunda.
 
ZENGİN ÜLKE AÇLIĞA MAHKUM
 
Libya’nın en önemli gelir kaynağı petrolün üretimi 1,6 milyon varilden 400 bin varile ve kişi başına düşen milli gelir ise 12 bin 120 dolardan 5 bin 193 dolara düşmüş. Ülkede 2,5 milyon insan sağlık hizmeti desteğine ve 400 bin kişi ise gıda yardımına ihtiyaç duyuyor.
 
TÜRKİYE'NİN DERDİ DOĞU AKDENİZ
 
Türkiye, 1974 yılında girdiği Kıbrıs üzerinden Akdeniz'de egemenlik arayışını canlı tuttu. Ancak halen dünyanın tamamına yakınının tek devlet ve tek coğrafya olarak tanıdığı Kuzey Kıbrıs Rum Kesimi, yasal antlaşmalar ile Türkiye'nin önünü hep tıkadı. 
 
DOĞU AKDENİZ'DE MEŞRUİYET YİTİMİ 
 
Bu kapsamda Mısır ile Kıbrıs, 2013 yılında iki ülke arasındaki deniz sınırına belirlemek ve Doğu Akdeniz’den iki ülke ekonomisinin de yararlanması için anlaştı. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler’in (BM) 1982 sayılı yasasına göre gerçekleşti.
Kasım 2014 tarihinde ise, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs arasında Doğu Akdeniz sınırı ile doğalgaz arama faaliyetlerine ilişkin toplantı düzenlendi. Bu bölgeleri hayal ettiği yeni Osmanlı’nın sınırı olarak hesaplayan Türkiye, bu anlaşmadan fazlasıyla rahatsız oldu.
 
TÜRKİYE ETKİSİNİ KAYBETTİ
 
Son iki yıl içerisinde ise, Kıbrıs ekonomik bölge sınırının belirlenmesi için Mısır ve İsrail ile anlaşma imzaladı. Aynı şekilde Yunanistan ve İsrail’de anlaşmaya gitti. Ortadoğu’da deniz ile kara haritalarının yeniden oluşturulduğu ve siyasi ile askeri anlaşmaların yapıldığı bir dönemde, Türkiye bölgedeki etkisini yitirmeye başladı. Türkiye; Yunanistan, Kıbrıs, İsrail, Ürdün ve Lübnan’daki deniz sınırlarındaki tüm siyaset ve ekonomisini kaybetti.
 
LİBYA DERDİ NE?
 
Türkiye bu daralmadan çıkmak için Akdeniz ile kıyısı olan ve "değişmeyen İhvan'a destek" politikası gereği Libya'daki UMH'ye sarıldı. Bölgede ise, Türkiye ve Katar’a karşı yürütülen mücadele ile Doğu Akdeniz’deki doğalgaz aramalarına ilişkin Türkiye’nin katılmadığı bir forum gerçekleştirildi. Forum, Temmuz ayında İsrail, İtalya, Yunanistan, Mısır, Kıbrıs Rum Yönetimi, Filistin ve Ürdün enerji bakanlarının katılımı ile Kahire’de gerçekleştirildi. Böylelikle Mısır, Türkiye’yi kendi sınırları olarak tanımladığı geniş alandan çıkardı.
 
Türk devleti Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgazı bulamaz duruma geldi. Bunun için petrol ve doğalgaz arama gibi stratejik planlarını Yunanistan ve Kıbrıs’ta gerçekleştirmeyi hedefliyordu. Bununla uluslararası deniz anlaşmasını ihlal eden Türkiye’nin, Yunanistan ile Kıbrıs arasındaki gerilimi sürüyor. Avrupa Birliği de uluslararası yasaları çiğneyen Türkiye’ye karşı birtakım yaptırımlara gitti.
 
 
LİBYA’YA SELEFİ SEVK ETTİ
 
Türkiye tam da bu nokta da Akdeniz’in Kuzey Afrika bağlantısı olan Libya’da yeniden harekete geçti. UMH’nin başındaki Fayiz Es Serrac’la ilişkilerini derinleştirdi. 27 Kasım’da askeri ve güvenlik işbirliği anlaşması imzalandı. 20 Aralık’ta ise “Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları” mutabakatı Serrac ile Türk devleti arasında imzalandı. Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı'na göre Trablus hava, kara ve deniz operasyonlarında kullanılmak üzere Türkiye'den araç, ekipman, mühimmat ve silah talep edebilecek. Anlaşma ayrıca istihbarat paylaşımı yapılmasını da kapsıyor.
 
ASKER GİDECEK
 
Bu kapsamda Türkiye, dün TBMM'de Libya'ya asker gönderme tezkeresini AKP ve MHP oyları ile kabul ettirdi. Bir yandan ise, Kuzey Kıbrıs'a gözlem amaçlı insansız hava araçları yerleştirildi. Yine Libya'nın komşusu Tunus'a 25 Aralık'ta günübirlik bir ziyaret yapan Erdoğan, Tunus, Cezayir ve Katar'ın katılımı ile bölgedeki amaçlarına ulaşmayı hedefliyor.
 
Şimdi gözler 8 Ocak'ta yapılacak Rusya Devlet Başkanı Vilademir Putin ile Erdoğan görüşmesine çevrildi. Libya'da karşı tarafları destekleyen Rusya ve Türkiye'nin ne kadar ileri gidebilecekleri bu toplantı ile açığa çıkacak. Ancak İdlib'i, Suriye Rejimi'ne devretmek isteyen Rusya'nın Libya'ya İdlib merkezli selefilerin sevkiyatına kısmen göz kapatacağı belirtiliyor. 
 
MA / Nazım Daştan