KHK rejiminin bir yılı: Örgütlülük alanı genişliyor

img

ANKARA - KHK’lilerin 2019 yılı içerisinde verdiği mücadele birçok kesimin yan yana gelmesi ve halkların birbirleriyle empati yapmasını sağlamasının yanı sıra toplumun örgütlülük alanını da genişletti. KHK’liler, verdikleri mücadeleyi 2020 yılına taşıma ve mücadelen vazgeçmeme kararlığını anlattı. 

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) yıllar boyu sürecek mağduriyetler yarattı. dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “Bir, bir buçuk ay içinde kaldırırız” dediği OHAL, tam 7 kez uzatılarak iki yıl boyunca devam etti. İki yıl sonra görünürde kaldırılsa da, AKP’liler tarafından hazırlanıp Meclis’e getirilen ve 25 Temmuz 2018 tarihinde kabul edilen “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile uygulamalar kalıcılaştırıldı. 
 
Bu süreçte işten çıkarılmalar da devem etti. KHK Adana Platformu’nun derlediği verilere göre, 2019 yılının son ayına kadar 15 bine yakın kişi ihraç edildi. Çıkarılan KHK’ler ile bugüne kadar ihraç edilen toplam kişi sayısı konusunda zikredilen rakam ise 140 bin dolayında. Yine onlarca kurum, kuruluş ve derneği kapısında KHK’lerle kilit vuruldu, getirilen kanun ve maddeler yasallaştırıldı.
 
37 KHK VE 53 CUMHARBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ
 
İki yıl boyunca uygulamada kalan OHAL döneminde toplam 37 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlandı. Bu nedenle muhalefet, Türkiye’nin OHAL döneminde KHK ile yönetildiği eleştirisini sıklıkla yaptı. OHAL sonrasında ise, KHK’ler yerini 27’si 2019 yılında çıkartılan 53 tane Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine bıraktı. 
 
‘KHK REJİMİ’
 
KHK’lere dair Numan Kurtulmuş’un geçtiğimiz Kasım ayında sarf ettiği “Eğer normal süreçlerle bunları atmaya kalksaydık 15 Temmuz’dan sonra bunları 2020 yılına kadar, 2030 yılına kadar devlet memurluğundan çıkaramazdık. Devlet kendini korumak için böyle acil, olağanüstü bir tedbir almıştır” sözleri, geride bırakılan süreçte yaşananların açık itirafı oldu. Keza darbe girişimi gecesi Marmaris’ten İstanbul’a dönen Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın hala hafızalarda olan “Bu hareket Allah’ın bize büyük bir lütfudur” sözleri, iktidarın yaşananları fırsata çevireceğinin işaretiydi ve yetkili kurumlarca bu yönde hareket edilmesi gerektiğine dair uyarı olarak kabul edilmişti. 
 
2019 yılında KHK’liler ile ilgili yaptığı birçok çalışmayla öne çıkan isimlerden biri Hakların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu oldu. Gergerlioğlu, Türkiye’nin içinde bulunan durumu “OHAL fiilen devam ediyor. Anayasal rejim tamamen askıya alınarak KHK rejimi kurulmuş durumda” sözleriyle tarif etti.
 
KAYBEDİLDİLER, ‘BULUNDULUR’ AMA BASKI SÜRÜYOR
 
OHAL’in ilanının ardından tekrardan ortaya çıkan gözaltında/zorla kaybetme pratiği, 2019 yılının en çok tartışılan konusu oldu. Çoğu Ankara'da olmak üzere toplamda 28 gözaltında/zorla kaybetme vakası yaşandı. 
 
Ailelerin, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve ilgili kurumlara başvurusunun ardından bu yılın şubat ayında Ankara’da kaybedilen 6 kişiden 4’ünün, 29 Temmuz’da Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında olduğu açıklandı. Kaybedilen isimlerden biri olan Gökhan Türkmen 6 Kasım’da Antalya Emniyeti’nde, Mustafa Yılmaz ise 22 Ekim’de Ankara TEM Şube’de gözaltında çıktı. 
 
Dördü için gözaltında oldukları açıklaması yapılan kayıp isimlere zaman içerisinde yeni bir isim eklendi. Sanayi Bakanlığı eski çalışanı KHK’lı Yusuf Bilge Tunç’tan 6 Ağustos 2019’tan bu yana haber yok.
 
Kaybedilen ve 245 gün sonra Ankara Emniyeti’nde gözaltında olduğu ailesine bildirilen Mustafa Yılmaz’ın eşi Sümeyye Yılmaz, o ‘kayıp’ olduğu süreçte ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı: “Eşimle ilgili başvurmadığım yer kalmadı. Ancak gerek adli, gerekse idari birimler tamamen sessizliklerini korudular ve etkin bir soruşturma yürütmediler. Derdimizi anlatmak için Sakarya Meydanı’nda oturma eylemi başlattık ama her defasında polisin müdahalesiyle karşılaştık. Bize müdahale eden polisler eşimin ‘hain’ olduğunu ve yurt dışına kaçtığını söylediler. Ama daha sonra eşim Ankara Emniyeti’nde ortaya çıktı. Son bir yıl bizim için kabus gibiydi. Eşimin ortaya çıkmasının ardından bu sefer de ‘adli yargılama’ adı altında çok da adil olmayan uygulamalarla karşı karşıya kaldık. Eşimin üzerinde hala bir baskının olduğunu düşünüyorum.”
 
‘BUNLAR ESKİ TÜRKİYE’DE KALDI DERKEN…’
 
Kaybedilme olayını Meclis’e taşıyan HDP’li vekil Gergerlioğlu ise, yaşananlara dair “Türkiye’nin demokrasi tarihinin korkunç bir ayıbı olarak kayıtlara geçti. Beyaz Torosları tüm Kürt halkı çok iyi bilir. Biz ‘bunlar artık eski Türkiye’de kaldı’ derken, OHAL döneminde özellikle son bir yıldır yeniden başladığını gördük. Bu sefer araba modeli değişmiş, siyah transporter marka arabalar geldi” diye konuştu. 
 
AKP ÖNERDİ: KHK’LİLER SEÇME VE SEÇİLMEYE SAHİP OLMAMALI
 
2019 yılı içerisinde OHAL’i kalıcılaşmasının en önemli göstergelerinden biri ise, seçme ve seçilme hakkının gaspı oldu. Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 10 Nisan’da aldığı karar ile HDP’nin farkla kazandığı 6 belediye eşbaşkanı ve 50’den fazla belediye meclis üyesine KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbatasını vermedi. Bu seçilmişlerin yerlerine ikinci en çok oyu alan parti olarak AKP’li adaylara mazbata verildi.
 
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un, seçim döneminde “KHK’lilerin seçme hakkına da sahip olmaması gerektiğini” savunması ise yılın özeti oldu. 
 
Bu yaşananlar için “Seçme hakkını bırakın seçilme hakkını da gasp etmeye çalıştılar” diyen Gergerlioğlu, şunları ekledi: “Bizim korumamız gereken hukuk devletidir. Ama toplumda da medyada da bu bakış açısı yok. Şuan nasıl ki Kürt meselesi çözmek istemedikleri büyük bir sorun olarak duruyorsa, KHK’lilere de aynısını yapıyorlar ve çözümsüz bir şekilde bırakacaklar. Bunlardan adalet zaten beklemiyoruz.”
 
ERDOĞAN 2016’DA ‘KARANLIK’ DEDİ AYM 2019’DA ‘İHLAL’ DEDİ 
 
Yine Kürt illerindeki kent çatışmalarında yaşanan ihlallere karşı “Bu suça ortak olmayacağız” dedikleri için Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “karanlık” olarak ilan edilip, haklarında davalar açılan Barış Akademisyenlerinin birçoğu, bu yıl içinde yargı tarafından aklandı.
 
Bildiriye imza atan akademisyenlerden 822’si hakkında “örgüt propagandası yapmak” suçunu işledikleri ileri sürülerek davalar açılmıştı. 
 
Anayasa Mahkemesi (AYM), ceza alan bazı akademisyenlerin yaptığı bireysel başvuru sonrasında 26 Temmuz’da “ifade özgürlüğü haklarının ihlal edildiğine” karar verdi. Ardından Barış Akademisyenleri için daha önce hapis cezası veren mahkemelerden peş peşe beraat kararları çıkmaya başladı. Ancak AYM'nin kararına rağmen halen davası sonuçlanmayan ve İstinaf Mahkemesinde karar bekleyen Barış Akademisyenleri var. 
 
Birçok mahkeme, AYM'nin kararı gereğince "yargılamanın yenilenmesi" kararına uyarak, karar verilmiş dosyaları tekrar açıp beraatla sonuçlandırdı. Bazı mahkemeler ise, "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" kararı verdiği dosyalarda beraat kararı vermeyerek, keyfi bir tutum izlemeye devam etti.
 
'BİR AN ÖNCE GERÇEKLEŞTİRİLSİN'
 
Bildiriye imza atan ve KHK ile Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. Sibel Perçinel, AYM'nin kararının ardından yapılması gerekenlere ilişkin şunları söyledi: "İfade özgürlüğü hak ihlali sonuçlarının ortadan kaldırılması için kamu görevinden ihraç işleminin hukuka tamamen aykırı olduğunun saptanarak, Barış Akademisyenleri'nin ihraç edilmeden önce çalışmış oldukları kurumlara ve görevlerine iadeleri ile ihraç edildikleri süre boyunca uğramış oldukları her türlü hak kaybının giderilmesi için tazminat ve onarıma ilişkin düzenlemelerin bir an önce gerçekleştirilmesi gerekmektedir."
 
Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden ihraç edilen Barış Akademisyenleri'nden Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu da AYM’nin kararını “Ortada bir suç yok iken ihraç edildik. Daha sonra AYM tarafından da bunun suç olmadığı onaylandı. Hiç vakit geçirilmeden ihraç edilen akademisyenlerin tüm haklarıyla beraber geri dönmeleri sağlanmalı. Hükmedici en üst düzey mahkeme olan AYM’nin kararına rağmen işlerimizi geri iade etmeyen idare anayasal suç işliyor” şeklinde değerlendirdi.
 
‘KOMİSYONUN GÖREV SÜRESİ UZATILACAK’
 
23 Ocak 2020 tarihinde görev süresi dolacak olan OHAL Komisyonu, 25 Ekim tarihi itibariyle yapılan 126 bin 200 başvurudan 8 bin 100’ünün kabul edildiğini, 83 bin 900’ünün ise reddedildiğini açıkladı. İncelenmeyi bekleyen başvuru sayısı ise 34 bin 200.
 
Mali Bakanlığı Defterdarlık ve Muhasebe bölümünde çalışırken 22 Kasım 2016’da yayınlanan 277 sayılı KHK ile işinden ihraç edilen Büro Emekçileri Sendikası (BES) üyesi Cemal Yıldırım,  komisyona 2 yıl önce başvursa da, henüz geri dönüş alamadı. İşine geri dönmek için Ankara’nın merkezi yerlerinde yaptığı eylemlerden dolayı hakkında iki dava açılan Yıldırım, “Muhtemelen komisyon bu davaları gerekçe göstererek ret kararı verecek. AİHM’e başvuruların önünü kesmeye yönelik çalışan oyalama bir komisyon” diye belirtti.
 
Komisyonun idarenin icraatlarını doğrulamak amacıyla kurulduğunu ifade eden HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Kuruluş nedeni kötü niyetli ve işi uzatmak amaçlıydı. Aradan 3 buçuk yıl geçti. Büyük ihtimalle görev süresi bir yıl daha uzatılacak ama 10 binlerce insan hala bekliyor” derken, Yrd. Doç. Dr Özgür Müftüoğlu ise, komisyonun oyalama görevini gören bir kurum olduğunu vurguluyor.
 
BAŞVURULARI KABUL EDİLEN AKADEMİSYENLER
 
Komisyon tarafından başvurusu kabul edilen akademisyenler hakkında "Ankara, İstanbul ve İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine, önceki kadro ünvanlarına uygun olarak on beş gün içinde yapılır” hükmü uygulanıyor. Bu durumun etkin çözüm hakkının bir gereği olan “eski hale getirme”ye ve insan haklarına tamamen ters düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Sibel Perçinel, "Barış Akademisyenleri'nin asıl olarak ihraç edilmiş oldukları üniversitelerine geri dönmeleri sağlanmalıdır" görüşünde. 
 
ÖLDÜKTEN SONRA GÖREVE İADE EDİLDİLER
 
Bu süre zarfında kimi kamu emekçileri ise başvuru sonucunu öğrenemeden yaşamanı yitirdi. İhraç edilen BES Diyarbakır eski şube başkanı Ahmet Çoban, komisyon incelenmesi sonuçlanmadan 22 Nisan’da yaşamını yitirirken, 10 Aralık 2017’de yaşamını yitiren BES üyesi Necdet Kalkan ise komisyon tarafından 25 Haziran 2018’de göreve iade edildi. 18 Şubat 2017 tarihinde yaşamını yitiren SES Malatya eski şube eşbaşkanı Bülent Uçar da 14 Ekim 2019’da komisyon tarafından görevine iade edildi
 
‘KOMİSYON BİR AN ÖNCE LAĞVEDİLSİN’
 
Çıkarılan KHK’lerle 4 bin 331 üyesinin ihraç edildiği Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, komisyonun OHAL sürecinde ortaya çıkan hukuksuzluğu devam ettirmeye yönelik kararlar aldığını ifade ederek, bir an önce lağvedilmesini istedi. 
 
Bozgeyik, “Beraat ettiğimiz davalarımızı, komisyon sanki devam ediyormuş gibi göstererek başvurularımızı reddetmiştir. Bundan dolayı AİHM’e yapmış olduğumuz başvurular var. 23 Ocak’ta görev süresi doluyor ancak yapılan başvuruların tamamı incelenmiş değil. Açık bir faşizmle karşı karşıya kaldığımızı ifade edebilirim” dedi.
 
Bozgeyik, “Komisyonun kararlarının ardından 10 yılları bulan hukuksal mücadele bizleri bekliyor” diye de ekledi. 
 
SİVİL ÖLÜME KARŞI MÜCADELE
 
Öte yandan çıkan KHK’lerle söz konusu kamu görevlileri kamu hizmetinde istihdam edilme imkanından ömür boyu mahrum bırakılarak “sivil ölüme” mahkum ediliyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın 17 Temmuz’da yayınladığı rapora göre, en az 46 KHK’li intihar etti. “İşimi geri istiyorum” diyen onlarca kişi ise defalarca gözaltına alında.
 
Cemal Yıldırım, işine geri dönmek için başlattığı eylemleri 2019 yılında da sürdürdü. Yıldırım, yaşadığı süreci şöyle anlattı: “Gözaltı işlemleri de yapılmadan resmen eylem alanından kaçırıyorlar. Bu güne kadar bana tebliğ edilen 64 tane para cezası var. Tebliğ edilmemiş durumda olan 300 den fazla cezalar var. Bu yıl içerisinde sosyal medyadan ilan ettiğimiz gerekçe gösterilerek sokakta sohbet ederken de bizi bulunduğumuz yerden kaçırıyorlar. Faşizmin uygulamalarının çalışanlarını nasıl komik durumuna düşürdüğünü görüyoruz.”
 
Haklarını geri almak için ihlal eden iradeye karşı mücadele ettiklerini ifade eden akademisyen Özgür Müftüoğlu ise, “Bu mücadele sürecinde başka hak ihlalleri de yaşanıyor. Çünkü hakları için eylem yapan, sokağa çıkan halka topluma tamamen barışçıl bir şekilde duyurmaya çalışanlara dönük engellemeler var” diye belirtti.
 
KHK PLATFORMU KURULDU
 
KHK’lilerin verdiği mücadele, 2019 yılı içinde yeni bir örgütlülük alanı yarattı. 20’ye yakın ilde KHK platformları kuruldu. Bu platformların ardından sivil dayanışmayı sağlamak amacıyla ihraç edilen avukat, savcı, hakim, akademisyen ve bürokratlardan oluşan KHK’liler, 12 Mart’a Ankara’da  “Hukukun Üstünlüğü Platformu"nu kurdu. 
 
Mücadele alanı olarak platformların çok önemli olduğuna vurgu yapan Gergerlioğlu, “Daha kolektif bir çalışmanın yapılması gerektiğini düşündüğümüz için KHK platformları kurduk. İnanılmaz ağır ihlal vakaları geldi bana ve araştırdığımda hepsinin doğru olduğunu gördüm. Önümüzdeki süreçte platformları artırmaya çalışıyoruz” diye ekledi.
 
‘BEN SENİN DERDİNİ ANLADIM’
 
Öte yandan yıl içinde KHK’lilerin verdikleri mücadele birçok kesimden insanı da yan yana getirmeyi başardı.
 
Bunu en iyi örneği 6-7 Ekim tarihinde Ankara Yılmaz Güney Salonu’nda yapmak istedikleri etkinliğin Ankara Valiliği tarafından yasaklanması ardından yaşandı. Etkinlikleri yasaklanan KHK’liler, HDP ve Saadet Partisi’ni (SP) ziyaret etmek istedi ve polis müdahalesine maruz kaldı. Gergerlioğlu, bu “yasaklı buluşmada” bir Türk’ün bir Kürde, “ben senin derdini çok iyi anladım ve bundan sonra yanında olacağım” dediğini duyduğunu ve bu küçük örneğin çok yaygın ve önemli olduğunun altını çizdi.
 
Sümeyye Yılmaz ise, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve çeşitli örgütlülük alanlarını bu yıl içinde tanıdığını belirterek, şunları ifade etti: “İHD’nin ne kadar önemli bir kurum olduğuna bu süreçte tanıklık ettim. Cumartesi Anneleri’nin acılarını başıma gelince ben de yaşadım. Bunları acı bir olayla öğreniyor olmak açıkçası beni üzdü. Ama hala geç değil. Bundan böyle haksızlığa uğrayan herkesin yanında olacağım. Bunu bir vefa borcu olarak görüyorum.”
 
‘VAZGEÇMEYECEĞİZ’
 
2019 yılında yaşananlar gösterdi ki “sivil ölümlere” karşı yan yana gelen KHK’lilerin mücadelesinin 2020 yılında daha aktif yöntemlere devam edecek. 
 
Bu noktada KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, “Bundan sonra da Türkiye demokratikleşinceye, işten çıkarılan arkadaşlarımız işlerine dönünceye kadar mücadelemizi yürüteceğiz” dedi.
 
Türkiye’de bir hak hukuk mücadelesinin sürdüğünü belirten Özgür Müftüoğlu da, “Anayasa tarafından yapılan hak ihlallerinin hukuksuz olduğu onaylandı. Biz bunu topluma anlatmaya devam edeceğiz” diyerek kararlılıklarını anlattı.
 
Bundan sonra her hukuksuz gözaltından sonra suç duyurusunda bulunacağını kaydeden Cemal Yıldırım, “Ortak bir mücadele oluşturmak gerekiyor. Sokağa çıkmaktan, haklarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz” Ankara’da eylem yapmayı sürdüreceği söyledi.
 
Sibel Perçinel ise, şunları ekledi: "Önümüzde çözülmesi gereken pek çok sorunun bulunduğunu tüm gerçekliği ile görebilmekteyiz. Zor günler geçirilse de şimdiye kadar örgütlü ve dayanışma içerisinde birçok sorunun üstesinden gelinmeye çalışıldığını, ayrıca tüm zorluklara rağmen bir tür direngenlik geliştirildiğini vurgulamak isterim.”
 
MA / Zemo Ağgöz