‘QSD’ye silah verme’ meselesinde uyuşmayan açıklamalar!

img

ANKARA - Soçi zirvesinde Rusya ve İran’ın bütün dayatmalarını kabul eden ve bunu da “PYD ile aynı masada olmayız” sözleriyle kapatmaya çalışan Türkiye, QSD’ye verilen silahları da gündemde tutmaya devam ediyor. Ankara ile Washington’da yapılan açıklamalar ise uyuşmuyor. 

AKP ve devlet yönetimi, Soçi dönüşü Suriye meselesinde Türkiye’nin geçmişteki bütün tezlerinden geri dönen mutabakatı kamuoyuna anlatabilmek için ince bir kamu diplomasisi yürütüyor. Savaşın başladığı ilk günden itibaren en öncelikli hedefini “Esad’ın gitmesi” üzerine odaklayan Türkiye, Soçi mutabakatından sonra Esad ile görüşmeye mecbur bırakılırken, bu durumu anlatabilmek için Kürt karşıtı politikayı daha fazla ön plana çıkarmaya başladı. 
 
BU AÇIKLAMALAR NEYİ ÖRTMEYE YÖNELİK
 
Erdoğan, söz konusu mutabakatın açıklandığı masada, PYD ile aynı çatı altında olmayacaklarını dile getirerek bunun işaretini verdi. Uçakta verilen röportajlarda da Esad ile görüşmeye kapı aralanırken, PYD ve QSD’nin varlığı bir kez daha tehdit olarak gündeme getirildi. İran ve Suriye rejimlerinin de Kürtlerin Soçi’de yapılmak istenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresine katılmasına karşı oldukları ilan edildi. Erdoğan verdiği röportajda, Efrin’e yönelik saldırı taleplerinin de sıcak karşılandığını ileri sürdü. 
 
SURİYE, İRAN VE RUSYA İZİN VERMEDEN KÜRTLERE SALDIRAMAZ
 
Ancak zirve sonrası, İngiliz Times Gazetesi, Erdoğan’ın Şam yönetimine danışmadan Kürt bölgelerine saldırmayacağına yönelik söz verdiğini yazdı. Buna Rusya ve İran’ı da dahil etmek mümkün. Zira Erdoğan yönetimi bu güçlerden izin almadan Suriye’de herhangi bir harekette bulunamaz. 
 
QSD’YE SİLAH VERİLMESİ MESELESİ 
 
Bu arada, Erdoğan’ın zirve sonrası gündeme getirdiği “QSD’ye silah verilmesi” meselesi dünkü Trump ile Erdoğan arasında yapılan görüşmede de bir kez daha gündeme geldi. Görüşmeye ilişkin ilk resmi açıklamayı Türkiye yaptı. Erdoğan’ın yaptığı görüşmede yanında bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, görüşme sonrası yaptığı açıklamada, Trump’ın çok net bir şekilde YPG’ye silah verilmemesi talimatı verdiğini ve “esasen bu saçmalığa daha önce son verilmesi gerektiğini söylediğini” ileri sürdü. Bu açıklamalar, Türkiye’nin büyük bir başarısı olarak yandaş basın tarafından anında “son dakika” gelişmesi olarak yayınlandı ve manşetlere çekildi. Ancak, Türkiye’nin daha önce ABD ile yaptığı benzer görüşmelerden sonra yapılan açıklamaların tekzip edildiğini bilen kimi basın kurumları ise açıklamaya daha temkinli yaklaştı. 
 
BEYAZ SARAY’DAN KISMİ TEKZİP
 
Çok geçmeden bu ihtimali güçlendiren gelişmeler ortaya çıktı. Trump-Erdoğan görüşmesine ilişkin Beyaz Saray’dan yapılan resmi açıklama, Çavuşoğlu tarafından yapılan açıklamayı bir çok açıdan boşa düşürdü. QSD’ye silah verilmesinin Trump tarafından “saçmalık olarak nitelendirildiği ve bunun daha önce sona erdirilmesi gerektiği yönünde beyanat verdiği” yönündeki bilgiler. Beyaz Saray tarafından yapılan şu açıklama ile adeta yalanlandı: “Eski politikamızla tutarlı bir şekilde, Başkan Trump, Rakka operasyonu tamamlandığına ve IŞİD'in geri dönememesi için istikrarı sağlama evresine geçtiğimize göre, Suriye'deki ortaklarımıza verdiğimiz askeri yardımlarla ilgili bekleyen ayarlamalar hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bilgilendirdi.” 
 
DAHA ÖNCE DE TÜRKİYE TEKZİP EDİLMİŞTİ
 
Beyaz Saray’dan yapılan bu açıklamada, “silah verilmemesi yönünde talimat verildiği” yönünde herhangi bir bilgiye yer verilmezken, “eski politikalarımızla tutarlı bir şekilde” sözleri ise adeta Türkiye’nin açıklamasına doğrudan verilmiş bir cevap olarak ön plana çıktı. Bir süre önce de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile yaptığı görüşmede, korumalarla ilgili gelişmeler hakkında Trump’ın özür dilediği bilgisi yayılmış ancak bu sözler Beyaz Saray tarafından yalanlanmıştı. 
 
KERAMET SİLAHTA OLSAYDI
 
Üstelik Türkiye’nin, DAİŞ’e karşı Uluslararası Koalisyon tarafından QSD’ye yapılan silah yardımını temel bir sorun olarak ön plana çıkarması da ciddi bir yanılgıyı beraberinde getirdiği gibi meseleyi kriminalize etmeye yönelik bir girişim olarak ortaya çıkıyor. QSD ve Kürtler açısından silah meselesi başka yollardan da elde edilebilecek “korunmaya yönelik” bir ihtiyaç olmanın ötesine geçmiyor. Suriye’deki gelişmelerin kerametinin silahta olmadığını da en iyi Türkiye ve bölge güçleri biliyor. Zira mesele silah olsaydı, Suriye savaşı başladığında ABD ve Uluslararası Koalisyon da dahil olmak üzere, Türkiye, Arabistan, Katar gibi güçlerin TIR’lar ve uçaklar dolusu silah yardımına rağmen desteklenen, “eğit donat” projelerine tabii tutulan silahlı güçler yenilmezdi. Zaten, her türlü ağır silahla donatılmış ve dünyanın dört bir tarafından eğitilerek gönderilmiş DAİŞ çetesine karşı Kobanê, aylarca Kürtler tarafından iman gücü ve eldeki kıt imkanlarla savunulurken, ne ortada Koalisyon vardı ne de silah yardımı... Kürtler yenilmezliklerini koalisyonun silah yardımı ile kendi topraklarını savunma motivasyonu ile kanıtlamış oldu. Türkiye’de meselenin silah meselesi olmadığını biliyor ve aslında sorunun oradaki örgütlenme modeli ve siyasi oluşumla olduğunu, bu yolla da dile getirmiş oluyor.