Türkiye’nin Suriye çözümü: Kardeş Esad mı, demokratik Suriye mi?

img

ANKARA – Suriye savaşında sona gelindikçe “çözüm” kendini dayatıyor. ABD ve Rusya siyasi çözümde mutabık kaldı. Kürt fobisi olan Türkiye de “siyasi çözüm” diyor; ancak “Kardeş Esad” mı, demokratik Suriye mi? 

Suriye savaşının sonuna gelindiğine ilişkin çok sayıda önemli işaret ortaya çıkmaya başladı. DAİŞ’in kalesi olan Rakka’nın Demokratik Suriye Güçleri (QSD) tarafından özgürleştirilmesinin ardından DAİŞ bitme noktasına geldi. Yine El Nusra ve türevleri başta olmak üzere silahlı grupların İdlib’e sıkıştırılması, bu bölgenin de Türkiye eliyle temizlenmeye çalışılması, Suriye savaşının sonuna gelindiğini en önemli reel göstergeleri olarak ön plana çıkıyor. Suriye’nin kimi bölgelerinde silahlı çatışmalar olsa da, esas olarak 6 yıllık savaş Esad’ın her şeye rağmen varlığını koruması, silahlı grupların yenilmesi, Suriye demokrasi güçlerinin Kürtler öncülüğünde yeni ve diri bir güç olarak ortaya çıkmasıyla sonuçlanmaya doğru gidiyor. 
 
ABD VE RUSYA MUTABIK
 
Ortaya çıkan bu sonuçlar uluslararası güçler tarafından kabul ediliyor. Suriye savaşının küresel boyuttaki iki temel aktörü olan Rusya ve ABD, Vietnam’da bir araya gelerek, “savaşın artık bitmesi ve siyasi çözümün bulunması konusunda mutabakata vardıklarını” dünyaya ilan etti. Bu önemli adım sadece Suriye’deki çatışmaların miladını doldurduğu anlamına gelmiyor, aynı zamanda oluşan siyasi atmosferin de kabullü ve bunun bir statü çerçevesinde deklere edilmesini de erken bir sonuç olarak görmek mümkün. Fakat bu konuda çetin müzakereler, çatışma alanındaki hesaplaşmanın masa başı görüşmelere taşınması gibi bir süreç bekliyor Suriye’yi.
 
HESAPLAŞMA MASA BAŞINA TAŞINIYOR
 
Hatta uluslararası güçlerin de bu konuda farklı hesapları bulunuyor. Örneğin BBC’nin “İngiltere’yi de eleştiriyor gibi yaparak” Rakka’nın boşaltılması konusunda QSD ve DAİŞ arasında anlaşma yapıldığına ilişkin servis ettiği haber, oluşan yeni dengeye siyasi müdahale olarak görülebilir. Bu konuda en nihayetinde ABD ve İngiltere gibi koalisyon güçleri bir tarafa çekilerek, bu işi Kürtlere fatura edebilirler. Türkiye’nin haber üzerinde büyük bir iştahla abanmasının nedeni de esas olarak bu hesaptan kaynaklanıyor. Ama öyle ya da böyle mevcut realite dünyada kabul görmeye başladı bile. 
 
TÜRKİYE SAVAŞIN BİTMESİ İSTEMİYOR!
 
Bu açıklamanın erkenden Ankara’da yankı bulması da bu yüzden. Normalde yıllardır savaşın yarattığı sonuçları ve yıkımları anlatan, mültecilere ev sahipliği yaptığını, savaşın yükünü en fazla kendisinin taşıdığını belirten Türkiye gibi bir ülkenin “savaşın bitecek” olmasından memnuniyet duyması lazım. Oysa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmek için Soçi’ye gitmeden önce yaptığı açıklamada, “askeri yöntemlerin sonuç getirmediği” şeklindeki ABD ve Rusya açıklamasına tepki gösterdi. Kendisi için de “O zaman askerlerinizi çekin” gibi tutarlı gözüken bir çıkış yaptı. Fakat bu çıkış, “Suriye meselesine siyasi çözüm bulunmalı, askeri çözümlerin artık sona ermesi gerekiyor” şeklindeki bir yaklaşım üzerinde bina edilmediği için Erdoğan’ın çıkışı daha çok, “Savaşın bitmesine ne gerek var” şeklinde okundu ve yorumladı. 
 
DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ AKP İÇİN ‘KABUS’ OLABİLİR
 
Bunun bir kaç nedeni var. Birincisi, bu açıklamayla Erdoğan ve Türkiye, kabaca “Savaş devam etsin” önermesinde bulunmuyor. Bu açıklamayla “Eğer bugüne kadar yürütülen savaş bugünkü sonuçları doğurduysa ve bugünkü sonuçlarda birer realite olarak kabul edilecekse, o zaman başka bir denge ve realite oluşuna kadar savaş devam edebilir” deniliyor. Dünya için “DAİŞ’in yenilmesi, Esad’ın gitmeyeceğinin anlaşılması” gibi sonuçlar, “savaş doygunluğa ulaştı” sonucunu doğururken, AKP yönetimi için “Kürtlerin temel bir aktör olarak ortaya çıkmasının kabul edilemezliği ve savaşın bu haliyle bitmesinin Kürt realitesini de resmileştireceği” yönündeki düşünce “kabus” anlamına geliyor. 
 
ERDOĞAN’IN ÇÖZÜMÜ
 
Putin ile yapılan görüşmeden sonra Erdoğan’ın açıklamasının tonu bir parça değişti. Hatta yapılan ortak açıklamada, “Suriye’de siyasi çözümün zemini bulunduğu konusunda mutabık kalındığı” açıklandı. Yani tümüyle Türkiye’nin ABD ve Rusya’nın yaptığı açıklama çizgisine geldiğini söylemek zor. Ancak “Savaş devam etsin” demenin de şu koşullarda savunmanın zorlukları başka türlü açıklamaların yapılmasına neden oluyor. Aslında AKP ve Erdoğan bu konudaki çekincelerini koruyarak, düşünülen siyasi çözüme “esastan değil usulden” ikna olmuş gibi görünüyor. 
 
DEMOKRATİK SURİYE Mİ TEKÇİ ESAD MI?
 
AKP ve Erdoğan’ın Rojava’daki oluşumu ve Suriye’deki yeni dengeyi “Türkiye’ye karşı bir tehdit” olarak algılamayı sürdürdüğü bir dönemde, mevcut realitenin kabulü üzerinde yürütülecek bir çözüme “Evet” demesi çok olası gözükmüyor. Hatta Türkiye dahil olmazsa kendisine rağmen bir çözüm gelişeceği düşüncesiyle, tıpkı daha önce Astana, Cenevre süreçlerinde olduğu gibi süreci oyalayan bir yaklaşımla oyuna dahil olmaya çalışıyor. Ancak günün sonunda Suriye’de bir çözüm bulunacak ve Türkiye’de bunun farkında. İşte o nokta da, Türkiye’nin hali hazırdaki planı, demokratik ve federatif bir Suriye’den değil, tekçi Esad rejiminin devamından yana tavır almak üzerinden şekillenecek. 
 
MA / Kenan Kırkaya