Gökçek Loto’nun gerekçeleri

img

ANKARA – AKP’de belediye başkanlarının görevden el çektirilmesiyle başlatılan ve zamana yayılan süreç, toplumun siyasi çizgide köklü değişim talebini aldatmaya yönelik atılmış bir adım olarak görülüyor. Gökçek’in istifa sürecinin uzatılması da toplumdaki “değişim sancılı oluyor” algısını güçlendirmeye yönelik. 

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Metal yorgunluk” sözleriyle başlayan ve AKP’de değişim yapılacağını ifade eden çıkışından sonra kimi belediye başkanlarının görevden el çektirilmesi gündeme geldi. Bazı il ve ilçe örgütlerinin istifa ettirildiği bu dönemde, aralarında Ankara, İstanbul ve Bursa büyükşehrin de bulunduğu 6 belediye başkanın görevden el çektirilmesi gündeme oturdu. İstanbul’la birlikte 3 belediye istifasını sunarken, Ankara, Bursa ve Balıkesir belediyelerinin istifa etmesine yönelik tartışmalar ise sürüyor. 
 
DBP’Lİ BELEDİYELERE YAPILANLARLA TEHDİT EDİYORLAR
 
Daha önce birçok DBP’li belediye eşbaşkanını kayyumlar atayarak görevden alan Erdoğan, gerekirse istifa etmeyen kendi partisindeki belediye başkanlarına yönelik de aynı yöntemin devreye gireceği üzerinden gözdağı verdi. Durumun AKP MKYK toplantısında gündeme geldiği, istifa etmeyen başkanların görevden alınması, kayyum atama, İçişleri Bakanlığının harekete geçmesi gibi formüller uzun süredir Ankara’da tartışılıyor. O süreçten beri de sürekli bu belediye başkanlarının istifa edeceğine ilişkin bir beklenti yaratılıyor. Özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, Erdoğan’la yaptığı görüşmeden sonra mesele adeta bir “istifa etti, etmedi” şeklinde bir lotoya çevrildi. 
 
GÖKÇEK’İN OPERASYON BEKLENTİSİ 
 
Konu AKP’nin örgütsel yapısını ilgilendirdiği kadar toplumun “değişim beklentisini” de ilgilendirdiği için halen gündem olmaya devam ediyor. İstifaların zamana yayılması kimileri tarafından Gökçek ve diğer belediye başkanlarının “direnişi” olarak tanımlanıyor ve hatta bu konuda ortak hareket ettikleri belirtiliyor. Ancak bu belediye başkanlarının kolay kolay istifaya yanaşmadıkları gerçeği kadar, etraflarında daraltılan idari ve adli çember nedeniyle de direnç göstermeleri olası değil. Bu yüzden Gökçek’in, olası bir operasyon beklentisine karşılık, evrak imha makinası aldığı ve belediyede harıl harıl evrak imha etmeye başladığı yönünde bilgiler geliyor. 
 
YURTDIŞINA PARA KAÇIRILIYOR İDDİASI
 
Yine bununla birlikte Gökçek ailesinin durumun kötüleşmesi halinde olası bir operasyona karşın malvarlığını güvenceye almaya çalıştığı belirtilirken, sosyal medyada dolaşan kimi bilgilere göre Gökçek ailesine yakın Murat Genç isimli işverenin özel uçağı ile Gökçek’in oğlu Osman Gökçek’in yurtdışına para kaçırdığı da gelen bilgiler arasında. Erdoğan, en son her üç başkanı işaret ederek, “İstifa edecekler” diyerek ısrarını sürdürdü. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “İktidar partisi belediyesi dahil hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklarını” belirterek, Gökçek için adrese teslim bir açıklama yaptı. Daha önce Erdoğan, söz konusu belediyeleri kastederek, dosyalarının hazırlanıp hazırlanmadığını sorduğu İçişleri Bakanı Soylu’nun da dosyaların hazırlandığını belirterek, talimat beklendiklerini söylediği ileri sürüldü. 
 
TOPLUM ERDOĞAN’I MECBUR BIRAKTI!
 
Bütün bu tartışmalar devam ederken, konu bir yanıyla gündemi işgal ediyor, örneğin yapılan zamların, ekonomik yoksulluğun, Meclis’ten geçirilen kimi yasalara karşı itirazın üstünü örtüyor, bunun önüne geçiyor, bir yanıyla da değişik hesaplar içeriyor. Aslında Erdoğan’ın “Metal yorgunluk” üzerinden örmeye çalıştığı bu yeni süreç, toplumun köklü değişim beklentisinin üzerinden gelişen “mecburi” bir yönelimi ifade ediyordu. İlk olarak siyasi değişim talebini bütün engellemelere rağmen 7 Haziran’da ortaya koyan ve HDP’yi ana muhalefet partisi konumuna getireceğinin işaretini veren toplumun bu talebine savaş süreciyle karşılık verilmesi üzerine bu değişim talebinin önü bir süreliğine kesildi. Ancak toplumdaki bu talebin daimi olduğu en son 16 Nisan tarihindeki “tartışmalı referandum” sonuçlarıyla bir kez daha ortaya çıktı. Bu değişim talebinin karşılanmaması halinde başarı çıtası yüzde 50’ye konulmuş 2019 seçimlerinin oldukça zora gireceğini gören Erdoğan, toplumun köklü değişim talebini karşılamak yerine partideki kimi kısmi değişimlerle toplumun beklentisini bir süre daha oyalamayı, hatta mümkünse bu talebin yönünü değiştirmeyi amaçlıyor. 
 
AKP BAŞARISINI, CHP’NİN TARAF OLMASINDA GÖRÜYOR
 
Demokratikleşmeden yana olan toplumsal talebin gereğini yerine getirmenin iktidarına mal olacağını düşünen ve buna yanaşmayan AKP ve Erdoğan, bu talebe karşılık veriyormuş imajı yaratarak meseleyi kişilere indirgemeye çalışıyor. Talebin aslında siyasi çizgide köklü değişiklikler yapılması yönünde olmasına rağmen, “olumsuzlukların kişilerden kaynaklandığı” düşüncesini yaygınlaştırarak, bunu da etkili bir kaç ismi harcamakta bulan Erdoğan, genel anlamda toplumsal tepkiyi toplamış olan bu isimlerin devre dışı bırakılmasıyla nispeten bir rahatlama yaratacağını hesaplıyor. Bunu yaparken, topluma “her türlü değişikliği yapmaya, partiyi ve hatta ülkeyi istediği noktaya evirmeye muktedir lider” olduğu mesajını vermeye çalışan Erdoğan, sürecin uzamasını da bu açıdan bir fırsat olarak değerlendiriyor. Erdoğan’a karşı en ufak eleştiriyi bile anında baskılama yönünde hazır kıta bekleyen ve refleks gösteren AKP medyasının da adeta Erdoğan ile Gökçek arasında “eşitler arası bir ilişkiyi gözeten” bir tutum takınmaları da bunun göstergesi olarak görülüyor. Muhalefetin bile birkaç ismin görevden alınması konusunda taraf haline gelmesi, AKP açısından bu sürecin istenilen istikamette ve sonuç alıcı şekilde yürütüldüğünün göstergesi olarak kabul ediliyor. 
 
SÜRECİN UZATILMASINDA BİLİNÇLİ BİR TERCİH VAR
 
Bu açıdan Gökçek ve diğer başkanların istifa sürecinin uzaması AKP ve Erdoğan’a zarar verdiği yönündeki hem bir algı yaratılıyor ve hem de bu değerlendirme alıcı buluyor. Bunun bilerek yaratılan bir algı olduğu, iktidar yanlısı yazarların bu tür değerlendirmeleri ilk elden dolaşıma sokmasıyla anlaşılıyor. Bununla AKP’deki “değişim sürecinin sancılı olduğu” görüntüsü yaratılırken, “Liderin buna rağmen değişim iradesi ve ısrarının sürdüğü” mesajı veriliyor ve tersten bu süreç bir kazanca dönüştürülüyor. Aksine seçmenin ve toplumun köklü değişim beklentisine karşılık, bir kaç gün içerisinde gerçekleşecek bir istifanın bu kadar zamana yayılmış ve hatta birçok temel gündemin önüne çıkarılması konusunda AKP’ye yakın çevreler gönüllü olmazlardı. 
 
TEK KİŞİ YÖNETİMİNİN KURBANI OLDULAR!
 
Yine bu sürecin AKP kitlesi, elitleri arasında psikolojik etkileri de hesaba katılmış durumda. Liderin muktedirliğini bir gün parti içindeki her faninin tadacağı, bunu peşinen kabullenmesi gerektiği de peşinen empoze ediliyor. Ancak bununla birlikte bütün varlıklarını “koltuklarını korumaya yatırmış” olan iktidar elitlerinin bunu kabullenmeleri buna karşı çıkamamaları temel çelişkilerini oluşturuyor. Erdoğan liderlerinde “Yeni Türkiye” söylemini yaratmaya çalışan iktidar yandaşlarının, “tek kişi yönetiminin ilk kurbanları arasında” yer almalarının yarattığı rahatsız ve tedirginlikte AKP tabanında iyiden iyiye hissediliyor. 
 
MA / Kenan Kırkaya