KDP, AKP’ye neden sessiz?

img

ANKARA - Irak Federe Kürdistan’daki referanduma sayılı günler kala tansiyon yükseldi. Irak, İran ve Türkiye’den peş peşe “tehditler” geldi. KDP, referanduma sert tutum alan AKP’yi eleştirmekten neden imtina ediyor?

Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nde yapılacak olan referanduma sayılı günler kaldı. Bölge ülkelerinden peşi sıra referanduma karşı açıklamalar yapıldı. Irak Hükümeti referandumu tanımayacağını belirtirken, Türkiye ve İran’dan yaptırım tehditleri geliyor. Türkiye tutumunu, yarın yapacağı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında netleştireceğini duyurdu. 
 
ABD’ye giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan verdiği mesajlarda atacakları adımların “sert olacağını” beyan etti. Başbakan Binali Yıldırım’dan da benzer açıklamalar geliyor ve AKP yönetiminin ilk başlardaki “bekle gör” yaklaşımı son günlerde tonu gittikçe sertleşen bir tehdit diline dönüşmeye başladı. 
 
MHP ve CHP ise referandum karşıtlığını sadece AKP’ye muhalefet üzerinden değil aynı zamanda barındırdıkları Kürt karşıtı politikaları nedeniyle başından beri istikrarlı bir şekilde sürdürüyor. 
 
‘ASKERİ MÜDAHALE ZAYIF’ DİYORLAR
 
Şimdi gözler, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında yarın yapılacak olan MGK toplantısında çıkacak olan kararlara çevrildi. Alınacak olan kararların hüviyeti, Erdoğan’ın ABD’de yürüteceği temaslarda elde edeceği sonuçlar üzerinden şekillense de, Türkiye’nin kimi yaptırım kararları almasına kesin gözüyle bakılıyor. 
 
Konuşulanlara göre, Türkiye’nin öncelikli olarak sınırdaki giriş çıkışlara kısıtlama getirmesi, Irak Federe Kürdistan Bölgesi temsilciliğini kapatması, Federe Kürdistan’dan yayın yapan kimi basın kurumlarının kapatılması gibi yaptırımların ilk elden verilecek kararlar olabileceği belirtiliyor. Ancak neredeyse bütün ülkelerle ilişkilerini bozan, ekonomik ve askeri yaptırım tehdidi altında bulunan Türkiye’nin alacağı ekonomik yaptırım kararlarını kendi pozisyonunu gözeterek alacağı yönünde de yorumlar var. 
 
Sınırda yapılan askeri tatbikatlara ve güç gösterisine rağmen birçok kesim, Türkiye’nin şu aşamada “askeri müdahaleye” başvurmasının zayıf olduğunu belirtirken, yine de bunun tümden ihtimal dışında olmadığı dile getiriliyor. 
 
KDP’LİLER AKP’YE TOZ KONDURMUYOR
 
Özellikle KDP’ye yakın birçok kesim, Türkiye’nin askeri müdahale seçeneğinde bulunmasını neredeyse imkansız buluyor. Bunu değişik gerekçelere dayandıran bu kesimler, Türkiye’nin mevcut durumda böyle bir işe girişmesinin kendisi açısından macera olacağı yorumunda bulunuyor. Ancak bu kesimlerin askeri müdahaleyi tümden seçenek dışında görmesinin nedenlerinden biri de, “hali hazırda ittifak kurdukları AKP’ye toz kondurmama” yaklaşımlarından da kaynaklanan subjektif bir durumu ifade ediyor. Bu kesimlere göre bütün bu kötülüklerin müsebbibi CHP ve MHP. 
 
AKP de bu kesimlerin yoğun tazyiki ve baskısı altında bulunduğu için “mecburen bir takım girişimlerde bulanacak ama daha fazla ileri gitmeyecek.” Bu bir analiz olmanın ötesinde bir temenniyi ifade ediyor. Kısa süre önce BAS Gazetesi’nin düzenleyeceği “referandum panelinin” Ankara Valiliği tarafından yapılan “sözde Kürdistan” açıklamasıyla iptal edilmesini de aynı çevreler, valiliğe ve hükümete toz kondurmamış, “Ergenekoncuların baskısıyla iptal edildiğini” savunmuşlardı. 
 
YILDIRIM: AKP’DEN İYİLİK BEKLEMİYORUM
 
Referanduma açık destek veren bu konuda Kürtler arası birliğin önemine işaret eden akademisyen ve tarihçi HDP Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım, KDP çevrelerinin AKP’yi mevcut yaşananlardan azade görmesine tepkili. 
 
“Kendi adıma AKP’den Kürtler için iyi bir niyet bekleme durumum yok” diyen Yıldırım, Erdoğan ve AKP’nin KDP ile yıllardır kurduğu ittifakın da KDP ve Barzani’yi dost ve müttefik olarak görmesinden ya da Kürtleri yönelik olumlu yaklaşımından değil, “Kürtlerin bir kesimine karşı Kürtlerin diğer kesimini yanına almak, Kürtler arası birliği bozmak” anlayışından kaynaklandığını düşünüyor. 
 
Yıldırım, “Kürtlerin bir kesimine karşı savaş yürüten bir çevrenin veya kişinin Kürtlerin diğer kesimleriyle dost ve müttefik olması mümkün mü” sorusunu yöneltiyor. Elbette Yıldırım’ın sorduğu bu sorunun birden fazla cevabı var ama KDP’liler açısında durum analiz edildiğinde ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor. 
 
KDP HALEN AKP’Yİ SAVUNUYOR
 
KDP’ye yakın çevreler Erdoğan’ın çok büyük bir milliyetçi-ulusalcı tazyik altında olduğunu ve bu yüzden de referanduma karşı “bir şeyler yapmaya mecbur” bırakılacağını tezini dillendiriyor. KDP çevreleri, her halükarda AKP’ye karşı “mahcup savunu” siyasetini sürdürüyor. AKP’ye karşı cephe almak KDP açısından bir kaç nedenden dolayı son derece zor. Bunların başında “AKP’yi ve Erdoğan’ı tahrik edip daha fazla karşıt bir noktaya getirmemek ve mümkünse AKP ve Erdoğan’ı dostluğa, mümkün olmuyorsa nötr bir pozisyona taşıma” yaklaşımından kaynaklanıyor. Bunun altında da KDP’nin AKP’yi “siyaseten kendisine yakın bulması ve ikna edilebilir bir pozisyonda görmesi” anlayışına dayanıyor. 
 
Yine bir başka önemli neden, yıllardır Kürtlerin bir kesimine karşı üstelik o Kürtleri suçlayarak AKP ile ittifak yapmış, ortaklıklar kurmuş KDP’nin dönüp Kürt kamuoyuna, “Evet, AKP Kürt karşıtlığı politikası yürütüyor” demesi beraberinde KDP’nin siyasi sorumluluğunu gündeme getirecek. Daha önce seçim süreçlerinde Erdoğan’a açıktan destek vermiş, Kürt kentleri yerle bir edilirken herhangi bir tavır almamış, bütün bunlara rağmen Diyarbakır’da Erdoğan ile kol kola girmiş, referandum öncesi KDP basını üzerinden KDP bayrağının Atatürk Havaalanı’na asılmasını, “Kürdistan’ın kabul edilmesi” olarak yansıtarak Kürtlerin tercihlerini etkilemeye çalışmış olan KDP açısından bu işin siyasi sorumluluğu elbette ağır. 
 
KDP Kürt cenahından AKP’ye yönelik bu yönlü yapılan eleştirilerin doğrudan kendisine de yöneldiğini bilerek, çok bilinçli bir şekilde halen AKP’yi savunuyor. Bunu yaparken de en kolay yol olan ve zaten Kürt karşıtlıkları tescilli olan MHP ve CHP’yi suçluyor.
 
'TARTIŞMAYI REFERANDUM SONRASINA BIRAKIN'
 
Bütün bu gelişmelere rağmen Kadri Yıldırım, Kürtlerin kendi aralarında birlik sağlamalarının önemine işaret ederek, referandum karşıtı bir siyasetin de yanlışlığına işaret ediyor. Yıldırım, geçmişte nasıl ki KDP’nin Kürtlerin bir kesimine karşı Türkiye ile ittifak kurması yanlış ise şimdi de referanduma karşı tutum almanın, Kürt karşıtlarıyla ittifak anlamına geleceğini düşünüyor. Yıldırım, referandumun “bağımsız Kürdistan’ın ilanı” anlamına gelmediğini, Kürt halkının talebini açığa çıkarmaya neden olacağını belirterek, “Bu karar ortaya çıktıktan sonra Kürt güçleri kendi aralarında oturup, bağımsızlık ilan etmenin doğru mu yanlış mı olacağını elbette tartışabilirler” diyor. 
 
MA / Kenan Kırkaya