'Erkekliği' rahatsız eden ses!

img

İSTANBUL - Günde en az 4 kadının katledildiği Türkiye’de, yıl boyunca yan yana gelerek, ortak mücadeleyi büyüten kadınların erkek-devlet şiddetine yanıtı net oldu: “Eşit ve özgür bir yaşam inşa edilinceye kadar sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz.”

En gelişmişinden en yoksuluna tüm ülkelerde kadınlar, şiddetin her türlüsüne maruz kalırken, Türkiye’deki tablo bu yılda değişmedi. Cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konularında iç açıcı bir tablo sunmayan Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu’nun kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkânlarından yararlanma ve siyasi katılım oranlarını dikkate alarak oluşturduğu 2020 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 153 ülke arasında 130. sırada yer aldı. Endekste Türkiye; kadınların ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliği kategorisinde 136, işgücüne katılımda 135, aynı işe eşit ücrette 106, eğitim olanaklarına erişimde 13, sağlıkta 64 ve siyasi yaşamda temsilde 109. sırada yer alırken, bölgesel sıralamada ise Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki 19 ülke arasında İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Tunus’un ardından 5. sırada yer aldı. 
 
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2020 "İstatistiklerle Kadın" verilerine göre, nüfusun yarını oluşturan kadının istihdamdaki yeri 25,5 olurken, erkeklerin istihdam oranı yüzde 69,2.
 
GÜVEN ENDEKSİ’NDE SON SIRA
 
Kadınların topluma katılımı, güvenlik duygusu ve adalete erişimi gibi ölçütler baz alınarak hazırlanan Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi’nin son verilerinde de son sıraları bırakmayan Türkiye,  kadınlar için yaşam kalitesinin en yüksek olduğu 167 arasında 114. sırada yer aldı.   
 
ŞİDDETTE BİRİNCİ SIRA
 
Eşit temsiliyet ve toplumsal refahta son sıralarda yer alırken, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde ise birinci sıralarda yer alındı. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 36 üyesi arasında ömürlerinde en az bir kez eşinden fiziksel veya duygusal şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke, yüzde 38 ile Türkiye oldu. 
 
10 AYDA 453 KADIN CİNAYETİ 
 
Günde en az 4 kadının katledildiği ve şiddetin dur durak bilmeden devam ettiği Türkiye'de, hala resmi bir veri bankası yok. Devlet yetkililerinin yüzde 29 düşüş yaşandığını açıkladığı 2020 yılının ilk 10 ayında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre, 360 kadın katledildi. Kadınların 141’i şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi, yılın ilk 10 ayında 197'si şüpheli olmak üzere toplam 453 kadının katledildiğini açıkladı. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) acil yardım hattına 10 ayda yapılan şiddet başvurusu ise 3 bin 611 oldu.  
 
İlgili yetkililer tarafından henüz 2020 verileri açıklanmazken, İçişleri Bakanlığı 11 Mart-20 Mayıs tarihleri arasında yaşanan kadın cinayeti sayısını 33 olarak açıkladı.
 
KARANTİNADA YÜZDE 27 ARTTI 
 
Koronavirüs (Kovid-19) krizinin yol açtığı izolasyon döneminde aile içi şiddet yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de yüzde 27,8 arttı. Hiçbir koruyucu tedbirin alınmadığı bu süreçte psikolojik, ekonomik, dijital, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalan kadınların yüzde 32’si eş, yüzde 15,4’ü baba, yüzde 14,8’i erkek kardeşinden şiddet gördü. Devlet bünyesindeki acil yardım hatları cevap vermezken,  kadınlar evlerde şiddete ve ölüme mahkûm edildi.
 
İSTANBUL SÖZLEŞMEŞİ 
 
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesini amaçlayan, hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası belge niteliğinde. Türkiye, sözleşmeyi imzalayan ve onaylayan ilk ülke. Sözleşmeyi, herhangi bir maddeye çekince koymaksızın, imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011’de imzaladı ve 14 Mart 2012’de de onayladı. Ancak Türkiye, 2014 yılında yürürlüğe giren Sözleşme’den "vazgeçmeyi" veya "sakıncalı" gördüğü bazı maddelerine "çekince koyma" seçeneğini gündeme getirerek, tartışmaya açtı. Son dönemlerde özellikle bazı muhafazakâr yayın organlarında "aile yapısını bozduğu" ve "eşcinselliğe yasal zemin hazırladığı" gerekçesiyle hedef alındı.
 
Kadınlar, en önemli kazanımları olan Sözleşmeyi, her platformda sahiplenerek eril zihniyetin saldırılarına karşı korudu. Sokaklara inen kadınlar, kimi zaman polisin şiddetine maruz kaldı kimi zaman gözaltı altına alınarak darp edildi. Mahkemelerde yargılandı ve cezalar verildi. 
 
‘MOR KURDELE’
 
Yıl boyunca özsavunmayı kuşanan kadınların en renkli eylemlerinden biri de “mor kurdele” eylemi oldu. Diyarbakır’da Rosa Kadın Derneği tarafından gerçekleştirilen eylem ülkenin birçok kentine yayıldı. Eylem,  evde şiddete maruz kalan kadınlara da güç vererek, harekete geçirdi. Kadınlar maruz kaldıkları şiddeti videoya çekerek, sosyal medya hesaplarında teşhir etti.
 
MECLİS’E ÇAĞRI 
 
Eşitlik İçin Kadın Platformu, mesaisine 1 Ekim’de başlayan TBMM’yi, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ve denetlenmesi konusunda göreve davet etti. Platform, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili çalışmaların bir an önce gündeme alınmasını ve GREVIO Türkiye Raporu’nun Meclis’te görüşülmesini istedi.
 
6284 ASKIYA ALINDI
 
İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği yükümlülükler gereği 8 Mart 2012 tarihinde çıkarılan 6284 sayılı yasada da direten bir mekanizma işletildi. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı kanun, eski haliyle 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” sadece aileyi korumaya ve aile içi şiddeti önlemeye yönelikti. Ailenin değil kadınların hayatının korunmasına vurgu yapan yasanın, yürürlüğe girdiği günden bu yana uygulanması devlet eliyle zorlaştırılarak ne yazık ki kağıt üzerinde kaldı. Dolayısıyla kadın mücadelesinin en önemli itirazı bu yılda yasanın uygulanmamasına yönelik oldu.  
 
30 Mart 2020’de Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Genel Kurulu’nda koronavirüs salgını nedeniyle yargılama faaliyetlerine ilişkin bazı kararlar alındı. Karar da, şiddet uygulayan fail erkeğin evden uzaklaştırılmasını öngören 6284 sayılı kanun, korona salgını kapsamında kişinin sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi yönünde karar aldı. Kadın örgütlerinin tepkisine neden olan karar, 6284 sayılı kanun askıya alınması olarak değerlendirildi.
 
İNFAZ YASASI
 
Kadınlar başta olmak üzere birçok kesimin ve kamuoyunun tepkisine rağmen İnfaz Yasası, AKP ve MHP oylarıyla 15 Nisan 2020’de TBMM’de kabul edilerek, yürürlüğe girdi. Salgın tedbirleri kapsamında çıkarılan yasa ile kadına yönelik yaralama, şantaj, tehdit suçları ve çocuk pornografisi suçundan tutuklu 90 bin erkek aşama aşama tahliye edildi. Yasa ile birlikte şiddet failleri bir bir tahliye edilirken, kadın ve çocuklar, tehditlerle baş başa bırakıldı.
 
‘İSTİSMAR AFFI’
 
Kadın örgütlerinin mücadelesi ve kamuoyunun tepkisiyle üç yıl önce geri çekilen "Çocuk istismarcısına evlilik affı" düzenlemesi, korona sürecinde İnfaz Yasası ile yeniden gündeme getirildi. Kamuoyu ve kadın örgütlerinin yoğun tepkisine yol açan konu gündemdeki yerini korurken, düzenleme "parçalanmış aileleri kurtarma" şeklinde lanse edildi. 
 
NAFAKA TARTIŞMALARI 
 
Kadın kazanımlarıyla ilgili gündemden düşürülmeyen bir diğer gündem ise “Nafaka” hakkıyla ilgili tartışmalar oldu.  AKP’nin iki yıldır üzerinde çalıştığı nafaka ile ilgili yeni düzenleme yeniden gündemde. Cumhurbaşkanlığı ve parti grubunda yapılan toplantılarda Adalet Bakanlığı, nafaka süresini 6 yılla kısıtlayan bir öneri getirdi. Alt sınır da 2 yıl olarak öngörüldü. Kadınlar ise, “erkeklerin mağdur edildiği” ajitasyonuyla kazanılmış nafaka hakkının gasp edilmemesi için mücadelede kararlı. 
 
Kadın Dayanışma Vakfı’nın 11 ilde 1994-2019 tarihleri arasında açılmış 140 boşanma davası üzerinden hazırlandığı “Yoksulluk Nafakası Araştırması Raporu”na göre, hükmedilen nafakanın yüzde 66.4’ü 0-500 TL, yüzde 10’u 500-1000 TL arasında, yüzde 2.1’i 1000-2000 TL arasında, yüzde 2.2’si ise 2000 TL’den yüksek. Araştırmada, nafaka ortalamasının 370 TL olduğu görüldü.
 
SADECE TÜRKİYE’DE YARGILANDI
 
Şili’de kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için yapılan ve dünyanın birçok ülkesine yayılan Las Tesis danslı eylem, yalnızca Türkiye’de yargılama konusu oldu. İstanbul Kadıköy’de düzenlenen Las Tesis performansında gözaltına alınan 6 kadın, 2 Kasım günü yargılanırken, İzmir’de düzenlenen Las Tesis performansına katılmaları gerekçe gösterilerek gözaltına alınan 24 kadının yargılandığı dava ise 10 Kasım’da görüldü.
 
KADIN YİNE BÜTÇEDE YOK 
 
Kadın ve Aileden sorumlu bakanlığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na dönüştüren AKP Hükümeti, en son olarak da Çalışma Bakanlığı'na eklemledi. Meclis’e sunulan 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nde, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesi 155 milyar 11 milyon 61 bin TL olarak öngörüldü. Bütçede engelliler, mülteciler ve dezavantajlı gruplar yer almazken, kalemlerin artırılmasına rağmen krizin en ağır bedelini ödeyen kadınlar da yer almadı. Bütçede kadın başlığı geçiştirilirken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi “kadını yok sayan” bütçelemelere karşı “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe” çalıştayı düzenledi.
 
GÜLİSTAN DOKU
 
Yıl boyunca öne çıkan en önemli gündemlerin başında Gülistan Doku’nun kaybedilmesi geldi. Dersim’de 5 Ocak'ta şüpheli bir şekilde kaybolan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku'nun akıbeti ile ilgili hala bir gelişme yok. Doku’nun kaybettirilmesiyle ilgili baş şüpheli Zainal Abarakov olmasına rağmen kendisi hakkında herhangi bir soruşturma yürütülmezken, bir yıl boyunca sadece Munzur Çayı’nda arama çalışmaları gerçekleştirildi. Ailesi, arkadaşları ve kadınlar, “Gülistan Doku nerede?” diye sormaya devam ediyor.
 
ROSA KADIN DERNEĞİ'NE BASKIN 
 
Diyarbakır'da, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kadın ve çocuklar için çalışan çok sayıda derneğin kapatılması üzerine kurulan Rosa Kadın Derneği’ne 22 Mayıs’ta operasyon düzenlenerek, aralarında kurucular, üye ve çalışanların bulunduğu çok sayıda kadın gözaltına alınarak tutuklandı. Derneğin kapısı kırılarak içeri girildi, kadınların şiddet başvurularının da bulunduğu evraklara el konuldu. Tutuklanan kadınlar, daha sonra görülen duruşmalarda tahliye edildi. 
 
Kadın örgütleri, operasyon sabahı yayınladıkları ortak açıklamayla tepkilerini ortaya koydu.  
 
Rosa Kadın Derneği; kadınlara yönelik her türlü şiddetle mücadele etmek, kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını sağlayacak çalışmalar yürütmek için 29 Aralık 2018’de kuruldu. Kuruluş amaçları doğrultusunda şiddete maruz kalan kadınlara sürekli danışmanlık- destek sağlıyor, kampanyalar, etkinlikler yürütüyor.
 
PINAR GÜLTEKİN EYLEMLERİ SINIRLARI AŞTI
 
Pınar Gültekin'in vahşice katledilmesi yıl içerisinde bardağı taşıran son damla oldu adeta. Muğla’nın Ula ilçesinde 16 Temmuz’da katledilen Pınar Gültekin cinayeti, katliamların işleniş biçimini de tekrar gündeme getirdi. Beş gün boyunca haber alınamayan Pınar Gültekin’in cenazesi 21 Temmuz’da Menteşe ilçesi Yerkesik Mahallesi’nde ormanlık alanda gömülü halde bulundu. 
 
21 Temmuz’da Türkiye’nin birçok kentinden kitlesel eylemler düzenlenerek, “Artık yeter” denildi. Kadınlar hayatları ve İstanbul Sözleşmesi’ni kurtarmak için pes etmeyeceklerini gösterdi. Yine birçok sosyal medya kullanıcısının Twitter'da “#KadınCinayetleriPolitiktir” etiketiyle yaptığı paylaşım TT oldu. Pınar Gültekin’in katledilmesi sonrası düzenlenen eylemler sınırları aştı. Türkiye’nin pek çok kentinde yapılan eylemlerin ardından Yunanistan’ın başkenti Atina’da da göçmen ve mülteci onlarca kadın,  Türkiye Büyükelçiliği önünde Pınar Gültekin şahsında katledilen kadınlar için eylem yaptı.
 
Tepkiler üzerine fail Cemal Metin Avcı tutuklandı.  
 
MUSA ORHAN 
 
Yıl içerisinde eril devletin en çirkin yüzünü tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkaran olay ise Batman’ın Beşiri ilçesinde yaşandı. 16 Temmuz’da kamuoyuna yansıyan 18 yaşındaki İpek Er’in intihar girişimi kadınların öfkesini bir kez daha sokağa taşırdı. İpek Er, ardından bıraktığı mektupta bölgede uzman çavuş olarak görev yapan Musa Orhan’ın kendisine yaşattıklarını bir bir anlattı.  Musa Orhan tarafından günlerce alıkonularak tecavüze maruz bırakılan İpek Er, 34 günün ardından yaşam mücadelesini kaybetti. 
 
Er’in 18 Ağustos'ta yaşamını yitirmesinin ardından Musa Orhan, Twitter'da iki gün boyunca gündemde kalmasının ardından tutuklandı. Ancak 25 Ağustos’ta yargılandığı ilk duruşmada tahliye edildi.  Musa Orhan’ın tahliye kararı bir kez daha kamuoyunun tepkisine neden oldu.
 
MECLİS’TE FEZLEKE BASKISI 
 
4 aylık pandemi sürecinin ardından 4 Haziran’da açılan Meclis’te gündeme getirilen fezlekelerle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in dokunulmazlığı kaldırıldı. Ardından tutuklanarak cezaevine gönderilen Leyla Güven,  tepkiler üzerine 5 gün sonra tahliye edildi. Kadın örgütleri, Leyla Güven’in tutuklanmasını kadın mücadelesine saldırı olarak değerlendirdi. 
 
KADİR ŞEKER 
 
Kadir Şeker’in 26 Ağustos’ta görülen karar duruşması, en çok konuşulan gündemlerden biri oldu. Bir kadını şiddetten korumak isterken, gerçekleştirdiği özsavunma nedeniyle tutuklu yargılanıyor. Kadir Şeker’e “kasten adam öldürme” suçundan 12 yıl 5 ay hapis cezası veren yargının Musa Orhan hakkında istenilen tutuklama talebini ret etmesi tepkilere neden oldu. Kadınlar, yargının çifte standart tutumunu “adaletsizliğin geldiği son nokta” olarak değerlendirdi. “Yargı katilleri koruyor” eylemleri, hem sokaklarda hem de sosyal medyanın gündeminde oldu. 
 
200 SORUŞTURMA
 
Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan,  30 Ekim’de gözaltına alındıktan sonra 5 Ekim’de serbest bırakıldı.  Bugüne kadar toplam 83 kez gözaltına alınan Gökkan hakkında son 5 yılda “örgüt üyeliği” iddiasıyla farklı kentlerde 5 ayrı soruşturma açıldı. Ayrıca Gökkan hakkında Nusaybin Belediye Başkanı olduğu döneme ait 200 soruşturma dosyası bulunuyor. 
 
Kadınlar, “Eşit, adil ve özgür bir yaşam inşa edilinceye kadar sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz" diyerek gözaltı operasyonlarına tepki gösterdi.
 
‘KENDİMİZİ SAVUNUYORUZ’
 
Yıl boyunca gerçekleşen saldırılara karşı sözünü esirmeyen kadınlar, şiddet, taciz, tecavüz ve katliamları besleyen politikalara kampanyalarla cevap verdi. Öne çıkan kampanyalardan biri de Özgür Kadın Hareketi’nin (Tevgera Jinên Azad-TJA), kadına yönelik şiddet ve baskı politikalarına karşı 15 Eylül’de başlattığı “Em Xwe Diparêzin” (Kendimizi Savunuyoruz) kampanyası oldu. Kampanya kapsamında kapı kapı dolaşılarak, kadınlara kendilerini nasıl savunacakları anlatılmaya devam ediliyor. 
 
Yanı sıra bağımsız feministler ve kadın örgütleri, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”,  HDP Kadın Meclisi’nin  “Kadın mücadelesi her yerde” kampanyaları ile binlerce kadına ulaşıldı. Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) da, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara karşı 15 Ekim’de uluslararası kadın buluşması düzenledi. Buluşmaya, 15 farklı ülkeden 170 kadın katıldı.
 
MÜCADELEDE ‘KADIN ZAMANI’
 
Kadınlar, baskı ve saldırılara rağmen yeni kazanımlarla yoluna devam etti. İstanbul’da 28 Eylül’de açılışını gerçekleştiren Kadın Zamanı Derneği, “Eşitsiz dünyanın karşısında, özgürlüğün yanında, Kadın Zamanı’ndayız” sloganıyla yola çıktı. 
 
YARIN: İstihdamın görünmeyenleri!
 
MA / Semra Turan