Referandumun kaderi enerji anlaşmalarına bağlı

img

HABER MERKEZİ - Referandum uzun bir aradan sonra tekrardan Türkiye, Irak ve İran’ı “Kürt karşıtlığında” buluşturdu. Üç ülke yaptırım üstüne yaptırımları sıralasa da, Rusya ve ABD ise “oyun kuruculuğu” bırakmıyor. Perde arkasında kavga enerjide kopuyor.

Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık referandumu üzerine bölgesel ve küresel güçlerin tartışmaları sürüyor. Federe Kürdistan’da ekonomik kaymağı götüren Ankara’dan ve Irak ile İran’dan “siyasi, diplomatik ve ekonomik yaptırımlar” tehdidi peş peşe geliyor. Gelen açıklamaların perde önünde Federe Kürdistan bağımsızlık referandumu görünse de, perde arkasında enerji kavgası yatıyor. Bu kavganın gidişatını referandum değil enerjideki yeni anlaşmalar ve güzergahlar belirliyor. Sahadaki güçlerden yapılan açıklamalar da yakayı ele veriyor!
 
GEMİLER KİMİN?
 
İlişki ağlarıyla sır bir nama sahip Rûdaw Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Rebwar Kerim Weli’nin Türkiye hükümetinin kopardığı kıyamete, “Sayın Erdoğan 'Er kişi' olun!” diyerek “Kaçak vana” denilen petrolün Meksika Körfezi'ne kadar uzanmasını Erdoğan ailesine ait gemilerle yapıldığını kaydetti (http://www.rudaw.net/turkish/opinion/27092017 ). Erdoğan ile Barzani arasındaki siyasi, diplomatik ve ekonomik ilişkileri detaylı sıralayan Weli’ye karşı AKP’ye yakın Yeni Şafak Gazetesi “İpin bizim elimizde” minvalinde bir yazı yayımladı (http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yeni-safaktan-flas-iddia-devlet-barzaniye-tesvik-veriyor-173647h.htm ). 
 
BÜTÇE KRZİYLE BAŞLAYAN SÜREÇ 
 
Rebwar Kerim Weli’nin “Beraber yürüdük biz bu yollarda” dediği süreç, Şii Başbakan Nuri El Maliki yönetimindeki Federal Irak’ın 118 milyar dolarlık 2013 bütçesinde (Kürtler 3.5 milyar dolar isterken, merkezi hükümet 644 milyon dolar öneriyordu) patlak verdi. Tarihe “Ayakkabının fırlatıldığı bütçe” olarak geçen görüşmelerde Federe Kürdistan çıkan sonuçtan tatmin olmayınca bölgesinde bulunan petrolü kendisinin satma kararını dilendirdi. İşin ilginç yanı ise Irak’ı dizayn eden ve Kürtlerin en büyük müttefiki ABD bu açıklamalara “Irak'ın bölünmesine yol açacak” diye karşı çıktı. Irak’ı hareketlendirecek bu günler Hewler (Erbil)-Bağdat arasında krizi derinleştirirken, Türkiye’de bazı “uzmanlar” kendi pozisyonlarının önem kazandığı vurgulayarak, bu kez fırsatın kaçırılmamasını istiyordu. Sürece kayıtsız kalmayan bir diğer bölgesel aktör olan İran ise, olacaksa bir “pazar” kendisinin üzerinden olmasını isteyerek, Kürtlerle ilişkiyi geliştirdi. 
 
KRİTİK AKTÖR TÜRKİYE 
 
Ankara bu “uzmanların” sesine kayıtsız kalmadı. Hükümet, bölgenin enerji üssü, Ortadoğu’da Müslüman Kardeşlerin liderliği, tarihsel Fars-Şii rekabeti ve Neo-Osmanlı hayali ile Washington’u karşısına almayı göze alarak, “Bu petrolü biz satarız” diye Barzani’ye çağrı yaptı. Bu sürçte Bağdat kontrolündeki Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı’ndan yapılan ihracat Aralık 2012 yılı itibariyle durdurulmuş, petrol kamyonlarla Türkiye’ye (Hürriyet Gazetesi Washington Temsilcisi Tolga Tanış’ın, “Potus ve Beyefendi” adlı kitabında yer alan belgelere göre, petrolü taşıma işini 2011’den itibaren Powertrans adlı şirket üstlenmişti. Şirketin söz sahibi ise şimdiki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nın damadı Berat Albayrak olduğu ortaya çıkmıştı) sevk edilmeye başlanmıştı. 
 
KÜRDİSTAN’A EKONOMİK ÖZGÜRLÜK SAĞLANDI 
 
Tarih 8 Ocak 2013’ü gösterdiğinde Türkiye medyası, “Barzani Türkiye üzerinden ilk kez petrol sattı” diye yazarak, Federe Kürdistan’ın ekonomik bağımsızlığının altında Ankara’nın imzasının olduğunu da duyurmuş oldu. Türkiye üzerinden dünya pazarına ulaşan ham petrol ihracatı, karadan kamyonlarla Mersin Limanı’na taşındı. 
 
Çukurova Grubu’nun sahibi olan Mehmet Emin Karamehmet ile Genel Energy’de ortak olan Mehmet Sepil o dönem, "Kürt Bölgesel Yönetimi, Tak Tak sahasından ham petrol ihracatına başlamamıza izin verdi" dedi. Daha sonra Chevron ve Exxon gibi yabancı petrol şirketleriyle ikili sözleşmeler imzalayan Federe Kürdistan Yönetimi Bağdat'ı iyice kızdırıyordu. 
 
BARZANİ: ARTIK EKONOMİMİZ BAĞIMSIZ 
 
KDP Başkanı Mesud Barzani ve partisinden birçok yönetici, “Kürt Bölgesi artık ekonomik bağımsızlığını yürütme hakkına sahip. Kendi ekonomimizi yönetebiliriz” açıklamalarını yapıyordu. Hewler’in Bağdat’tan bağımsız ürettiği petrolü Türkiye üzerinden dünyaya satarken, Ankara’da iştahlar kabarıyordu. 
 
YILDIZ: TÜRKİYE OLMAZSA KUZEY IRAK PETROLÜ SATAMAZDI 
 
Enerjide dışa bağımlı Türkiye, elde ettiği bu fırsatı (Rebwar’ın belirttiği gibi aile ilişkileri de işin içine girerek) yeni enerji anlaşmaları ve petrolün yanı sıra gaz boru hattını döşeme anlaşmaları yapmaya başladı. 2015 yılına gelindiğinde dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye’nin Federe Kürdistan petrolünün dünya pazarlarına ulaştırılmasına ilişkin, “Türkiye olmazsa bu iş olmazdı. Bağdat bu işe izin vermemişti. Bu işin önünü açan Türkiye’dir” dedi. Yıldız, davet ettiği Kürt gazetecilere, Federe Kürdistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin enerji açısından son derece önemli bir yerde bulunduğunu söylüyordu. Irak Anayasası’na göre, Irak’ın herhangi bir yerinde çıkan petrolün gelirinin yüzde 17’sinin Federe Kürdistan’a, yüzde 83’ünün Irak’ın diğer bölgelerine ait olduğunun altını çizen Yıldız, şunları söyledi: “Bu oranı kim belirledi? Irak halkı, Irak parlamentosu belirledi. Biz diyemeyiz ki bu oran yüzde 82’ye yüzde 18 olsun. Bu Irak halkının kendi kararıdır. Kuzey Irak’ın ve Irak’ın çok ciddi petrol doğalgaz kaynakları var. Yaptığımız sözleşmeler ve anlaşmalar tek bir şeyi hedefliyor: Var olanı adil bir şekilde Irak’ın paylaşması. Yok paylaşılmıyor, var paylaşılıyor. O yüzden bizim o varları ortaya çıkarmamız lazım. Şu ana kadar yaklaşık 82 tanker yükleme yapıldı.”
 
Bir gazetecinin “IKBY’nin Kuzey Irak’taki petrolü Irak merkezi hükümetinden bağımsız olarak satmasıyla ilgili Türkiye’den beklentilerin olduğu” değerlendirmesi üzerine Yıldız, Türkiye’nin bütün kardeşliğini gösterdiğini dile getirdi. 
 
KÜRT GAZINI UCUZA ALMAK
 
Yıldız, Türkiye’nin 2017’de Federe Kürdistan’dan satın alacağı doğalgazın diğer ülkelere kıyasla yarı fiyatı sağlayacağının belirtilmesi üzerine, “Irak, İran’a petrolünü veya doğalgazını satmak isterse oraya satar, Türkiye’ye satmak isterse Türkiye’ye satar. Anlaşmalar taraflarla alakalı evraktır ve karşılıklı rıza esastır” diye devam etti. Zira bölgede 250 milyar varile çıkan petrol rezervleri Türkiye yönetimini cezp ediyordu. 
 
SURİYE SAVAŞI İLE SEYİR DEĞİŞTİ 
 
Özelikle Türkiye açısından her şeyin planlandığı gibi giden süreç, Türkiye’nin de Şam’da namaz kılma hevesiyle Suriye savaşıyla değişti. Yapboz gibi 6 yıl içinde yerle bir edilen ülkede Rusya, İran ve Rejim bir cephede yer alırken, ABD’nin başını çektiği koalisyon güçleri ise en son Kürtlerle müttefik olmak zorunda kaldı. “Stratejik derinlik” olarak adlandırılan Türkiye’nin dış politikası Suriye’de çökünce Irak’ta da süreç dönmeye başladı. Suriye’de yeraltı ve enerji kaynakların büyük bir bölümü Kürtlerin de içinde olduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) eline geçti. Savaşta sona yaklaştıkça petrol, gaz başta olmak üzere bu enerjinin Akdeniz’e yani uluslararası pazara nasıl akacağı sorusuna yanıt verilmesi gerekiyordu. Nihayetinde İran, kendisine ait rezervlerle birlikte Irak ve Suriye’nin petrolünü “Şii Hilali” ile sıcak sulara ulaştırmanın hesabı içinde. Suyun başını tutan Rusya ise hangi güç olursa olsun en nihayetinde masada kendisinin olacağının rahatlığını yaşıyor. Burada sorun batı çizgisinden de uzaklaşan Türkiye’nin ne yapacağı! Zira sahada yaslanacağı, ortaklık kuracağı hiçbir güç kalmadı. 
 
RUSYA KÜRDİSTAN SAHASINDA 
 
Suriye’deki avantajını daha stratejik bir evreye dönüştürmek isteyen Rusya, Federe Kürdistan ile petrol anlaşmaları yaptı. Rus petrol şirketi Rosneft, doğalgaz boru hattı yatırımı yapma konusunda Federe Kürdistan Yönetimi ile anlaştı. Anlaşmaya göre, yatırımlar 1 milyar doların üzerinde olacak. Artık daha rahat bir sesle bağımsızlığı dillendiren Federe Kürdistan Yönetimi, yıllardır bütçe gelirleri ve petrol ihracatının paylaşımı konusunda uzlaşmazlık yaşadığı Bağdat yönetiminden ayrılmak için 25 Eylül tarihinde bağımsızlık referandumuna gitme kararı aldı. Rusya, artık Ortadoğu’nun enerjisini Akdeniz’e taşıyacak bir coğrafik müttefiklik sağlamış oldu. Bu tüm coğrafya için yeni bir alternatif olmaya başladı. 
 
TÜRKİYE NEDEN KIZDI? 
 
Suriye’den sonra sahada Kürtlerin aktör olması, değişen coğrafik sınırlar, yeni enerji anlaşmaları ve hakimiyetlikler Türkiye’yi kıllandırmaya başladı. Zira Federe Kürdistan Bölgesi’nde 250 milyar varile çıkan petrol rezervleri Türkiye üzerinden Akdeniz’e ulaşacaktı. Aynı zamanda Türkiye içinde geçeceği boru hatları ile enerji üssü olacaktı. Federe Kürdistan Doğal Kaynaklar Bakanlığı, 2016 yılının Ocak ayında yaklaşık 20 milyon varil petrol ihraç edildiğini ve petrol boru hatları aracılığıyla Türkiye’nin Ceyhan Limanı’na günde 601 bin 811 varil petrol gönderildiğini açıkladı. Federe Kürdistan’da günde 474 bin 204 varil petrol ihracatı Türkiye üzerinden yapıldı.
 
ROJAVA KAPISI KDP’NİN ELİNİ GÜÇLENDİRDİ 
 
Siyasi ve ideolojik olarak KDP ile büyük dostluklar kuran AKP iktidarı, aynı zamanda bölgenin ekonomisine hakim bir güç. Bin 500’ü aşkın firma ile Almanya’dan sonra en büyük ihracat payını alan Federe Kürdistan yönetimi ile kızgınlığı siyasi ve ideolojik değil. Hatta bağımsızlık referandumu da değil. Sorun KDP’nin Rusya ile yaptığı enerji ve boru hattı anlaşmaları. Çünkü pastaya ortak belki de tamamını alacak güçlü bir paydaş çıktı. KDP, Rojava üzerinden açılan kapıyı görüyor ve kendisine güveni artıyor. 
 
SAHADAKİ FIRTINA 
 
Son bir haftanın özeti, sahadaki güçlerin tavrını ortaya koyuyor. 
 
Türkiye, askeri şov, diplomatik yavaşlama ve ekonomik ambargo tehditlerine rağmen Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani öz güven içinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a "Petrol boru vanası Türkiye'nin elindedir ama Türkiye ile imzalanan bir anlaşmamız var. Tam tersine biz doğalgaz borusu döşeme çalışması içindeyiz" diyerek, “Tercih senin” dedi. 
 
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Erdoğan'ın 25 Eylül'de bağımsızlık referandumuna giden Federe Kürdistan’a yönelik sözleri konusunda, "Bir tehdit gibi görünüyor. Ama ne söylemesi gerektiği konusunda yorum yapmayacağım" diyerek, diplomatik olarak “Sana yedirtmem” mesajı verdi. 
 
Rus Dışişleri Bakanlığı, Federe Kürdistan referandumunun ardından istikrarı bozacak eylemlerden kaçınılması gerektiği yönündeki açıklamasıyla Türkiye’ye de “Sakin ol” mesajı verdi. 
 
Asıl açıklama, Karar Gazetesi’nin de dün (29.09.2017) manşetine çektiği Rusya’dan geldi. Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) Rusya Temsilcisi olan Hoşavi Babakr, Federe Kürdistan’ın bağımsızlık referandumu nedeniyle Türkiye'nin kendi üzerinden petrol akışını durdurması halinde, petrolü Rusya'nın yardımıyla Suriye üzerinden (dolayısıyla Rojava üzerinden) ihraç edebileceklerini duyurması Ankara’nın tüylerini diken diken etti. Evdeki hesabın çarşıya uymaması Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki ilişkiye de yansıdı. 
 
SURİYE: BİZ VARIZ 
 
Hoşavi Babakr’a Suriye rejiminden de ses geldi. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, DAİŞ’in yenilgiye uğratılmasından sonra Kürtlerle özerkliği konuşabileceklerini açıklayarak, sürece dahil oldu. Russia Today’e konuşan Muallim, referandumla ilgili, “Bu meseleyi kategorik olarak reddediyoruz ve Irak’ın birliğinden yanayız” demekle beraber, “Suriyeli Kürtler Suriye Arap Cumhuriyeti’nin sınırları dahilinde bir tür öz yönetim istiyor ve bu mesele müzakere edilebilir, tartışılabilir. Ve IŞİD’i ortadan kaldırdıktan sonra onlarla masaya oturup geleceğin nasıl şekilleneceği üzerinde anlaşabiliriz” dedi.
 
Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu Yürütme Konseyi ise, Velid El Muelim’e yanıt vermekten gecikmedi ve “Açıklama geç olmasına rağmen görüşmelere hazırız” mesajı verdi. 
 
S-400’ÜN ADI BİLE YOK 
 
Erdoğan ile Putin arasındaki görüşme normal şartlarda S-400’ler, ekonomik ilişkiler, Suriye’deki gelişmeler olması bekleniyordu. Ancak her iki liderin basına yaptığı konuşmada S-400’lerin lafı dahi edilmedi. Erdoğan, Irak ve Suriye konusunda Rusya’yla hemfikir olduklarını söylememesi son bir haftadır Silopi’deki askeri şovun anlamsız olduğunu gösteriyor. 
 
Putin’in, Federe Kürdistan konusunda ilkesel tutumlarının Rus Dışişleri tarafından deklere edilen tutum olduğunu söyledi. Rus Dışişleri, Kürtlerin bölgesel isteklerine saygı duyduklarını ancak sorunların tek bir Irak devleti sınırları içinde çözülmesi gerektiğini söylemiş, “Halihazırda krizlerle dolu Ortadoğu bölgesindeki durumun daha da karmaşık hale gelmesi ve istikrarsızlaşmasına yönelik tüm risklerin önlenmesi önemli” demişti. 
 
Erdoğan’ın basın toplantısında, “Her zaman ifade ettiğimiz gibi kişisel, kısa vadeli çıkarlar uğruna hiç kimsenin bölgemizi ateşe atmaya, gerilimi tırmandırmaya hakkı yoktur” şeklinde sarf ettiği sözleri “askeri müdahalede geri adım” olarak okundu. 
 
İlk günlerin aksine AKP kurmayları da Federe Kürdistan’a yönelik tehdit dilinin dozajını düşürdü. Ankara bu saatten sonra, KDP ve Rusya ile anlaşabilirse, Rusya’nın yapımını üstlendiği doğalgaz boru hattının Türkiye’den geçmesinin geçişine ikna etmenin peşine düşebilir. 
 
ABD: BENSİZ OLMAZ
 
ABD bölgedeki ağırlığını yaptığı son açıklamada da gösterdi. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın her ne kadar “referandumu tanımadıklarını” söylese de tüm taraflara net bir mesaj veriyor. Tillerson’un “Karşılıklı eylem tehditlerine bir son verilmesi çağrısı yapıyoruz. Iraklı Kürt yöneticileri merkezi hükümetin anayasal olarak tanımlanmış rolüne saygı göstermeye, Bağdat’taki merkezi hükümete ise tehditleri ve olası güç kullanımı imalarını reddetme çağrısı yapıyoruz. ABD Irak’ın komşuları da dahil tüm tarafları tek taraflı eylemlerden ve güç kullanımından kaçınmaya davet ediyor” sözleriyle ortamı kızıştırmaktan ziyade “tarafları kendi öncülüğünde uzlaştırmayı” tercih ediyor. Bu sözler aynı zamanda tıpkı referandum öncesi olduğu gibi ABD “arabuluculuğa” da sinyal çakıyor. 
 
Sonuç olarak Rojava’nın Federe Kürdistan’a sağladığı alternatif göz önünde tutulursa, Erdoğan’ın “Vanayı keseriz, yiyecek ekmekleri olmaz” sözünün bir karşılığı yok. Türkiye’nin verdiği tepki, uzun yıllardır politik yakınlık kurduğu KDP ile ilişkinin seyri ve Kürtler arası birliğe nasıl yansıyacağı ise önümüzdeki zaman gösterecek. 
 
MA / Sedat Yılmaz