İmralı’da yangın mı mesaj mı? 2020-02-28 13:07:55 URFA - İmralı Adası’ndaki dünkü yangın, 21 yıldır orada tutulan Öcalan’a yönelik geçmiş uygulamaları hatırlattı. Mutlak tecrit altında zehirlemeden saç kazımaya kadar birçok baskıya maruz kalan Öcalan, yetkililerin “150 metre ötendeyiz” sözlerini “kendisinin imhası” olarak değerlendirmişti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun katıldığı bir TV programında ifade etmesiyle ortaya çıkan İmralı Adası’ndaki yangın, 21 yıldır orada tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın maruz kaldığı tehditleri gündeme getirdi. Uluslararası bir operasyonla 15 Şubat 1999 yılında Türkiye’ye teslim edildikten sonra İmralı Adası’na götürülen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 21 yıldır birçok kez fiziki ve psikolojik baskıya maruz kaldı.    Teslim edildiği tarihten bugüne İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde mutlak tecrit altında tutulan Öcalan, yıllarca aile ve avukat görüşlerini dahi gerçekleştiremedi. Sistematik bir uygulama olarak devam ettirilen tecrit, adına “çözüm” denilen, ancak “tasfiye” olarak yorumlanan sürecin iktidar tarafından bitirilmesiyle en ağır halini aldı. 3 Ocak 2013 tarihinde başlayan İmralı görüşmeleri 5 Nisan 2015’e kadar sürdü. İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmeler kesilen Öcalan üzerindeki mutlak tecrit, 7 Kasım 2018 tarihinde Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayıp tüm cezaevlerine yayılan ve 200 gün süren açlık grevleri sonucu kısmen kırıldı. 8 yıl aradan sonra 2 Mayıs 2019’da avukatlarıyla görüşme gerçekleştiren Öcalan’ın, 3 aile, 4 de avukat görüşmesinden sonra görüşme hakkı yeniden askıya alındı.    ZEHİRLENMEYE ÇALIŞILDI   Geçen süre zarfında Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için başat rol oynayan Öcalan’a yönelik mutlak tecrit, 21 yıldır sürdürülüyor. Bugüne kadar Öcalan’a karşı fiziki saldırılar, saç kazıtma, zehirleme, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra uçakların taraması ve son olarak dün gerçekleşen yangın periyodik olarak süre geldi. Öcalan, AKP iktidarı döneminde 3 kez kritik ve tehlikeli uygulamalara maruz kaldı. İlki 1 Mart 2007 tarihinde avukatları saç telleri üzerinde yaptıkları inceleme sonucunda Öcalan'ın İmralı'da zehirlendiğini açıkladı. Bu haber Kürt kentlerinde günlerce süren protestolara dönüştü, hükümet iddiaları yalanladı.   SAÇLARI ZORLA KAZITILDI   Tecrit ve görüştürülmeme gibi rutinleşen yönelimlerin dışında Öcalan'ın saçları Temmuz 2008 tarihinde iradesi dışında cezaevi yönetimi tarafından zorla kazıtıldı. Öcalan'ın saçının kazılması 4 Temmuz 2008 günü avukatlarıyla yaptığı görüşmede ortaya çıktı. Görüşmede Öcalan, cezaevinin bu uygulamasına karşı, "Saçlarımı kazıttılar. Devlet, bunu 'Biz istediğimiz zaman seni kontrolde tutarız, istediğimizi yaparız. Sen bizim elimizdesin, 24 saat kontrolümüzdesin' mesajını veriyor" diyerek açıkladı. Öcalan'ın Eylül 2007'de de zorla saçları kazıtılmaya çalışılmıştı.   TECRİT İÇİNDE TECRİT   İmralı Cezaevi'nde tecrit ve hava koşullarından dolayı çeşitlenerek artan hastalıklarla boğuşan Öcalan'a, 2008 yılının Temmuz ayında bu kez de fiziki yönelimde bulunuldu. Saçları kendi isteği dışında kazıtılarak fiziksel baskıya maruz kalan Öcalan, Ekim 2008 tarihinde "tabutluk" olarak nitelendirdiği hücresinde arama yapılmak bahanesiyle yere yatırıldı ve hücresi arandı. Cezaevi yönetimi bu uygulamalardan sonra Öcalan'ın odasını değiştirerek, küçük olan odayı daha da küçülttü. Bu da “tecrit içinde tecrit” olarak tanımlandı.    ÖCALAN: İMHA EDİLMEK İSTENİYORUM   PKK Lideri Abdullah Öcalan, kendisine dönük olarak geliştirilen bu uygulamalara ilişkin sık sık ciddi uyarılarda bulundu. Ocak 2005'te 20 günlük hücre cezasının dışında fiili 7 günlük hücre cezası daha uygulanmasının ardından 18 Ocak'ta avukatlarıyla görüşen Öcalan, “Başbakan Tayyip Erdoğan ile Deniz Baykal arasında bu konuda bir stratejik uzlaşma var. Beni susturmak istiyorlar. Bunu anlamıyorum. Çünkü 7 yıldır yapmaya çalıştıkları açık. Hücre koşullarında 7 yıldır yaşamaya çalıştım, direndim, barış için yaşamaya çalıştım. Buna rağmen son cezalarla susturulmak ve belki de imha edilmek isteniyorum” diyerek, kendisine dönük sistematik olarak devreye konulan uygulamaların amacına işaret etti.   ‘BENİ BURADA ÖLDÜREBİLİRLER'   Birçok görüşmesinde bu yönelimlerin asıl amacına vurgu yapan Öcalan, tam da 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde bulunanların kendisine de yönelebileceğini daha çözüm süreci devam ederken, HDP heyetiyle yaptığı bir görüşmede söyledi. 7 Haziran 2013'teki görüşmede heyette yer alan Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan'ın öldürülmesini olayını hatırlatan Öcalan, “Ben politik bir insanım. Beni burada her an öldürebilirler. Bu ülkeyi darbeler ülkesi yapabilirler” diyerek, kendi durumuna dikkat çekti.   ‘150 METRE ÖTENDEYİZ’   Tarihi Dolmabahçe Mutabakatı'nın açıklandığı 28 Şubat 2015'ten bir gün önce İmralı'da gerçekleşen görüşmede Öcalan, İmralı'da yaşadığı bir olayı da aktararak, kendisine yönelmek isteyenlerin yanı başında olduğunu söyledi. Öcalan, o görüşmede yaşadığı olayı şöyle anlattı: “Burada geçmişte de özel harp uzmanları vardı. E… Bey en son gelmeden önce biri geldi. Benim mektuplarım vardı. İple bağlamıştım. Böyle bir yüzüme bakıyorlar, bir zarflara bakıyorlardı. Sonra mektupların iplerini koparıp mektupları dağıttılar. Mektuplarımı darmadağın ettiler. Ben de onları öylece izledim. Bir tepki göstermedim. Tam giderken birisi dönüp bana ‘Unutma, 150 metre ötendeyiz' dedi. Hiç unutmam, şimdi bile burada olabilirler. Beni öldürebilirler ya da ben ölebilirim. Bunun korkunç sonuçları ortaya çıkar.”   KÜRTLER ALANLARDA   Türkiye’nin temel sorunu olan Kürt sorunu ve demokratikleşme konusunda sürekli ön açıcı siyaset izleyen Öcalan, 15 Temmuz’da da darbe girişiminde bulunan cemaatin hedefi oldu. Havadan Öcalan’ın kaldığı cezaevinin tarandığı ortaya çıktı. Dün de adada yangın çıktığı açıklandı. Öcalan’ın avukatlığını üslenen Asrın Hukuk Bürosu adaya gitmek için başvuruda bulundu. DTK, TJA, HDP ve DBP açıklama yaparak, İmralı’nın kapılarının açılmasını istedi. Avrupa Konseyi’ne bağlı CPT’ye de “İmralı’ya heyet gönderme” çağrısı yapıldı. Ancak hükümet yetkilileri, bu taleplere karşın şu ana kadar bir açıklamada bulunmadı. Adadaki yangından dolayı kaygılarını dile getiren Kürtler ve Kürt siyaseti, İmralı’daki mutlak tecridin tümden kırılması için alanlara çıktı.